Yeni Ufuk Gazetesi - Elazığ Haberleri - Haberler
2020-03-18 14:19:48

SİZLER İÇİN KEFEN GİYENİ UNUTMAYIN

Gürhan Gürses

18 Mart 2020, 14:19

Biliyor musunuz Çanakkale'ye gidenlerin hiçbiri dönmeyi düşünmedi ve dönmediler de! Gidenler canını verdi, kalanlar da belki dönerler diye ömrünü.

Bugün sizler en güzel elbisenizden, en çok sevdiğinizden, yumuşacık yatağınızdan, bilmem kaç tabak yemeğinizden ve kaç bardak içeceğinizden, son model arabanızdan, konforlu evinizden ve elinizden düşmeyen artık kutsalınız olan cebinizden bir dakika bile ayrı kalmayı dahi düşünemezken onlar vatan millet ve din aşkı için ne de kolay vazgeçtiler canlarından.

Ya biz kalanlar onların bu vatanseverliğini, fedakarlığını düşünüyor muyuz bugün? Sizler için kefen giyeni unutmayın çocuklar! Efendiler, bu hesap Çanakkale’de ödendi. Bu toprakların başka hesaplara ve faturalara muhatap olması söz konusu bile olamaz. Bu gayet açık ve nettir. Borcumuz yok hiç kimseye! Bu vatanın bir taşına dahi zarar gelirse nasıl bakarsınız şehitlerimizin yüzüne. Burası hepimizin. Taşına dahi hürmetkâr olun, çakılına! O kutlu ordunun ayaklarına değmişler, toprağına saygılı olun. O kutlu ordunun neferleri bu toprağın üzerine düşmüştür. Gezerken dahi dikkatli, olun ve dua edin her daim. Kazıyın aklınıza, nakşedin yüreğinize. Sizler için kefeni giyeni unutmayın! Dün Çanakkale'de, Sarıkamış'ta, bugün Suriye’de, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da, 15 Temmuz'da yurdun dört bir yanında şehit düşen Mehmetçikleri, polisleri ve vatandaşları unutmayın sakın.

Şırnak Silopi... Teröristlerin saldırısı ve üç şehit... Üç şehidimizden birisi de 33 yaşındaki Jandarma Astsubay Kenan YILDIZ... Adanalı... Tören alanı... Al bayrağa sarılı şehidin naaşı... Bir de üç yaşındaki oğlu Melih... Bir de Melih'in kuzeni Kaan. Omzuna Türk bayrağı bağlı Melih'in... Babasının tabutunun başında kuzeni Kaan'la oynuyor. Melih, sık sık tabutu ve babasının fotoğrafını öptü. Sonra kuzenine babasının fotoğrafını gösterip "Bu benim babam." diyerek selam durdu. "Bak Kaan, bu benim babam!" dedi küçük Melih, al bayrağın örtülü olduğu tabutu göstererek!

Sekiz tane vatan evladı şehit düştü haince bir saldırıda. Sadece sekiz ocağa ateş düşmedi, bütün ülkeye ateş düştü. Sekiz tabut vardı al bayrağa sarılı. Yan yana duruyordu, kahramanca. Sonra şehitlerin çocukları geldi. Koştular cenazelere "Hangisi babam!" diye.

Mardin Viranşehir. Hakim, savcı ve emniyet lojmanlarına bombalı araçla saldırı... 11 yaşındaki Ahmet Oktay GÜNAK ve mahalle bekçisi İbrahim KETE şehit oldu. 17 kişi de yaralandı. 11 yaşındaki Ahmet'in annesi anlatıyor: Bir aydır beslediği minik kediye her gün süt verirdi. Olayın olduğu gün de kedisini doyurmak için ‘Beş dakika içinde gidip geleceğim anne.’ dedi. Maalesef bir daha dönmedi. Masum bir kediye bile kıyamayan minicik bir çocuğu, bombalarla paramparça edecek kadar zalim bir yapılanmayı hiçbir şekilde kabul etmiyorum. Acımız çok çok büyük.

İzmir'de trafik polisidir. Canileri görünce canını hiçe sayıp kendini feda edendir. Sorsanız "Bu kahraman nerelidir?" diye ilkin Türkiyelidir deriz, sonra bütün Elazığ bir ağızla haykırır: "Elazığlıdır." diye. Harbidir dosta düşmana karşı, samimidir bir o kadar. Ve bir karış toprağı için ülkesine sevdalıdır. İnsanına karşı canını verecek kadar sorumludur. Soysuzlara haddini bildirecek kadar da erkektir. Memleket erkek görsün. Memlekete Fethi SEKİN'İ bilsin.

Var mı senin gibisi tarihte Ömer'im? Sanmam. Biz hep filmlerde gördük sana benzeyen kahramanları, hep kitaplarda okuduk senin yaptığın kahramanlığı. Bizim asıl kahramanımız sensin Ömer'im. "Hakkını helal et" dedi Aksakallı Komutan'ı, Ömer'e. "Semih Terzi vatan hainidir, indir onu yere." "Başüstüne Komutan'ım." dedi Ömer zerre tereddüde düşmeden. "Hakkım helal olsun, siz de helal edin." Teslimiyete bakın. Ve Semih Terzi’yi cehenneme gönderdi Ömer'im. Sonra cennete gitti Ömer'im.

Diyarbakır’ın Sur ilçesindeki terör saldırısında yaralanan ve tedavi gördüğü hastanede şehit düşen Özel Harekat Polisi Orhan Dilekçi memleketi Erzurum’un Uzundere ilçesinde son yolculuğuna uğurlandı. Bu esnada: "Biz oğlunun silah arkadaşlarıyız; bizden bir emrin olur mu babacığım?" diye sordu komutanlar şehit babasına. Hemen cevap vermez şehit babası Mehmet Dilekçi. Gözleri dalar ufka, içi yangın yeridir. Aklı başındadır ama gönlü darmadağındır. Sonra yüreğinin büyüklüğünü ayan ederek cümle aleme ders verecek şu sözleri sarf eder tek tek: "Yavrum gidin o Diyarbakır Sur'daki esnafa bir sorun bakalım; oğlum vatan borcunu ödemeden evvel Sur'un esnafına herhangi bir borcu var mıdır? Var ise biz onu ödeyelim." diye.

Mardin'in Dargeçit ilçesi... Çıkan çatışmada şehit düşer Jandarma Uzman Onbaşı Mehmet Karadal... 26 yaşındadır. Gazianteplidir ve babası görme engellidir. Sultan Mahallesi'nde oturuyor şehidin babası. Mahallenin asıl sultanı Mehmet oluyor. Ülkenin gözbebeği, görmeyen babanın tek ışığı... Asıl karanlık şimdi başlıyor babanın yüreğinde. Yüreğine evlat acısı ok gibi batıyor, görmeyen gözleri şehit oğlunun acısıyla yıkanıyor. Hazreti Yakup'a getirilen Hazreti Yusuf'un gömleği gibi... Yusuflar aynı, Yakuplar ve gömlekler... Hakkın yanında olanlar ve olmayanlar. Kalp gözü görenler ve görmeyenler.

Sarıkamış son asırda yaşadığımız en büyük faciadır. 1939 Erzincan depreminde kaybımız yaklaşık 30 bin kişi. 17 Ağustos 1999 felaketinde kaybımız yaklaşık 20 bin kişi. Terör örgütünün son 20 yılda katlettiği vatandaş ve er sayımız yine yaklaşık 30 bin kişi. Hepsini toplarsanız 80 bin ediyor. Oysa Sarıkamış'ta bir gecede donarak şehit olan askerlerimiz 90 bin kişiydi. Mehmet Akif Ersoy'un bu faciaya dair gözyaşlarıyla yazdığı dizeler şöyledir:

''Gitme ey yolcu beraber oturup ağlaşalım

Elemim bir yüreğin payı değil, paylaşalım.

Karşımda vatan namına bir kabristan yatıyor!” Çarıklıdır ayakları, bu yüzden yarıklıdır etleri. Dikenlidir, kanlıdır. Gündüz başlayan yürüyüş çarıklarını yumuşatır. Gündüz ıslanıp yumuşayan bu çarıklar gece donar ve bir mengene gibi ayakları sıkar. Adım dahi atamaz hale getirir; kanatır, sancıtır. Mehmetçik olduğu yerde zıplar, atlar, kendini karların içine vurur ve ayaktan başlayan donma yavaş yavaş tüm vücuda yayılır. "Düşeni kaldırmamak için emir vardır." Zaten kimsede de kimseyi kaldıracak güç kalmamıştır. Neferler ordunun işaret taşları gibi yollara dizilirler. Kimi çömelmiş, kimi yuvarlanmış, kimi bir ağacın gövdesine dayanmış kardan heykellere dönüşür. Hepsi hakka yürür. Kar yağdı mı yüreğim burkulur hep! İçim üşür, içim donar! Attığım adıma dikkat ederim, onları hatırlarım, ağlarım. Sizlere çok şey borçluyuz ve sizler için hiçbir şey yapmıyoruz bugün. 90.000 şehit bir gecede. Tek kurşun atmadan. O yıl kurtlar insan etine doymuş diyorlar. Birçok cesedin gözünü kuşlar oymuş diye anlatıyorlar. Bugün Moskova'daki askeri müzede sergilenen bir Rus komutanın satırları aslında her şeyi ifade etmektedir: "Allahuekber Dağları'ndaki Türk müfrezesini esir alamadım. Bizden çok evvel Allah'larına teslim olmuşlardı." Her vatan evladı unutmasın bunu. Kolay almadık biz bu toprağı. Hiç de kolay olmadı, hiç de ucuz olmadı. Buzdan adamlar ormanı… 90 bin Mehmetçik silah sıkmadan donarak ölmüştür. Sabah kalk borusu çalar ama kimse kalkamaz. Hepsi donarak vatan uğruna can vermiştir. Yüreğiniz yırtılmaz mı şimdi? Kısa kolluydular, incecikti giysileri. Ayakları çarıklıydı. Karınları açtı. Ama yürekleri Allahuekber gibiydi, ruhları. Bu vatan size minnettar. Ruhunuz şad olsun.

18 Mart Çanakkale Zaferi'ni kutluyoruz aynı zamanda şehitlerimizi anıyoruz. Sizler için kefen giyenleri unutmayın, unutturmayın asla!
Son günlerde geceler ne de karanlık. Yıldızlar çok ama çok uzakta. Son günlerde kayan yıldızlar da çok. Kayan her yıldızın bir hikayesi var. Kayan her yıldız bir şehittir. Son günlerde geceler ne de karanlık. Kayan yıldızlar ne de çok... Her kayan yıldıza dilek tutmayın, dua edin. Çünkü onların her biri bir şehide işarettir.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.