Tek sen yoksun bu şehirde.  

Lüzumsuz geriye kalanlar, yığın.

Kimsesizim anlayacağın, sensizim.

“Kimsesiz kalırsan rabbine sığın!” derdi ninem!  

Rabbime sığınıyorum.

Koca bir şehrin yükünü taşıyorum sırtımda sanki!

Sokaklar, caddeler, marketler, alışveriş merkezleri…

Kalabalıklar ve onların kulak tırmalayan gürültüleri…

Ayyaşlar, keşler, haspalar, yosmalar, gezip tozmalar…

Beynim açık hava gazinosu gibi, kalbim açık halk pazarı…

Bu ne kadar yalnızlıktır içimde, patladı patlayacak hani!

Canımı aldı alacak gibi!

Trafik lambaları, kornalar, ambulans sirenleri, küfürler, tükürükler, hakaretler, hırlamalar, gırlamalar ve fırlamalar gözümün önünde canlı bir film gibi duruyor.

Tek sen yoksun bu kalabalıkta.

Bir çöp arabası geçiyor yerdeki çöpleri topluyor.

Oysa ne kadar aşk var çöpe atılmış.

İnsanların yüreğinde, beyninde.

Hepsi de saklıyor.

Asıl o kalptekileri, o beyinlerdeki çöpleri almak gerekir.

Dilencinin biri yaklaşıyor yanıma.

Yüzü acayip derecede hüzünlü bakıyor.

Hangi tiyatroda kaçmış acaba ‘

Bu mimikler çok para eder hemşerim!’ diyeceğim geliyor ama! Allah kahretsin şu insan yanımız yok mu?

Acıyorum yine de. Ya da o istemiş yüzünü kara etmiş sen de vermezsen daha kara edeceksin yüzünü diye düşünüyorum atasözünden bozma bir cümle ile! Hem fotoğraflarımdan daha esmermişim.

Neme lazım! Belki de vereceğim para ak u pak eder yüzümü!

-Allah sevdiğine kavuştursun, diye bağlıyor hüzünlü ifadesini damardan bir dilek ile!

Üstüme başıma da dikkat etmiyorum son günlerde.

Hep siyah giyerim, siyahın asaleti var bende.

Tişörtlerimin tamamına yakını siyahtır geri kalanı gri.

Kotu severim, spor ayakkabıyı.

Sakallar kirlidir yazın, saçlar üç numara hep!

Muhalif bir yapıya bürünür şeklim, tipim buralı olmaktan çıkar ifadelerimle birleşince.

Uykusuzluk tavan yaptığından daha bir yorgun görünüyorum.

Ne de yabancılaşıyorum kendime!

Hep sevmeye başladıktan sonra böyle farklılaştım.

Dağlar kadar farkım var senden önceki halimle.

Ne kadar da ıssız bu gece sokaklar.

Köpekler meydanı boş bulmuş olacak ki havlıyor uluorta.

Sokak lambaları niye yanıyor böyle!

Kimin parası gidiyor diye düşünüyorum böyle idealistçe, vatanseverce!

Başka işim yokmuş gibi enflasyonu akıma getiriyorum, yoksulluğu, kimsesizliği…

Oysa senden yana def-lasyondayım.

İçim ne yaşar, dışım ne yapar bir hal bu!

Acı bir kahve ısmarlıyorum kahve evinde.

Fal baktıracağım telvesi kalırsa! Kahveci getir bakalım kırk yıllık dostluktan bir kahve! İçelim bu gece acı acı.

Yalnızım bil bu gece! Hesabı merak etme para tamamdır.

Yârdan taraf yaram da tamdır.

Sen yârdan haber söyle bana.

Bak yaralarıma da o yârin ahvalini beyan et bana!

Ömrü yar olana elbet bir yâr gereklidir.

Bu işte ne kâr var ne de zarar!

Ne kadar yalnız hissediyorum kendimi, ağustosun ortasında yalnızlıktan üşüyorum.

Sokulacak bir kol arıyorum, oysa çok uzakta!

Belki de deniz kenarında…

İncisinde Türkiye'nin! Aşk lokması hazırlıyordur yine , belki de Brovni...

Yaslanacak bir göğüs arıyorum oysa çok uzakta!

Belki de ülkenin öbür ucunda…

Bir telaş var etrafta.

Bir huzursuzluk!

Her taraf ayrılık kusmuğuyla dolu.

İnsanlar kalp dolusu ayrılık kusuyor.

Ne iğrenç bir vaziyet!

İnsanlar kalp yerine taş mı taşıyor acaba?

Bana ne oluyor böyle!

Hiç mi yalnız kalan yok başka bu âlemde?

Allah’ın hiçbir kulu da mı yok benim gibi!

Bir acayiplik var bugün şehirde.

Yalnızım yoksa bir şeyler mi oluyor bana?

Sensizlik mi geçiriyorum yine!

Nüksediyor hüznüm belki de!

Kanıksadı herkes, ‘geçer’ diyor bu kriz de!

Zavallılar, geçmesini isteyen kim?

Yâr yoksa da yanımda,  uzakta da olsa canımda bu acıyla var olduğunu biliyorum ya!

Yeter bana. Onun bu dünyadaki varlığı yeterdir bana.

Tek sen yoksun bu şehirde.

Bak genç bir adam yavuklusunu bırakıyor evine.

Başka biri kavga ediyor, bir diğeri öpüşüyor işte!

Ne kadar da sahtelik dolu bu aşk dergâhında!  

Ne kadar da yapaylık var bu aşk deryasında!

Bu şehrin yüzünü taşıyorum her gün!

Sen yoksun ve ben her gün sensin diye insanların yüzüne bakıyorum tek tek! Ne kadar da sahte bakışlar görüyorum, ne denli yavan tebessümlere muhatap oluyorum, ne çok acınacak laflar işitiyorum.

Yüreğime taş basıyorum.

Ben bunlar gibi sevmiyorum.

Yüzler maskeli, kalpler daldan dala konan kuş misali.

Beni bunlara benzetmediğin için şükrediyorum rabbim sana! diye dua ediyorum.

Karanlığın en dibindeyim ve Kuran’a el basıyorum ki seni daha bir seviyorum sevgili!
 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol