Bir gece acı haber geldi ansızın...

Tüm uykular terk eyledi bu diyarı...

Uyuma Türkiye!!!

33 şehidin var!!!

Onlar ebedi uykuya dalarken...

Sana da uykular haram artık...

Herkes sabaha kadar avucunu açıp semaya durdu duaya. 

Kimi askerdeki oğlunu düşündü ona dua edercesine döktü gönlündeki sözcükleri niyaz ile. 

Kimi silah altındaki eşini düşündü ve gözyaşları ile ıslattı seccadesini gün ağarıncaya kadat

Kimi nöbetteki kardeşini düşündü bir an ve beraber oynadıkları toprağın altına girmesin diye avucunu açıp gözünde yaş, dilinde dua ile yakardı Allaha’a. 

Kimi vatani görevini yapan babasını düşündü, daha beraber oynayacakları oyunlarını ve atacakları kahkahaları hatırlayarak duaya durdu takati tükeninceye kadar...

Onlar böyle duygular içerisinde Allah’a yakarışta bulunurken bizler de her bir askeri kardeşimiz, evladımız, babamız bilerek niyaza başladık dilimiz dönünceye kadar.

Çoğumuza artık normalmiş gibi gelebilir şehit haberleri ama bu haberlere alışmak, orada vatan için can veren askerlere ve gözü yaşlı ana-babalara ihanettir!!!

“Şehit helvası sizin ocağınızda kavrulmadığı sürece hep tatlı gelecektir!”

Diyen bir annenin yaşadığı evlat acısını ifade edecek başka bir cümle olabilir mi? Her acının adı var da evlat acısının adı yok bu hayatta.

33 can şimdi kanatlanıp gitti ebedi hayata. Orada hazır kıta bekliyorlar hâlâ en büyük komutanın yanında. Onlar ölmedi aslında. Onlar değil mi ki şehitlik şerbetinin tadını aldıktan sonra binlerce kez daha ölmek için geri dönmek isteyenler. 

Tam 33 ocağa acı haber ulaştı. Onlara bu haberi götürmenin ne kadar zor olduğunu bilir misin? 

Ana! 

Evladını yani kardeşimi kaybettik. 

Koruyamadım kardeşimi ana!! 

Hakkını helal bana ana!

Bir evladını kaybettin ama bütün mehmetçik senin evladındır artık ana!

Ya da

Başımız sağ olsun bacım!

Onun vatanını koruduğu gibi

Kardeşimi koruyamadık!

Ama binlerce kardeşin var artık!

Diyip o yetim çocukların yüzüne bakamamak!

Bu cümleleri kurarken boğazında kaç düğüm oluştuğunu ve onları aşmak için verdiği mücadele çok da kolay olmadı. Dün aynı tastan tayın yerken şimdi onun şehit haberini getirmenin ağır yükü...

“Vatan sağ olsun!” diyerek oğlunu veya eşini toprağa, acısını kalbine gömer o ana veya eş.

Gözünün yaşını siler de başını eğmez hiçbir vakit.

Kimi dizinde uyutacağı evladını,

 kimi omuzunda ağlayacağı eşini,

 kimi elinden tutup oyunlar oynayacağı babasını kaybetti. 

O dizler artık evlat kokmayacak,

 o omuzlar artık yârin saçıyla okşanmayacak, o eller bir ömür boyu o güvenilir ellerin hasretiyle yanacak...

Nerede olursa olsun duydukları her şehit haberinde hepsinin zaten kabuk bağlamayan yaraları kanayıp duracak. 

Balkonlarında veya pencerelerinde asılı duracak olan Türk bayrağı onların ne için can verdiklerini gösterecek. Geçmişte askerlerin kanlarıyla oluşan bu bayrakta artık onların da evlatlarının, eşlerinin, babalarının kanları olacak. 

Göklerde dalgalanan bayrağa iyi bak!

Kimin kanlarıyla boyandığını unutma!

İstiklal Marşı’mızın,

“Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen alsanacak!”

Diye başladığını hep hatırla!

Hatırla ki o alsancağın ne kadar önemli olduğu unutma!

Bir şehidimizin bu son sözünü de as aklının bir duvarına...

“Bizim orada ne işimiz var demeyin sakın! Tam da olmamız gereken yerdeyiz. Yedi düvel birleşmiş burada karşımızda!”

O yüzden orada ne işimiz vardan ziyade bizler bu vatan için neler yapabiliriz diye düşünmeliyiz. 

Vatan sağ olmazsa bizler neye yararız?

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol