Yıllar sonra güzel bir mevsim, güzel bir kış geçirdik.

Bu kış bereketiyle geldi..

Kar ve yağmur yağdığında hep deriz ya ‘bereket, bu sene bereketli geçecek inşallah’ diye...

Ve bu cümle dökülür anında dilimizden.

Kar yağmasıyla bir anda kendimizi dışarıda bulduk!

Karantina dönemi bizim ne kadar özgürlüğümüzü kısıtlamış düşüncesiyle. 

Yağan karda  çocuklar gibi coştuķ  özlem çektiğimiz kartopumuzu oynadık, kar altında  yürüdük  kardan adamlarımızı  yaptık.

Anılarda kalması üzere  resimler çekindik..

‘Var mı sağlık gibisi?’ derim ve hemen aklıma cihan padişahı Kanuni Sultan

Süleymanın bu sözü  gelir.

“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi,

Olmaya devlet cihanda, bir nefes sıhhat gibi” sözü, sağlık hakkında söylenmiş çok önemli bir sözdür. Gerçekten de sağlığımızı kaybettiğimiz, geçici bir hastalık anında, basit bir soğuk algınlığı, grip gibi bir hastalıkta bile sağlığın önemini daha çok anlıyoruz!

Yasakların kalkmasıyla da baharın güzelliğini yaşamak için kendimizi doğaya bıraktık. Geçen  yıl baharı  sadece pencerelerden izlemiştik.

İşte bir an böyle rehavetlere kapılıp normalleştik diye tedbiri elden bırakmayalım.

Bahar geldi görecek miyiz yoksa yine sobelenecek miyiz dememeliyiz..

Bu düşünceyle de yaşamak istemiyoruz tabiki!

Gecen yıl bu zamanlarlar salgından kapandık evlerimize.

Dünyayı  kasıp kavuran, insanları çaresiz bırakan günleri şaşkınlıkla izledik.

Nice canlar gitti, nice canlar kavruldu, şehit ateşiyle sönmemiş yüreklerimizdeki ateş daha da alevlendi.

Deprem haberleri derken bir şehrin insanlarının sokakta zor şartlar altında ki yaşamlarını  sürdürmeleri yarınlara derin izler bıraktı.

Birde koronaya teslim almamız insanlık için ne çok zor günler  olduğunu  söylemeye gerek yok tabi ki.

Ne de çaresiz kaldık değil mi?

Dua ve sabırdan başka bir şey gelmez oldu elimizden.

Bir yılın ardından yaşayamadığımız baharı yaşamak hayaliyle bir bahar daha görecek miyiz derken.

Kavuştuk yeni bahara.

Kandillere..cemrelere....derken nevruzda geçti içimizde yaşam  sevinci bırakarak...

Ve lâkin Ramazan-ı Şeriffimize kavuştuk.

Önümüzde sayılı günler var..

İslâm alemi için çok önemli olan bu mübârek günlerimizi sağlıklı geçirmek istiyorsak kurallarımızı  unutmayalım..

Bayram şekeri tadında bayrama ve güzel günlere kavuşmak  istiyorsak sabır  ve dualarımızla devletimize de yardımcı  olmalıyız  diyorum.

Her şeye sevdiklerimize bize yaşam sunan doğamıza daha sıkı sarılıp baharın  getirdiği  tazelik ve coşkuyla hayatı doyasıya yaşayacak,  kırda,  bağda,  bahçede,  deniz kenarlarında özlem  gidereceğimiz günleri düşlerken   salgının kol gezdiği günlerde yine düş kırıklığı da  yaşamaktayız.

Dedim ya salgın devam ediyor hem de mutasyona uğrayıp kendini tekrar gösteriyor.

Can özlerim yurdumun güzel kadirşinas insanları havaların güzelliğinden mecbur kalmadıkça  dışarıya  çıkmayalım.

Ben hala hafta sonu çıkmıyorum.

Çünkü  çalışanlar bu günü  değerlendirsin.

Varsın  olsun biz tedbiri elden bırakmayalım ..

Veya daha sakin yerleri tercih edelim..

Köyü olanlar şanslı diyorum..

Temiz havayı soluyarak, ekip biçeceği toprakları olup da günlerini boşa geçmeyeceğini düşünüyorum..

Gözümüzün nuru çocuklarımızın eğitiminin  devam etmesi için..

Çalışanlarımızın daha sağlıklı ortamda çalışabilmeleri ve toplu taşıma araçlarında sıkıntı yaşamamaları için kural haline getirdiğimiz bazı alışkanlıklarımızı devam ettirmeliyiz..

Yaşlılarımız üzülmesin yasaklara ...Siz önemlisiniz geçmiş ve gelecek arasında önemli bir bağsınız.

Bu kurallar evlatlarımız  için..

Sizin sağlığınız  için...

Duyarlılığınız için de teşekkürler  diyorum..

Daha önemlisi de  sağlık  çalışanlarımız  için!

Onlar olmasa biz ne yaparız???

 "Allahım  gönül  gözümüzü  kör  etme

Gönlünüze hasret  yükleme"

Sevdiklerimizden  ayırıp da...

Bu cümlem ile  Yüce  Allah’tan dileğim  ki Ramazanımız hayır,  mutluluk, sevinç, huzur ve sağlık içinde geçsin...Rabbim her türlü afatlardan korusun, dünyamızı yurdumuzu ve tüm insanlığı...Sağlıkla  kalın.

Bir kaç şiirimle yazımı taçlandıracağım.

HAMDÜ SENÂLAR OLSUN

Söz ile saltanatı yaşıyor duru gönlüm

Şahıma Sultanıma Hamdü senalar olsun

Şeytani nefse uyup düşmüyor zay'a gönlüm

Her kulu Yaradana  Hamdü  senâlar  olsun..

Milyonlarca yıldızı galakside toplayan

Ay la gece saltanat güneşi günle sayan

Yedi iklim üstünde dört mevsim hesaplayan

Gökleri Yaradana Hamdü senâlar olsun..

On sekiz bin âlemi zerreye cân vereni

Bahçelerde goncayı gül gülşenle dereni

Tabiatı doldurup binbir rahmet vereni

Seheri Yaradana Hamdü senâlar olsun..

Yağmurlar yağar sebil cennet kevseri denir

Çosa gelir sürülür  toprağa rahmet verir

Kudrettin  hikmetleri nesillere verilir

Ummanlar Yaradana Hamdü senâlar olsun..

Gökten indirir yere nice kar taneleri

İncitmez birbirini serer gök haneleri

Semâda döner durur tevhitdedir sesleri

Deryâlar Yaradana Hamdü senalar olsun

Ya Hayy diye dönüyor evliyâlar erenler

ÂŞIK olup ilmine dönen şu pervâneler

Himmetiyle doluyor sıralanmış meyhaneler

Âlemler Yaradana Hamdü senalar olsun..

Sırrül esrar-ı beden tevhidindedir  her dem

Süreyyalar parlıyor nurunla dönüyor dem

Sonsuzluk kudretiyle varlığa secde eden

Cenneti Yaradana Hamdü senâlar olsun..

YOK ETME YEŞİLİ KALSIN DOĞADA

Çır çıplak yamaçlar yakışmaz  yurda

Varlığın büyüsü  kurt ile kuşta

Ademi yaratan süphana koşta

Yok etme yeşili kalsın yamaçta

Bereket fışkırır yaktığın toprak

Koyun kuzu besler her yeşil yaprak

Her türlü şifânın kaynağı toprak

Yok etme yeşili kalsın yamaçta

Cennettir diyorum kusursuz nizâm

Ab-ı hayat suyu akar muntazam

Gökten rahmet yağar donanır yer an

Yok etme yeşili kalsın yamaçta

Rengârenk   her çiçek kokusu rânâ

Arılar öz taşır sırlı kovana

Mânâda derin giz cân ile cânâ

Yok etme yeşili kalsın yamaçta

Yedi kat yer ve gök umman yaratan

Ay güneş yıldızı nizâmda tutan

Semâda nurunla ârş‐ı parlatan

Yok etme yeşili kalsın yamaçta

Cemre düşer hava su ve toprağa

Çoşturur doğayı çimeni başta

Tazelenir yaşam ilâhi âşkla

 Yok etme yeşili kalsın yamaçta

Gördüğün kâinat  bilin ummanda

Us durur çözülmez sırlı mânâda

O'Kudretin zülfü değmiş doğada

Yok etme yeşili kalsın yamaçta

Sonsuz hamd ederiz yüce mevlâyâ

Duâlar yükselir ârşı âlâyâ

Kerem kapısında şifâ rahiyâ

Yok etme yeşili kalsın yamaçta

Yakut mercan elmas bu topraklarda 

Çiğdem lâle nergiz açar bağrında

Ezeli örtüyü bozma karıpta

Yok etme yeşili kalsın yamaçta

Rahmetler sererken her türlü envâr

Yok ettiğin toprak billâh sitemkâr

Gelecek bağrını yakacak bin har

Yok etme yeşili kalsın doğada

Karacakız söyler bedenim toprak

Gül endâmımı elif gibi saracak

Ölsemde başımda salınsın yaprak

Sevrviler gölgesi sessiz son durak

Yok etme yeşili kalsın doğada

DELİ GÖNÜL

Şu fâni dünyaya sen tamah etme

Gel hâkikat sırrına  erelim gönül

Kelâmın  sözünden sen nazar etme

Erenler diliyle hayy deli gönül

Gördüm ki mevsimler dönüyor  kışa

Sanma ki bu devran taşıyor   boşa

Emanet bedenin yatınca taşa

Arifler diliyle say deli gönül

Dilde eyleme her türlü  niyazı

Kulu hakir görme sarar avazı

Insana hizmet et kadere razı

Kamiller diliyle yay  deli gönül

RAHMET sofrasında âlem tarlası

Esmanın geniş sonsuz mahyası

Her faninin ayrı düşte dünyası

Evliyâlar diliyle doy deli gönül

Keremullah sırrı onda bilirim

Hûdânın zikriyle âşka gelirim

Hidayeti ister canda bilirim

Ulemalar diliyle say deli gönül

Beş vakit namazı imanınla kıl

Bil en büyük hikmet akıldır akıl

İhlasla kıldığın  her secde kabil

Ermişler diliyle oy deli gönül

KARACAKIZ zikrin taşı divâna

Anda ecel gelir özde cânâna

Kim kalmış ki bu koskoca hana

Velilerin diliyle ey deli gönül

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol