14 ve 28 Mayıs seçimleri öncesi muhalefetin büyük bloğu altılı masa hakkında birkaç yazım oldu, bu masanın bir paradokslar masası olduğunu somut veriler ile yazdım.

Seçim sonrası ise benzer yazılarım CHP özelinde devam ediyor, epeyi de devam edecek gibi.

Bu yazının konusu Ekrem İmamoğlu olacak, İmamoğlu’nu tanıtılan yönü ile değil, tanınmayan, bilinmeyen yüzü ile anlatmaya çalışacağım.

İmamoğlu küçük bir ilçeden çıkarılıp, Metropolde piyasaya sürüldükten sonra iki önemli ziyarette bulundu, bu ziyaretler kamuoyunun büyük bir bölümü tarafından görülmedi veya görülmek istenmedi.

İlk ziyaret; Chatham House ziyaretidir.

Chatham İngiltere’nin Londra kentinde bir sokak ismidir, Türkçe karşılığı Chatham sokağındaki ev.

Bu ev öyle sıradan bir ev değil, bu ev SEVR ve SYKES PİCOT antlaşmalarını hazırlayan bir kuruluştur.

Sevr’i hepimiz biliyoruz, Türkiye’nin parçalanmasını, bölüşülmesini amaçlayan antlaşmadır Sevr.

Sykes Picot ise Ortadoğu ve Afrika da ki Osmanlı egemenliğine son veren gizli antlaşmadır, bu antlaşma İngiltere, Fransa ve Rusya arasında imzalanmış, daha sonra Ruslar tarafından ifşa edilmiştir.

İngiliz derin devletinin bir parçası olan ve direkt olarak İngiliz Kraliyet ailesine bağlı bu kuruluş aynı zamanda bir Mason kuruluşudur.

Bu kuruluşun diğer bilinen adı İngiliz Kraliyet Uluslararası ilişkiler Enstitüsü dür.

Bu kuruluş İngiliz derin devletine hizmet edecek yabancı devlet ve siyaset adamlarının devşirilmesi, sevk ve idaresini organize eden İngiliz dış politikasının uygulayıcısıdır.

Bu kuruluş birçok devlet ve siyaset adamına ödül vermiştir, biz burada bu kuruluştan ödül alan iki Türk siyasetçisini ele alalım.

İlki Abdullah Gül’dür, Abdullah gül bu ödüle layık görülürken, Ortadoğu da ki farklı inanç grupları arasındaki uzlaştırıcı faaliyetleri, Kıbrıs’ın tek devlet olarak yeniden tanınması, yani Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ortadan kaldırılması, Ermenistan ile yeniden yakın ilişkilere girilmesi gibi konularda üstün gayret ve çabaları için bu ödüle layık görülmüştür.

İkinci ziyaretçi ve ödül sahibi zatı muhterem ise Ekrem İmamoğlu’dur.

Bu zatı muhterem İngiliz Dış Politikalarına nasıl bir hizmet sunmuş ben şahsen bilmiyorum, bir ödüle layık görüldüğüne göre namzet eleman olarak seçilmiş olması akla daha uygun geliyor.

Bu kuruluşu ziyaret eden ve ödül alan yabancı devletlerin siyasetçileri ve yöneticilerine bir defter açılır ve imzalattırılır, bu defterin ilk sayfası imzalayan yabancı devlet ve siyaset adamının künyesinden oluşur, diğer sayfalar ise boştur, sonradan doldurulmak üzere hazır bekletilir, yani imzayı atan İngiliz Derin Devletine açık çek veriri.

İmamoğlu’nun ziyaret edip ödül aldığı bir başka İngiliz örgütü IAPC yani İngiliz Uluslararası Siyasi Danışmanlar Derneği.

Kemal Kılıçdaroğlu da daha önce IAPC den ödülü almıştı..

Kısaca bu örgütün başka kimlere ödül verdiğine bir bakalım.

Leh Valessa; Polonya’yı dağıtan ve dönüştüren adam son cumhurbaşkanı.

Gorbaçov; Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin son devlet başkanı açıklık ve yeniden yapılandırma ile birliği dağıtan adam.

Kemal Kılıçdaroğlunun’da bir aralar hiç dilinden düşürmediği ‘’Açıklık ve Yeniden Yapılanma’’ çok benziyor Gorbaçov’a

Nelson MANDELA; Atatürk Kürtlere zulüm yaptı diye, Atatürk Barış ödülünü kabul etmeyen adam.

Vaclav Havel Çekoslovakya’nın dağılmasını kadife boşanmalar adı altında sağlayan adam.

Bu araştırmalar sırasında ilginç bir isim daha çıktı karşımıza İzmir Büyük Şehir Belediye Başkanının baş danışmanı Mehmet Ural IAPC nin ilk Türk Başkanı.

Şaşırdınız değil mi, sanki İngiliz Sömürgesi bir ülkenin siyasetçilerinden, parti başkanlarından bahsediyorum, şaşırmakta haklısınız.

Üstelik bu siyasetçilerden biri, Sevr’i tanımayıp, Lozan’ı kabul ettiren Atatürk ve arkadaşlarının kurduğu bir partinin Genel Başkanı diğeri ise İstanbul Büyük Şehir Belediye başkanı ve Kılıçdaroğlu’nun halifesi.

Birkaç haftadır köşemde bu türden yazılar yazıp CHP yi anlatıyorum,  halen daha CHP yi Atatürk’ün partisi olarak gören ve umut bağlayan yüzde yirmi beşlik bir seçmen kitlesi uyanır, dış bağlantıları açık Cumhuriyet ve Atatürk karşıtı müstemleke siyasetçilerinin tasallutundan kurtulur, partilerine sahip çıkarlar diye.

Beni ilgilendiren yönü ise her yazımda belirttiğim gerekçelerdir, bu gerekçelerden birincisi bir Cumhuriyet ve Atatürk hayranı olmamdır.

İkincisi ise kendisini Cumhuriyetçi, Atatürkçü olarak millete yutturan, dış mihrakların kuklası ve oyuncağı olmuş, Ülke için milli güvenlik sorunu haline gelmiş bu örgütü deşifre etmektir, gerçek yüzünü kamuoyunun bilgisine sunmaktır.

İngiliz ödülüne layık görülmüş bu iki siyasetçinin eşzamanlı olarak Salı günü Elazığ’da olacağı önceden duyurulmuştu, ne hikmetse Kemal bey programını iptal etmiş ama Halifesi ziyaretini gerçekleştirecekmiş.

Tevafuk oldu bu yazı, zaten yazacaktım hiç değilse ziyaret öncesine denk geldi, kim karşılanacak, kim ağırlanacak bilinmesine yardımcı olduk hiç değilse.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol