Öne Çıkanlar yenıufuk yeniufuk gazetesi elazığyerelhaber DEPREM İstanbul teşekkür

Bu haber kez okundu.

YENİ RUS YAYILMACILIĞI

-Sayın Sönmez, beklendiği gibi Ukrayna/Rusya savaşı oldu.ABD'de, Avrupa'da tepkiler oldu, Rusya nereye gidiyor, bu tepkiler Rusya'yı durdurur mu?

Bunlara tepki denir mi bilemiyorum, esaslı tepkiler gösterilseydi Putin bu kadar pervasız hareket edemezdi. Durmadığına göre demek ki tepkiler yetersiz. Daha farklı tepki göstermek lazımdı.

-Ne gibi?

ABD ve Batı Ukrayna'yı kandırdı. NATO'ya alma sözü verdiler. Bazı AB ülkeleri buna karşı çıktı. Rusya, Ukrayna'nın NATO'ya katılmasını, NATO'nun burnunun dibine kadar sokulmasını istemiyordu.NATO girerse emperyal hayallerinden vazgeçmek zorunda kalacağını biliyordu. Bunun için sık sık Ukrayna'nın içine müdahale ederek Rusya yanlısı güçleri iktidara getirdi.Fakat onları iktidarda tutmayı başaramadı. Ukrayna aynı kökten gelmelerine rağmen Ruslardan farklılaşarak hem dili değişmiş hem de milletleşmişti. Başka bir plan devreye sokuldu.

-Nasıl bir plan?

Ukrayna'nın doğusundaki Donetsk ve Luhansk bölgelerinde bir nüfus planlaması yaptı, bu bölgelerde Rusların sayısını artırıp kışkırttı. 2014'ten beri bu bölgeler ayrılıkçıların denetiminde. Ukrayna'nın müdahalelerine karşı Rusya ayrılıkçıları destekleyerek bölgede tutunmalarını sağladı. İşte tam bu noktada durup dersler çıkarmak gerekiyor.

-Bu nüfus kaydırma üzerinden galiba değil mi?

Nasıl tanıdık geliyor değil mi? Bir yere yüksek nüfus taşınıyorsa orada ileriye dönük bazı hesaplar yapılıyor demektir. Donetsk ve Luhansk'ta Ukrayna açık bir nüfus üstünlüğüne sahip olsaydı ayrılıkçı hareketler yerinden deprenemez, belki bu olaylar yaşanmazdı.Bölünen parçalanan ülkelere bakınız hepsinde ortak olan benzer hikayelere rastlarsınız.

-Yani Türkiye'deki Suriyeli nüfusu üzerinde dikkatle düşünmeli, tedbirli hareket etmeli mi diyorsunuz?

Daha fazlasını diyorum, bir ülkede azınlık nüfus merkeze uzak sınır bölgesinde ise, sınırın ötesinde akraba topluluklar varsa o ülke her an bölünme tehdidi ile karşı karşıyadır. Sınır kentlerinizde asla azınlık bir grubu çoğunluk haline getirmeyeceksiniz. Toprak iddiasında bulunacak kadar bulundukları yerle bağlantılı hale getirmeyeceksiniz, dağınık tutacaksınız. Ülke içinde dağıtılan azınlık grupları ayrılıkçı bir hareket geliştiremeyecekleri gibi siyaset üzerinde etkili de olamazlar. Ama bir yerde temerküz etmiş, büyük bir yoğunluğa ulaşmış bir nüfus kolayca organize olur ve ayrılıkçı hareketler geliştirebilirler.

-Kilis'te Suriyeli sayısı Türk nüfusu geçmiş.

Hatay'da da neredeyse yarı oranımıza ulaşmak üzere. Hatay'ı kim istiyordu bizden? Suriye! Hatay'da gün geçtikçe nüfusu artanlar kimler, Suriyeliler. Plansızlık, programsızlık buna denir işte. Bu hükümet bu milletin üzerine o kadar büyük yükler yükledi ki elli yılda temizleyemezsiniz!

-Ne diyorsunuz, Suriyeliler gitmeli mi? Ya Ensar/muhacirin meselesi.

Ne onlar muhacirin ne biz Ensar'ız. Bu insanlar bir dava için Suriye'yi bırakmadılar. Bir dava için gelselerdi onlara ensar da kardeş de olurduk. Çoğu daha iyi bir hayat yaşamak için burada. Demin izah ettiğim gibi arka planında bir nüfus planlaması olup olmadığını bilmiyoruz. Türkiye'de yeni bir azınlık, yeni bir sorun yaratmak isteyenler olabilir. Rusya Kırım'da, Dontsk'te,Luhansk'ta bunu yaptı. Kırım'daki Ruslara ev aldı, teşvikler verdi, Rus nüfusu takviyesi yaptı.Donetsk'te, Luhansk'te de aynını yaptı. Sonra da olgun bir meyve gibi dalından koparıp aldı. Her nüfus hareketi masum değildir. Ayrıca bu çapta göç hareketleri sadece din kardeşliği bağlamında ele alınamaz. Ülkenin imkanları, hedefleri, milli politikaları, kamu düzeni, ekonomisi düşünülerek ele alınır. İktidarın böyle bir çapı yok, böyle bir planı ve hedefi de yok. Eğer hayati tehlike, insani nedenler diyorsanız o nedenler ortadan kalktı. Beşar Esat 6-7 defa genel af ilan etti. Artık kimse hayati tehlike gerekçesinden söz edemez.Suriyelilerin vatanlarına dönmeleri kırıp dökmeden teşvik edilmeli. Pakistan, Afgan mültecileri ülkesine kabul etti. Bugün bazı eyaletleri terör üretim merkezi haline geldi.Suriye üzerinde bir planımız varsa Suriyeliler burada değil orada olmalı.

-Bu nüfus kaydırmayı sadece kendimizle alakalı bir hedefle ilgili mi düşünmeliyiz, yoksa dışımızda, sınırlarımızda başka planlarla da ilgisi var mıdır?

Sadece meselenin bize ait boyutunu düşünmek yetmez. Türkiye'ye doğru itilen nüfus daha çok Suriye'nin Kuzeyinden gelen nüfus. Şimdi oralarda kim var? PKK. Bu nüfus hareketi olmasa, alan boşaltma yapılmasaydı Suriye'de PKK kantonları olabilir miydi? Bu tip sorunları çok yönlü düşünmek gerekir.Hem PKK'ya alan açtılar, etnik bir yapı kurmalarının yolunu açtılar, hem de büyük bir nüfusu Türkiye'ye doğru ittiler. Kim kazandı kim kaybetti? İlk rauntta kaybeden biziz. Bu nüfus burada kalırsa ikinci raundu da kaybedeceğiz.

-Ukrayna ile ilgili son sorumu sorayım, Putin nerede durur?

Batı Putin'i durdurma fırsatını kaybetti. Bütün bir Avrupa Rus doğalgazına bağlı. Biz bile Doğalgaz ihtiyacımızın büyük kısmını Rusya'dan temin ediyoruz. Rusya vanaları kısarsa bütün bir Avrupa ekonomisi büyük darbe alır. Rusya doğalgazı ile Avrupa'yı kıpırdayamaz hale getirdi. ABD ise ortada, Biden konuşmaktan başka bir şey yapmıyor. Bazı yorumcular NATO müdahale edemez çünkü bir NATO ülkesine saldırı yok diyor. Bunu duyunca gülüyorum. Libya hangi NATO ülkesine saldırmıştı da NATO müdahale etti? Demek ki NATO'nun müdahalesi için illa bir NATO ülkesine saldırı olması gerekmiyor.Putin, Gürcistan'a saldırdı Batı sustu, Kırım'ı ilhak etti Batı sustu. Bu suskunluklar Ukrayna'nın işgali için Putin'in cesareti oldu. Gürcistan'da sert bir tepki gösterilseydi bu yeni Hitler olmayacaktı.Dünya Hitler'i geç anlamanın faturasını 2. Dünya Savaşı ve milyonlarca ölü ile ödedi, inşallah Putin'i anlamakta o kadar gecikmezler, bu işgal bir uyarı fişeği olur.

KRİZDEN ZİYADE KÖTÜ YÖNETİM VAR

-Gelelim ekonomik krize, artık her şey ateş pahası. Elektrik, doğalgaz, akaryakıt fiyatları vatandaşın belini büküyor. Bu nereye kadar böyle gider?

Millet uyanıncaya, bu yönetimin krizi sonlandırma kapasitesini kaybettiğini, hiç bir partinin din partisi olmadığını anlayıncaya kadar.İktidar kriz bitti uçuşa geçtik dedikçe düşüşe geçiyoruz.Ne söylüyorlarsa tam tersi oluyor. Bir hükümetin söylediklerinin tersi oluyorsa o hükümet yönetme kapasitesini yitirmiş demektir. İsteseler elektrik fiyatlarını makul bir düzeye çekebilirler, çekmiyorlar. Devlet dağıtım şirketlerine elektriği bugünkü satış fiyatının beşte birine veriyor. Yani beşte dördü dağıtım şirketlerinin cebine giriyor. Onlar daha çok kazansın diyerek milletin boğazı sıkılarak ondan alınıp, dağıtım şirketlerine veriliyor.Yandaş iş adamlarını düşündüklerinin yarısı kadar milleti düşünselerdi bunlar olmazdı.

-Esnaf kan ağlıyor, faturalarını ödeyemiyor?

Sadece esnaf değil, hepimiz sıkıntı yaşıyoruz, ama ticarethanelerde daha yüksek bir fiyat alınıyor. Kirasından çok elektrik faturası verenler var. Böyle giderse birçok esnaf iş bırakmak zorunda kalacak. Ticaretin bitmesi devletin zayıflaması demektir. Çünkü ne kadar çok ticaret o kadar çok vergi demektir.Bir emekli 2500-3000 TL ile hangi faturasını ödesin? Bir asgari ücretli maaşı ile hangi insani ihtiyaçlarını giderebilir? Alt gelir gruplarının mutlaka desteklenmesi gerekir. Bugün sosyal devlete, sosyal belediyeciliğe dönme zamanıdır. Önce vatandaşın yeme içme gibi insani ihtiyaçları giderilmeli.

-Niye böyle oldu, her şeyin iyi gittiğini sanıyorduk?

Öyle sanıyorduk, çünkü onlarca gazete, onlarca televizyon uçuşa geçtik diyordu. Hepimiz tek taraflı yalan propagandanın etkisinde kaldık.İyi olan sadece iktidardan beslenenlerdi. Onlar kazandıkça vatandaşı da medya yoluyla iğfal ettiler. İlk yıllarda yüksek miktarda yabancı sermaye geldi. Çünkü iktidar Avrupa Birliği, demokrasi, insan hakları,yargı bağımsızlığı diyordu. Bu çizgiden uzaklaştıkça her şey bozuldu. Gelen sermayeyi üretime çeviremediler. Gelen para betona gitti, dünyaya satacak bir şey üretemedik. Şimdi niye beton, niye inşaat diyeceksiniz? Çünkü spekülasyona, akçalı işlere en müsait alan inşaat işleridir. İmar oyunları ile 5 liralık tarlayı 5 milyon yapabilir, oraya kuleler dikip milyarlar vurabilirsiniz. Bir de bölüşmeyi biliyorsanız saltanat arabanızı sonuna kadar götürebilirsiniz.

480 milyar dolar borcu olan bir ülkeyiz. Verdiğimiz faizin haddi hesabı yok. Bir de nas var, faize karşıyız diyerek milleti aldatıyorlar. Faize karşıysan faizle bu kadar borç niye yaptınız? Faiz oranları yüzde 16 iken faize karşıyız nas var, faiz yüzde 14'e indi ses yok. Yani nasta faiz yüzde 16 değil de yüzde 14 mü olsun diyor, nerden tutarsanız orası dökülüyor. Yalana bel bağlayan, yüce dinimizi istismar edenlerin sonu budur!

-Bu kriz nerede durur?

Kriz sonuç, kötü yönetim sebeptir.Kötü yönetim biter, kriz de biter. Bunu bitirecek olan vatandaştır. Ya biz bu zamlardan memnunuz, benzin 20 lira, ekmek 5 lira, etin kilosu 300 lira salatalık 20 lira, domates 25 lira olsun yeter ki ağamız iktidarda kalsın diyeceğiz, yahut hükümetlerin görevi vatandaşı huzur ve refah içinde yaşatmaktır, partiler din, liderler kutsal değildir diyerek yeni siyasetleri tercih edeceğiz.O kadar çok yanlış yaptılar ki, bugün hiç bir ülke Türkiye'deki yönetime güvenmiyor.Adalet yok edildi, meclisin eli kolu bağlandı, seviyeli siyasetin yerini, tehdit ve hakaret siyaseti aldı. Bir kişi mutlu olsun, ölene kadar bu ülkenin başında kalsın diye rejim değiştirildi. İşte geldiğimiz nokta. Bir milletin kaderi bir kişiye bırakılamaz. Bunu anladığımız gün, bu sarmaldan kurtulacağımız gün olur.

-Ama hala AKP'nin oyu yüzde 30'larda diyenler var?

O oranda bir oylarının kaldığını sanmıyorum ama AKP'nin yüzde 10 oy alması bile bu milletin ayıbı olur. Cumhuriyet tarihinde hiç bir hükümet bu kadar hata yapmadı. Hata, en hafif kelime, hukuki sorumluluktan kaçınmak için böyle diyorum. İçinde bulunduğumuz durumun iki önemli sebebi var, birincisi partili başkanlık sistemi.Bu sistem devletin başını herkesin başı olmaktan çıkarıp sadece kendi partililerinin başı haline getiriyor. Halbuki bu ülke hepimizin, devleti temsil eden makamın da hepimizi temsil etmesi lazım. İkincisi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın siyaset tarzı ve her şeye hakim olma arzusudur. Bu; ben siyaseti, her şeyi ben bilirim siyaseti ülkeyi uçurumun kenarına getirdi. Bir gün Putin'le iş pişiriyoruz, bir gün ABD ile, bir o tarafa bir bu tarafa. Bu da güvenirliğinizi sarsıyor. Düne kadar FETÖ darbesinin finansörü Birleşik Arap emirliğiydi. Bugün Birleşik Arap Emirliği stratejik ortak. Hangisine inanalım?

MİLLET  İTTİFAKI KAZANIR

-Yani Cumhur İttifakı artık kazanamaz mı diyorsunuz?

Kimsenin oyu kimsenin cebinde değil, ama basiretli bir millet böyle bir iktidara bir daha oy vermez. Eğer evinizde aşınız kaynıyor, faturalarınızı ödeyebiliyor, çocuklarınıza istediklerini alabiliyor, insanca yaşayabiliyorsanız size düşen o iktidara oy vermektir. Çünkü hükümetlerin görevi budur! Ama boğazınıza kadar borca batmışsanız, faturalarınızı ödeyemiyor, evlatlarınızın gözünü vitrinlerde bırakıyorsanız size düşen o iktidara yol verip yeni bir kadroyu denemektir. Tarafsız anketlerde iktidar blokunun oyu yüzde 25 civarında, 30 gibi gösteren anketler yönlendirme amaçlı anketlerdir. Ne yaptılar ki, yüzde 30 oy alsınlar? Eğer hala yüzde 30 oyları varsa bu millet ezilmekten, sefaletten hoşlanıyor demektir. Türk milleti sefaletine neden olanları alkışlamaz.

-Ama Millet ittifakı için çeşitli iddialar dile getiriliyor, HDP ile iş birliği, FETÖ METÖ falan?

Bakın HDP karşıtlığı ile milliyetçilik olmaz, milliyetçilik bu ülkeyi bütünleştirmek, barıştırmak,kardeşleştirmektir.HDP bir türlü PKK'nın hegemonyasından kurtulamadı. Terör örgütleri ile kol kola olan her parti meşruiyetini kaybeder. HDP, ısrarla bölücü bir siyaset izledi.Cumhur ittifakının sözcüleri ısrarla HDP ile bir ilişkileri olmadığını söylediler. Bugüne kadar da kimse aksini gösterecek bir delil ortaya koyamadı. Sayın Erdoğan öyle iddia ediyor diye öyle olmaz. Bu, siyasette alan kazanmak için yapılan bir hamle, gerçekliği olmayan bir hamle. Erdoğan, bunu HDP karşıtlığında herkesten ileri olduğu için yapmıyor. Daha düne kadar çözüm süreci adı altında HDP ile iş tutan AKP idi. Dolmabahçe'de mutabakat imzalayan AKP idi. İstanbul seçiminden önce Öcalan'a elçi gönderen, açıklamalarını Anadolu Ajansında yayınlayan AKP idi. İktidar partisinin bu konuda sabıkası o kadar çok ki bu konuda konuşacak en son parti AKP, en son konuşacak kişi Sayın Erdoğan'dır.

İktidarın HDP siyaseti, HDP'yi yok etmek veya etkisizleştirmek için değil, HDP'yi baskılayarak Cumhur İttifakı ile işbirliği etmeye mecbur etmek içindir.  FETÖ meselesi de öyle. Bugün mecliste olan AKP milletvekillerinin en az yarısı Pensilvanya'ya gidip gelmiş kişiler. Geçmişte F.Gülen'e dizilen övgüler hala arşivlerde duruyor. Bekir Bozdağ'ın açıklamalarını, Maliye bakanı Nebati'nin ziyaretlerini, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "aynı menzile yürüyoruz" laflarını küçük bir arama ile internette bulabilirsiniz.Bu lafları sayın Akşener veya Kılıçdaroğlu söylemedi. Söyleyenler FETÖ'cü olmuyor da söylemeyenler nasıl FETÖCÜ oluyor? Bugün FETÖ meselesi siyasette bir hesaplaşma, kirletme, itibarsızlaştırma aracı olarak kullanıldığı için mecrasından çıkarılarak çok geniş bir alana teşmil edilir hale geldi. Kimin kimle hesabı varsa FETÖ suçlamasına sığınıyor.

-Peki bunları yapan veya söyleyen AKP'liler FETÖCÜ mü oluyor?

Hayır bunları söyleyenler elbette Fetöcü değil, ne Sayın Erdoğan, ne diğerleri. O zaman bu yapının görüntüsü buydu, dini, ahlaki bir hareket gibi görünüyordu. Yapılan övgüler bir örgüte değil, bir dini cemaate veya ahlak topluluğuna yapılıyordu. Örgüt üyesi demek için gayri meşru hedeflerini bilmek ve bunu kabul ederek desteklemek gerekir. Kim 15 Temmuz'a kalkışabileceklerini bilebilirdi. Yanlış olan kendilerine tanıdıkları töleransı aynı saiklerle bu yapıya destek olan veya ilişki kuran vatandaşa göstermemeleridir.Bir yerde iktidar siyasetçisi için suç olmayan bir şey  vatandaş için suç oluyorsa orada adalet tartışılır hale gelir.

-Tam burada bir soru sorayım, Şuay Alpay'la ilgili iddialar çıktı, bu yapının sohbetlerine gittiği iddia edildi, TV programlarına konu edildi, Sayın Alpay için ne diyeceksiniz?

Kişiler üzerinde konuşmak doğru değil,  doğru olan prensipler üzerinde konuşmaktır. Dini bir cemaattir inancıyla bir grubun sohbetine katılmak sonradan o yapının suç örgütü olduğu ortaya çıksa bile benim hukuki görüşüme göre ne suç, ne de örgüt üyeliğidir.Sayın Alpay'ı tanıyorum, bugün yollarımız ve kalplerimiz ayrılsa da sohbete katılmasının örgüt üyeliği olarak yorumlanmasının yanlış olduğunu düşünüyorum. O tarihlerde bir; dini nedenlerle, iki; gücünden yararlanmak nedeniyle bu yapıya gidip gelenler vardı.Bu sebeplerle gidip gelmek-yasa dışı işlere karışmadıkça- örgüt üyeliği olarak mütalaa edilemez.Netice olarak bu işleri siyasi rekabet amacıyla kullanmak bizi ve toplumu işin içinden çıkamaz hale getirir.Yargılamalarda o kadar yanlış bir yol izlendi ki, hukukun suç saymadığı şeyler suç olarak mütalaa edildi.Bunun ucu sonunda dönüp dolaşıp en çok iktidara dayanır. Çünkü bu yapıyla en çok iş birliği içinde olan, uzun yıllar ittifak yapan AKP iktidarıydı.

-Son olarak Elazığ siyasetini nasıl görüyorsunuz, aday olma ihtimaliniz var mı? Hangi partileri şanslı görüyorsunuz?

Elazığ'da giderek dengeler muhalefet lehine değişiyor.İYİ Parti'de, CHP'de, Saadet Partisinde, DEVA partisinde belirgin bir yükseliş var.Son haftalarda Yeniden Refah Partisinde de bir kıpırdama görülüyor. İYİ Parti yönetimini değiştirdi, önemli katılımların olacağı konuşuluyor.Akşener il il, ilçe ilçe dolaşıyor, vatandaşa mikrofon tutarak onların şikayetlerine tercüman oluyor.Kılıçdaroğlu, Babacan gibi liderler daha çok medyayı kullanıyorlar. Hepimiz toplumun içindeyiz, iktidar partisinin milletvekilleri ile ilgili çok şikayet var.

Deprem konutları ile ilgili şikayetler var. Pahalılıkla ilgili, muhatap bulamamakla ilgili şikayetler var. İktidar her geçen gün biraz daha kan kaybettiği için seçim dönemine kadar çözülmenin daha da büyüyeceğini düşünüyorum.Cumhurbaşkanı seçiminde millet ittifakı doğru bir aday gösterirse açık ara seçimi alır. Erdoğan karşısında CHP'den veya soldan bir aday istiyor. Vatandaşa dönüp bir tarafta ben bir tarafta CHP diyecek. Altı partinin ittifakı bu silahı Erdoğan'ın elinden aldı. Artık muhafazakar kitlelere kazanımlarınızı kaybedeceksiniz diyemiyor. Çünkü millet ittifakında en az Erdoğan kadar muhafazakar, dini değerlere saygılı, bu kazanımları koruyacak liderler ve partiler var.

Kendim için bir şey söylemeyi, bazıları gibi ortalarda dolaşıp ben adayım demeyi ise doğru bulmuyorum. Önemli olan sizin kendinize neyi yakıştırdığınız değil, halkınızın, vatandaşlarınızın size neyi yakıştırdığıdır. Elazığ'ın yakıştırmadığı, desteklemediği bir işte olmam.Vatandaşın layık görmediği bir koltuğa talip olmayı zül sayarım.Millete hizmet için illa bir koltuk gerekmez. Önemli olan benim ne dediğim değil, vatandaşın ne dediğidir.Aday olmak için Elazığlı bu adam bizi temsil eder, hukukumuzu savunur diyebilmeli. Yoksa kendi kendinize gelin güvey olmuş olursunuz.

-Güzel, yararlı bir söyleşi oldu, teşekkür ediyoruz Sayın Sönmez.

Anahtar Kelimeler:
YENİ RUS YAYILMACILIĞI

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol