Hani yaşarken mutlu olmak, sevmek, sevilmek var.

Sevince seviliyor, sevilince de daha da mutlu oluyorsun.

Sevdiğin sevildiğini duyumsuyor, yaşıyor, mutlu oluyor.

İnsanlar sevip sevilince mutlu oluyorlar, sinerji oluşturup, ilk dairesinde yer alıp mutluluk saçıyorlar.

İlk halkadan başlayan mutluluk genişledikçe genişliyor.

Mutlu olmanın temel taşlarındandır; sevmek ve sevilmek, güçlü yapar insanı.

Tamam, sevmek ve sevilmek dedik ve devamına hemen mutluluğu iliştirdik, soyunmak da ne?

Gerçek manada samimi ve içten sevip, aklınla, yüreğinle sevip, dünya işlerinden uzaklaşmadan, bilinçle ayrıştırıp, sevmeye namzetsen, soyunacaksın.

Ego, kibir, kendini beğenmişlik, ukalaca davranış ve söylemlerden, hırstan, inattan, ben yaptım oldu diretkenliğinden, ben yaparım, ben geçerim, ben yıkarım, ben kazanırım, ben başarırım, ne diyorsam o gibi inatlaşmalardan soyunacaksın.

Şunları kulak arkama iliştireyim de yok, bunları gerektiğinde kullanırım da yok, soyunup arınacaksın.

Tüm olumsuz, negatif yapışmalardan soyunuk gelmişse sevdiceğin, farkında olup, farkına varacaksın.

Tüm olumsuz düşünce ve davranış şekillerden soyunmak yeterli mi? ekseriyette yeterli görünse de, yaşadıkların ve yaşanmışlıkları da askıya alacaksın, askı da tutacaksın, belki de askıdan hiç indirmemek üzere. Kibir, kibirli olmak ya da diğerleri, bilmen elbette kazanım, sevme ve sevilme hallerinde masada canlı tutulmaz, salla ve savur gitsin. Hayat her gün onlarca, yüzlerce olumsuzluğu yaşatırken insanoğluna insanın soyunuk halde yaşaması mümkün mü?

Yaşamak elbette zor, gerektiğinde çekmeceden çıkar kullan hırsını.

Gerekli mi?

ego, kibir, çekmeceden çıkar kullan. Sevilip sevmek istiyorsan, unut, çekmece de olduklarını da unut.

Unutmazsan bir şirketin tüm olumsuzları görmezden gelip sadece çokça kar edip, çokça kar etmesine, para kazanmasına, mucize bir yılsonu bilançosuna kilitlenmesi gibi olur.

Şirket mucize rakamları açıklamış ve çokça kar etmiştir, memnun olan sadece patrondur, çalışanlar memnuniyetsizdir.

Şirketin faaliyet gösterdiği yerleşim alanı, şehir, ülke memnuniyetsizdir.

Şirketin içinde olduğu insan yığınları sosyal çalışma ve katılımlardan uzak kaçan şirketten memnuniyetsizdir.

Şirketin başarısı aleni görünse, bilinse dahi, kültürel, sanatsal, sportif faaliyetlerden uzak kaçan, destek vermeyen, hiçbir pozitif proje ve olaya müdahil olmayan şirketten memnuniyetsizlik hâkimdir.

Tekrar içimize dönelim, sevmek, sevilmek ve akabinde mutlu olmak.

Mutlu olmayı da yaşantımızla, yaşadığımız tüm süreçle at başı sürekli kılmak.

Yok çaresi, soyunacaksın, soyunacağız, yaşamanın temelinde mutlu olmanın şifresi falan yok, sevip sevilerek, hayatı paylaşarak, olan olmayana verecek mantığıyla yaşamayı benimser isek; kibir, ego, hırs, ihtiras, gereksiz gururlu haller, benci tavırlar, bencillik, ilkesizlik, kuralsızlık, saygısızlık bir araya toplanırlar, sevgisiz bir insan olursunuz da farkında dahi olamazsınız.

Zor diye düşünüp hemen umutsuzluğa kapılmamak gerek, hangimiz, yaşayanlar ve yaşamışlar, hangisi tamamıyla soyunuk yaşadı ki.

Bilinçle, sabırla ve gerçek disiplinle sürekli gayret ve mücadele içinde olursak biz mutluluk merdiveninde yerimizi almaya başladık demektir.

Merdivenin kaçıncı basamağı demekte kendimize nankörlük değil mi?

Mesele merdivende olmak, merdivenden düşmeden, merdivenden ayrılmadan, çabalamak, mücadele etmek.

Olacak elbette en üst basamağa çıkmışken aşağılara düştüğümüz günler, anlar.

Olacak elbet basamakları ikişer üçer çıktığımız günler, anlar.

Bilinç ve mücadeleden bahsederken, biliyoruz ki zerre etkimiz olmayan makro bir plan, uygulamaların içinde bir zerreyiz.

Daha güzel bir kasaba, şehir, ülke, dünya için, insanların sevgi ve saygı ile seviyeli bir yaşamı paylaşmaları için, iyi ve güzel diye tanımladığımız her şeyin fazlalaştığı, kötü, çirkin diye tanımladığımız her şeyin azaldığı, yok olmaya yüz tuttuğu bir hayat için soyunacağız.

Bir önceki yazdıklarım iddialı gibi görünse de, merdiveni akınıza getirin, bazen en alt basamakta bazen yukarılar da.

Dünya, ülkem, şehrimiz, kasabamız, köyümüz, mahallemiz, sitemiz, sokağımız için azamisini yapma gayretinde olalım, kabul. Sevmek ve sevilmek var, süreçle at başı halde yaşamak ve mutlu olmak var ya, azamisi yetmez, sıyrılıp, soyunuk olacaksın, olacağız.

Sonra erkekler hatalı, kadınlar hatalı, şişmanlar hatalı, zayıflar hatalı, zenginler hatalı, fakirler hatalı, okumuşlar hatalı, okumamışlar hatalı, doğulular hatalı, batılılar hatalı, inananlar hatalı, inanmayanlar hatalı gibi yüzlerce, binlerce etkileşim sebebi, bahane üretmeye ve arkasına saklanarak bir hayat yaşamaya mecbur bırakılır, mecburen yaşarız.

Yazının sonuna bıraktım, yazı başlığında “soyunacaksın” diye okuyup, acaba ne erotik hikaye yazmış diye bu satıra kadar okuyan var ya, sormaz mıyım? İşin uzmanı psikiyatr dostlarıma sordum, bu haldekilerin bilimsel bir ismi, tanımı var mı diye, “kevaşe” diyebiliriz dedi.

Mutlu olmak istiyorsak; sevip sevileceğiz, gerçek ve samimi, içten, bir ömür boyu sürmesini de istiyorsak, önyargılardan uzaklaşıp, yaşanmışlıklara da sırtımızı dönüp, soyunarak seveceğiz, seveceğiz ki soyunmuş olan sevsin bizi.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol