23 Ekim 1929 tarihinde Nallıhan’da dünyaya gelen yazar ve bugün gözlerini son defa yumup bir daha açmayıp gerçek hayata doğru yol almıştır.

Kendisi artık aramızda olmasa da yazarların genel özelliği olan “ölümsüzlük” sıfatını takınmıştır ortaya koyduğu birbirinden güzel eserlerle. 

Ailenin tek kız çocuğu olan Adalet Ağaoğlu, okuduğu edebiyat fakültesi ve ortaya koyduğu eserlerle kadının ne kadar güçlü ve üretken olduğunu ortaya koymuştur adeta.

İlk romanı “Ölmeye Yatmak” 1973 yılında yayınlandı ve eserin kadın kahramanı Aysel ile birlikte cumhuriyet kadınının toplum içindeki yalnızlığını ve hayata dair omuzlarına yüklenen ağır sorumluluğu sorgulamaya başlar. Yayımlandığı günden beri yankı uyandıran eseri onu edebiyatımızın mihenk taşlarından biri yapmıştır. 

“Fikrimin İnce Gülü” adlı bir diğer önemli eseri de Almanya’da işçi olarak çalışan Bayram’ın hayatını konu almıştır ve bu eser 2. basımından sonra orduyu tahkir ettiği ve küçük düşürüdüğü için  toplatılmıştır.

Ancak açılan dava sonucunda iki yılın ardından davayı kazanmıştır ve eser tekrar basımı verilmiştir. 

Roman ve hikayeleriyle tanınan yazarın anı, deneme ve oyun türünde de eserleri vardır.

TRT’de yıllarca çalışan ve oyunlar yazan yazarlığı yapan yazar 1970’ten sonra bu görevi de bırakıp sadece yazarlığa yönelmiştir. 

Çeşitli toplumsal kuruluşlarda da yer alan ve öncülük yapar yazar, İHD’nin taraflı davranması sonucu oradaki görevinden de ayrılmıştır.

1996 senesinde ağır bir trafik kazası geçirdikten sonra iki yıl boyunca ağır bir iyileşme süreci geçirmiştir ancak bu sıkıntılı geçen yıllardan sonra yazma eylemi onu hiçbir zaman terk etmemiştir. Hayatının sonuna kadar kalemini bırakmayıp onunla yol almaya devam etmiştir.

“Beni yalnız yalnızlığım çoğaltır.” diye söylemişti yazar. İnsanoğlu doğumundan ölümüne kadar aslında yalnızdır.

Sadece yalnızlığına ortak olacak ya da iki ayrı yalnızlığı bir paydada buluşturacak birilerini arayıp durur akıp giden zaman ırmaklarında.

Bu yalnızlığı da eserlerindeki karakterlere ortaya koymuştur aslında, özellikle Aysel karakteriyle bunu bizlere aktarmaya çalışmıştır diğer eserlerinde olduğu gibi.

Karakterlerinde düş kırıklığı ve kırgınlığı da vardır elbet işlediği konulara paralel olarak.

Belki de kendi hayatının yansımalarıdır bu kadın karakterler. Çünkü hiçbir yazar kendi yaşantısından kopuk olarak eser ortaya koyamaz. 

“Durmadan düş kırıklığına uğramaktansa, her şeyi havada bir soru işareti olarak bırakırsın, olur biter.” diyerek de o kırgınlıkların üstesinden nasıl gelinebileceğini ortaya koymaktadır. Onların cevabını aramaktansa bir köşede öylece beklemeleri daha iyi olacaktır.

Son olarak da herkese özellikle gençlere ilettiği bir mesaj vardır kitaplarla ilgili. Gerçi hepimiz için de geçerlidir yaş aralığı belirtmeden.

Çünkü toplum olarak kitaplarla aramızdaki bağ pek sağlam değildir.

“Hayatta piştiği gibi kitapta da pişmeli insan.”

Sadece gezip görmeyle ya da faklı deneyimlerle gelişmez insanlar. Kitapların o sayfalarının arasında da bambaşka hayatlar vardır ve onların da insanlara çok şey katacağına inanır. Çünkü okumak daima başka dünyaların kapılarını aralar sonuna kadar. 

Bizler toplum olarak, okurken mutlaka dini, siyasi vs. görüşleri bize uymayan yazarlardan uzak dururuz ancak içine düşeceğimiz büyük yanlışlardan biridir bu.

O yüzden Adalet Ağaoğlu’nun bu son sözüne kulak vererek okuduğumuz her kitaptan bir şeyler öğreneceğimize inanarak bu kalıplardan kurtulmalıyız.

Yani o sayfaların arasında mutlaka bize bir şeyler katacak olan fikirler veya düşünceler vardır ve bunu bilerek okumalıyız.

Bugün tam 91 yaşında vefat eden yazar, artık aramızda sadece eserleriyle yer alacaktır.

Siyasi veya dini görüşü ne olursa olsun bıraktığı eserler mutlaka bizlere ışık olacaktır onun da dediği gibi 

“ Yalnızca karanlık değil, gece dediğin katran gibi olmalı.” 

Bu katran gecenin sokaklarında bizlere birer ışık olacaktır eserleri.

Rabbim rahmet eylesin...

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol