Çanakkale Zaferi sadece bir güne sığdırılmış bir zafer ve bir haftada içerisindeki rutin etkinlikler değildir.

Çanakkale Zaferinin öncesi, yaşanılan anı ve sonrası vardır.

Çanakkale Zaferi çok iyi okunmalıdır ve Çanakkale zaferine duygularda ve mekanda sınır çizilemez. Burada çocuklar, anneler, bacılar, babalar, dedeler, kınalı kuzular A ilinden Z ilimize kadar, sınır ötesindeki insanlar; Asımın Nesli var, kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne belalara karşı maddi ve manevi alemlerin var oluş ve yok oluş mücadelesidir.

Çanakkale Zaferi 25 Nisan’da başlayıp 18 Mart’ta biten, yaklaşık sekiz ay süren; aynı zamanda bir kara, hava ve deniz harekatıdır.

Çanakkale Zaferi bir ruhtur, bu ruh ruhsuz, duruşsuz ve duygusuz olamaz ve zihin içerisinde ötelenemez, unutulamaz.

Çanakkale Zaferi inanç, mukaddesat, vatan, bayrak ve vatan için koşarak ölüme gitmektir.

Çanakkale Zaferi birçok yönüyle İstanbul’un Fethine- Ayasofya’ya, Malazgirt Zaferine…; Bedir Savaşına uzanan kutsal davaların Şühedanın, Gazilerin şanlı zaferidir, destanıdır.

Çanakkale Zaferi bir yönüyle bugüne kadar gelen küfre, düşmanlara, ihanete, tefrikaya, teröre, darbeye, hürriyete, huzura vurulan yumruk, balyozdur.

Çanakkale Fırat, Zeytin Dalı, Barış Pınarı Harekatlarına uzanan yoldur.

Çanakkale Zaferi yeniden var oluşun destanıdır.

Ne demişti Çanakkale Savaşına katılan Batılılar?

Çanakkale Savaşını kaybettik ama en az yüz yıl kendine gelemeyen genç bir nesli yok ettik. Bir de Ayasofya’nın ibadete kapatılması ile savaşta kazanamadıklarımızı masada da yeneceğiz.

Evet evet… Şimdi ne bu sözler geçerli ne de artık masada kaybeden bir Türkiye var. Türkiye, geçmişin mirasçısıdır bu böyle biline!

Türkiye teröre, darbeye birlik ve beraberlik içerisinde dur, hayır demiştir.

Türkiye askeri mühimmatta çığır açmıştır, birçok alanda milli politikalara dönüş yapmış, mazlumun ve mağdurun umudu ve ümidi olmuştur.

Ayasofya'nım ibadete açılması, Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesinden ayrılması, Kudüs'e-Filistin'e özgürlük sesleri yeni bir sayfanın açılmasıdır, masada da güçlü olmaktır.

Kudüs ve Filistin için Davos Zirvesi ve özgürlük isteği zulme başkaldırıdır.  Ayasofya’nın cami olarak ibadete açılması cennet mekan Hükümdar Fatih Sultan Mehmet Han’ın bedduasının kalkmasına ve hayırlı kapıların açılmasına, güç ve gönül birliğine, moral ve motivasyon ile birlikte kendine güvene ile uluslararası alanda Türkiye’nin prestijine vesile olmuştur.

İstanbul Sözleşmesinden ayrılmak da bir başka bedduadan, bölünmekten, parçalanmış ailelerden uzaklaşarak kendi kendinin sonunu getirmekten uzak bir adımla ikinci defa hayırlı kapıların açılmasına vesile olmaktır.

Aslında bunlar şükrü gerektiren müjdelerdir. Sırada ve en önemli husus da İdareci ve Bürokratlar Birliği Derneği ve Biz Birlikte Güçlüyüz Platformunun 18 Mart Çanakkale Zaferinin bir güne sığdırılmadan; milli bayram olması teklifidir. Bu çok anlamlı ve önemli bir adımdır, güce, zorbalığa karşı bir duruştur, bir noktada yeni nesli ecdatla, dünle, tarihle bir araya getirmektir. Türkiye üzerindeki kamburlar, engeller, beddualar, kırılganlıklar, hüzünler bir bir kalkıyor; fetihler, kapılar bir bir açılıyor.

Bir noktada milli bayramların menşei, dayanağı, varlık sebebi Çanakkale Savaşı ve Zaferidir. Aslında bu zafer aynı zamanda bir destandır, Türkiye'nin bayraktarlığında liderliğinde İttihadı İslam’a, mazlum mağdurların umudu ve ümidi sınırlar çizilemeyen Büyük, Lider Ülke Türkiye ve Asrı Saadet Dönemine geçişiştir, Batı sömürgesinden kurtuluş, öze dönüştür, ecdada; tarihe kucak açmak, hakikat ile bir araya gelmektir.

Hür, milli, güçlü, lider, umut … Bir Türkiye için 18 Mart Çanakkale Zaferi Milli Bayram olsun, içi de dolu olsun. Kulağa bile çok hoş geliyor; 18 Mart Çanakkale Destanı ve Şehitleri Anma Günü Bayramı…

Bir hayra vesile olan o hayrı yapmış gibidir, bir insana hizmet etmek bütün kainata hizmet etmek gibidir. Geride ölümsüz bir eser bırakmak için gelin birlikte olalım…

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol