Ramazan ayı, iftara az bir zaman var, rahmetli annem, git taze ekmek al dedi.

Bekarım, annem ve ben, Hastahane Caddesi, açık ekmek fırını, ekmeği aldım, eve doğru yürümeye başladım, geldiğim yönden makinalı tüfek sesleri gelmeye başladı.

Çakıldım kaldım, ne olduğunu anlamak güç, annem gözümün önüne geldi,hiç bir şey düşünemedim, zaman durdu sanki. polis yok, eylemciler silah seslerinden anladığım kadarı ile kuzeye doğru yürüyordu.

Dumlupınar İlk Okulu yanındaki evimiz, saat 19.00 haber dinliyorum.

Pencerenin önünden koşarak biri uzaklaştı, tecrübe beni hemen duvara yasladı, büyük bir patlama sokak savaş alanı gibi, camlar kırık, insanlar şaşkın, sokağın hemen başındaki bir kuaför bombalanmış.

Bu ve buna benzer sayısız şiddet olayı, sağdan, soldan, siyasetten ilgisi olmayan sayısız ölüm, kan, şiddet ve gözyaşı, toplum parçalanmış, kardeş kardeşe düşman, anne, baba evladından şüphe etmeye başlamış.

80 öncesi Türkiye fotoğrafı bu.

Bu günlerde, elinde silah, mermi, kasatura, döner bıçağı, tehdit dolu sözler, gözler kan çanağı resimler, kin kusan ağızlar tekrar sahne almaya başladı.

Tehdit kardeşe, tehdit komşuya, tehdit kendi gibi olmayana.

Kirli bir oyunun hazırlığı bunlar, oyuncular şimdilik film setinde prova yapıyor.

Kanlı sahne hazırlığı yapıyor Ülke insanı.

Niye? bu sorunun makul bir cevabı bulunamıyor.

Hayali düşmanlar, hayali tehditler, hayali senaryolar üzerine kurulu bir ön hazırlık.

Kimse ihtimal vermiyor, yok öyle şey olmaz, kardeş kanı akıtılmaz, 80 öncesi yaşanmaz, niye olsun ki, ne var ortada, niye,niye diyerek avunuyoruz.

70 öncesinde de niyeler vardı, olmaz diyorduk, birlikte aynı sokakta yaşıyor, aynı okullara gidiyor, kimsenin, mezhebi, etnik kökeni, siyasal düşüncesine bakmıyor, kardeş gibi görüyorduk.

Lanet olası bir dil bizi ayrıştırdı, bizi birbirimize düşman yaptı.

O dil, zehir kusan siyasi bir dildi.

O silah, kardeşi kardeşe vurduran aynı silahtı, NATO silahı, Emperyalist tetik.

O zehirli dil, O kanlı silah yine uyandı, hız kesmiyor, ayrıştırıcı söylem, karşılık buluyor karşıt kamplarda, teenni yok, uzlaşma kültürü yok edilmiş, akıl rafa kaldırılmış, ihtiras siyaseti esir etmiş.

Sonu, parçalanmak olan bir turnikeye girmek üzere ÜLKE, bu turnikeye girince çıkma imkanı yok.

Bir tek çıkar yolu var Ülkenin, O yol, zehir kusan siyasi ağızlara prim vermemek, O zehirli ağızları geçmişte de gördük, sadece ayrıştırıp siyasi rant elde ettiler, dökülen kanlar ekmeklerine katık oldu.

Bu siyasi ağızlar parti rozeti takmaz, her parti ve siyasal örgütte var olan tiplerdir bunlar, bunların saklı kimliklerinde aynı mühür vardır.

NATO Mühürü.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol