Geçen haftaki yazımı beğenenler olduğu kadar, eleştirenler de oldu.

Aslında yapılan eleştirilerde haklılık payı yok değildi.

Yazıdaki temel argümanlardan biri, artan döviz fiyatlarının dışarıdan yapılan müdahalelerin etkisiyle olabileceğine dair endişeler idi.

Ama Bakan Nebati'nin gazeteci Sevilay Yılman'a verdiği röportajda, içeriden birtakım manipülatif girişimlerin olduğunu ama dışarıdan hiçbir müdahalenin olmadığını açıklaması, kendi taraftarları başta olmak üzere, pek çok kesimi şaşırttı.

Erdoğan konuyla ilgili sessizliğini korusa da, ileriki günlerde bu duruma bir açıklama getirecektir diye düşünüyorum.

Çünkü cevap gerektiren bir iddia bu.

Dahası, Erdoğan'ın argümanlarına da ciddi bir muhalif çıkıș...

Zira son günlerde Erdoğan'a karşı muhalif çıkıșlar yapan ve kendi deyimiyle laf dinlemeyen bazı isimlerle yollar ayrılmıştı.

Bakan Nebati'nin geleceği de önümüzdeki günlerde açıklık kazanacak gibi görünüyor...

Mevcut rakamlara baktığımızda, işlerin sanılanın aksine, hiç de iktidarın istediği gibi gitmediğini görüyoruz.

Mesela muhalefetin 128 milyar dolar nerede, söylemlerine hala somut ve inandırıcı bir açıklamanın yapılamaması oldukça ilginç...

Bu paranın büyük bir kısmı doğal afet gibi kaynaklar için kullanıldı söylemleri, muhalif kesim tarafından çok da inandırıcı bulunmuyor.

Ülkede 34 milyona yakın vatandaşın kredi borcu olduğu basına yansıdı.

Ayrıca ülkede 10 milyonu aşan bir işsizler ordusu var.

Üniversite mezunu işsizlerin sayısı ise neredeyse bir buçuk milyona yakın...

Genç nüfusta bu oran %29'ları buluyor ki, bu da her 3 kişiden birinin işsiz olduğu gerçeğine işaret ediyor.

Bu iktidar döneminde sanayi üretimi %24'lerden %20'lere, tarım üretimi ise %12'lerden %6'lara geriledi.

İnsanların ekonomik krizle birlikte ruh sağlığı da bozuldu. İntihar vakarındaki artışlar hayli düşündürücü.

Sadece 2021'in ilk dört ayında 434 esnafın ekonomik gerekçelerle intihar etmesi bunun en somut göstergesi...

Bazı yandaş şirketlerin vergi borçları silinirken, çiftçinin bankaya ve TMO'ya olan borçlarının faizle katlanıp anormal rakamlara ulaşması ve hatta bu borçlara karşılık traktörlerin haczedilmesi oldukça üzücü...

Tarıma elverişli Bulgaristan toprağı kadarlık bir alanın ekiminden vazgeçilmesi, ileriki günlerin çok daha zor geçeceğinin işareti...

Gübre ve yem fiyatlarının dövize endeksli olması, ülkedeki tarımı ve hayvancılığı da olumsuz etkiliyor.

Çok değil, daha birkaç gün önce Elazığ'da tavukçuluk yapan bir işletmeci, yem fiyatlarındaki artışı karșılayamadığı için 1500 tavuğu halka ücretsiz dağıtıp çiftliği kapatma kararı aldı.

Benzer örnekler yurt genelinde hiç de az değil.

Ülkede üretim yerine ithale yönelik bir ticari anlayışın egemen olması, dövizin ülkedeki enerji, gıda ve elektronik alanlardaki etkisi, halkın her yeni güne umutsuz uyanmasına neden oluyor.

Faizi düșürmek için verilen bunca mücadelenin bankacılık ve reel sektöre yeterince yansımaması, iktidarın faizle mücadelesine olan inandırıcılığı da olumsuz etkiliyor.

İktidar 19 yılda faize yaklaşık 530 milyar dolar ödemiș.

Şimdi ise merkez bankası rezervleri ekside ve kaynak için çalınan kapı BAE ve Katar gibi orta doğu ülkeleri...

Bu da ekonomiye ne kadarlık bir can simidi sağlayacak, bekleyip göreceğiz.

Bu veriler basına yansıyanlar...

Bir de yansımayanlar var, yani buzdağının görünmeyen kısmı...

Gazeteci İsmail Saymaz'ın ilginç bir tespiti var, der ki: "Ak Parti bu süreçte toplumun gerisinde kaldı."

Haksız da değil...

Umarım iktidar bu eleştirilerden payına düşen dersi layıkıyla çıkarabilir.

Aksi halde ilk seçim onlar için, bir dönemin sonu olacağa benziyor...

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol