Suriye’nin parçalanmaya başlamasıyla birlikte, özellikle ülkenin kuzeyinde konuşlanan birçok silahlı örgüt, sınır güvenliğimiz için tehdit oluşturuyordu. YPG, PYD gibi örgütlerin ABD, Rusya, İran ve İsrail gibi devletlerce finansal olarak ve personel takviyesiyle desteklenmesi, bu anlamdaki kaygılarımızı da derinleştirdi. 

Ülkenin kuzeyinde güçlenen bu silahlı örgütlerin varlığı, sadece güney sınırlarımız için değil, ülke güvenliğimiz için de ciddi bir tehditti… Kilis, Antep, Urfa ve Hatay gibi şehirlerimize yapılan taciz atışları, bazı bombalama vakaları ve bu bombalama vakalarında sivil vatandaşlarımızın hayatlarını yitirmesi bu konudaki haklılığımızı ortaya koydu. Bu sebeple başta NATO olmak üzere, dünya bu güvenlik tehdidi gerçeğini görmezden gelemedi. 
Soçi’de yapılan mutabakat bu anlamda olumlu bir adımdı. Ancak bu mutabakatta güvenli bölgenin silahsızlandırılması konusunda taraflar birbirlerini suçlayınca, iş çığırından çıkıp iki ülkeyi karşı karşıya getirdi.

İdlib’de 34 vatan evladının şehit edilmesi ise, hepsinden acıydı. Bu saldırı kim ne derse desin, Türkiye’ye bir gözdağıydı. Rusya’nın rejim güçleriyle birlikte planladıkları bu hain saldırı yüreklerimizi yaktı ama içimizdeki “biz” oluşumunu da harekete geçirdi. Belki de ilk defa muhalefetinden basınına, STK’lardan akademisyenlere kadar herkes yek vücut oldu.

Belki de Putin bu birlikteliğimizi gördüğü için, Erdoğan’la ateşkes için anlaşmanın daha doğru olacağına kanaat getirdi.

 Burada Erdoğan’ın başarısını küçümsemiyorum elbette. Ama Putin istemese bu anlaşma sağlanmaz, bölge ve hatta dünya yeni bir çalkantılı sürece uyanacak ve belki de 3.Dünya Savaşının fitili ateşlenecekti. 

Bu kadar önemli ve hassas bir süreci iki liderin feraseti ve çabası kurtardı, demek çok da yanlış olmasa gerek… 6 saat süren bir toplantı, gergin bir süreç, agresif iki lider ve bütün dünyanın gözlerinin çevrildiği Moskova…

“Dostum Putin” söylemleri yerine, daha resmi bir dil kullanılsa da elde edilen başarı Erdoğan’ın prestijini arttırdığı gibi, tüm dünyanın da kendisinden bahsetmesini sağladı.

Belki de bu gerçeğin farkına varan Rus medyası, bu etkiyi kırmak için, geçen gün bir skandal video yayımladı. Rossiya 1 televizyonunun videosunda Putin, Erdoğan ve kurmaylarını kendi odasının kapısında tam iki dakika bekletiyordu. Erdoğan’ın bu bekletilmenin son bir dakikalık bölümünü ise, koridorda bir sandalyeye oturarak geçiriyordu. Erdoğan’ın ve diğer bakanların, başta Akar olmak üzere, bu bekletilmeye bozuldukları gözlerden kaçmıyordu.

Bu skandal görüntüler, nasıl bir psikolojik savaşın kapalı kapılar ardında yaşandığını da anlamamızı sağlıyordu. 

Bütün bu çirkinliklere rağmen, Erdoğan’ın siyasi başarısı olarak kayıtlara geçen bu görüşmeyle elde edilen başarı ve sağlanan ateşkes, tüm dünyanın Erdoğan’ı konuşmasını sağladığı gibi, onun bölge ve dünya siyaseti için ne denli önemli bir isim olduğu gerçeğini de gözler önüne serdi…

Erdoğan yurt içinde ciddi anlamda eleştirilse de yurt dışında halkının desteğini ve övgüsünü bir şekilde almayı başarıyor. 

Umarız geçici de olsa bu ateşkes, bölgede kalıcı barışın sağlanmasına zemin hazırlar. Annelerin yanan yüreklerine yenileri eklenmesin artık. Çünkü annelerin yeni kayıpları kaldıracak ne sabırları kaldı ne de güçleri… Varsın şehitler tepesi boş kalsın. Yaşamak herkes kadar, gençlerimizin de hakkı… 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol