Güzel ve bir o kadar yalnız ülkem;

ekrana yansıyan ve müşahede ettiğim üç husus ön planda bugün:

“cehalet, sefalet, cinnet...” sonumuz Karacaahmet. Buna mukabil duamız: “metanet, fetanet, feraset” Rabbim, bunları bize bahşet.

Rabbim! Garibi gurebayı, fakiri fukarayı gözet. Yolda kalana, çığ altında olana, enkazda ölene, askerde şehit düşene rahmet et. Belayı def et, hüznü bertaraf et, gözyaşını azalt. Ve yaralanmış kalplerimizi sağalt.

Kime yanacağımıza şaşırıyoruz.

Kimi kimden koruyacağımızı bilmiyoruz. Kadını kocasından, kızı babasından... Baba, kızını öldürüp atıyor yol kenarına sevgilisi var diye.

Başka bir baba intihar ediyor: ‘Çocuklarım aç, ekmek alamıyorum.’ diye. Psikolojimiz altüst, aklımız yerle bir, kalbimiz tarumar...

Kimi çocuğuna en marka giysiyi alır

kimi çocuğuna bir parça ekmek alamaz. Kimi enkazda evladının üzerine çömelir, kimi evladını kapı dışarı eder. Kimi yatalak babasına bakar, kimi babasını kapının önüne koyar. Yediğim ekmekten utandım. İçtiğim sudan... Aldığım havadan... Çaresizlik dizboyu...

Fırsatçılar ortalıkta...

Rantçılar teyakkuzda...

Yalayutçular ayakta...

Hüzün denizinde boy veriyoruz; deprem fırtınasında, çığ felaketinde.

Sınanıyoruz her şekilde, test ediliyoruz. Dört yanımız ateş çemberi... Dahili ve harici her türlü musibetten koru bizleri rabbim.

Yok mu bu karanlık günlerin güneşi?

Yok mu bu zemherinin baharı?

Yok mu bu zorluğun kolaylığı?

Eller duada, dudaklar zikirde. Rabbim, sana sığınıyoruz her türlü zulmetten, eziyetten, çileden. Kayıtsız şartsız sana teslim oluyoruz ve şeksiz şüphesiz sana inanıyoruz.

- - - -

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol