Köşemdeki son yazımın ilk paragrafı “Günışığı ve Yeni Ufuk Gazeteleri kendilerini sadece Elâzığ ile sınırlı tutan gazeteler değildir.

Kalem birçok ilkleri Günışığına taşımış; bazı ilkleri Günışığında farklı günlerde yer alan seriler halinde köşesine taşımıştı.” İfadesi yazıların filizlenerek kök salıp bugüne kadar olan duruşun söze dökülmüş halidir ve doğrudur.

Hayatımda çok önemli ve gönlüme dokunan çok kıymetli Merhum Abi “Kalemin, yazın, sözlerin, hitabetin çok güçlü.

Üstelik çalışkan, gayretli ve karşılığını sadece Allah’tan bekleyen bir yapın var.

Sen kalıcı bir eser ve geride hoş bir sada olacak, emanete önem veren bir anlayışla insanların hayrına olacak yazılar senin için sınırsız, ölmez bir hazinedir.” Tavsiyesini hiç aklımdan çıkarmadım; hatta bir emir telakki ettim bu tavsiyeleri…  

Bazen bir daha dünyaya gelsem, imkânım olsa sesli ve sessiz düşündüğümde olmak istediğim, yapmak istediğim mesleklerden birisi, faaliyetlerden birisi nasibim olarak kapımı çalıyordu sanki.

Acizane ta çocukluğumdan beri yazmayı, okumayı, dinlemeyi, araştırmayı, hitabeti de seven bir yapım da bir altyapının ilk basamakları gibiydi.

İşte tam zamanı dercesine isteklerimin başlangıcı olan bir adımla karşılaşıyordum sanki.

İnsanın hayatına değer katan tarihler vardır.

Bu tarihler geçen yıllara, belki yüz yıllara inat hiç ama hiç unutulmaz.

Hatta bu tarihler tarihe önemli gün diye kayıtlarda yer alır.

Kişilerin de kendine özgü hayatına dokunan başlangıç sayılacak önemli günler vardır.

17 Haziran 2002 tarihi Günışığı Gazetesinde yazdığım ilk yazı.

Yani Günışığı Gazetesine katıldığım ilk gün.

O günleri hatırlıyorum da iletişim bugünkü kadar gelişmemiş, faks ve mail yoluyla köşe yazılarını yazıyordu Kalem.

Ama öyle bir gayret, öyle bir hassasiyet, samimiyet, özveri vardı ki!

Birçok yazı mail ortamında kalmayıp gazetede kaldı.

Amatör bir ciltleme ile sayfaları karıştırıp ta geçmişe uzanıyorum.

Harput, Fırat, Hazar, Elâzığ, tarih, insan… neler yok ki kâğıtta kalen o yazılarda. 

Yazılar Günışığına, okuyucuya, memleketime, hemşerilerime, kadirşinas insanlara, ülkeme, insanlığa hitap adına bir sunum için safiyane, samimi yazılmış yazılar...

Yazıyı kaleme aldıktan itibaren yazı yayınlanıncaya kadar öyle bir heyecan ki tarif edilemez!

Önce “Ankara’dan Mektuplar”, daha sonra “Başkent Köşesi” diye köşe daha sonra Kalemin ismi ile devam etti.

Yazı, söz öyle sıradan bir şey değildir; olamaz da. Söz davranışın, fikirlerin, inançların söze ve yazıya dökülmüş halidir.

“Söz hayrı konuşmak ya da susmaktır.”

Söz ve yazı selamın, seslenmenin, iyinin, doğrunun, güzelin, estetiğin, nezaketin, naifliğin, zarafetin, değerlerin silinmez halidir.

Söz ve yazı şerre kilit; hayra anahtardır, tükenmez bir hazinedir, hoş bir sadadır, ölümsüz bir eserdir.

Günışığı Gazetesinde Kalemi, köşe yazan bir kişi, yazar olarak değerlendirmek dar bir yaklaşım olur.

Günışığı Gazetesindeki ilk yazımdan bugüne kadar yazarlığı kendime bir iş, meşgale, boş vakitleri değerlendirmek gibi dar bir düşünce de sadece omuzlara değil; insana maddi ve manevi bir yüktür.

Günışığı bir aileydi, aidiyet merkezi, muavenet kurumu, ölümsüz eserlerin söze ve yazıya döküldüğü özel, anlamlı ve önemliydi Kalem için.

Ulusal gazetelerden önce birçok ilkleri Günışığında yaşadı Kalem.

Kâinatta birçok husus Günışığında aydınlık ve nefes oldu.

Günışığını biz birlikte güçlüyüz duygusu ile bir vücudun parçaları gibi hep severek, gönüllere dokunarak kalıcı bir şeyler yapmaya çalıştı Kalem.

Kalem Günışığı ve Yeni Ufuk ile özdeşti sanki.

Hayatında olduğu gibi insana hizmette sınır tanımadan, hizmet etmekten; hatta hizmetçilik anlayışından gocunmadan, hemen hayır diyerek sözü insanın ağzına tıkamadan, hayırı hayra-iyiliğe çevirme gayreti içerisinde, yaptığı işin dünyadan göçmeden önce yapılması gereken en son iş kabul etmek, şekilden öte insan olabilmek, kainata faydalı olabilmek, emanet ve vekalete önem vermek anlayışı ile birlikte adalet, liyakat, inanç ve duygulara önem vererek hiçbir beklenti, karşılık maddi çıkar beklemeden geride hoş bir sada bırakabilmek inanç, anlayış ve duruşumu ilk göz ağrısı Günışığında da, 6 Şubat 2020 yılında köşe yazarlığına başladığı Yeni Ufuk Gazetesinde de, Kalem ele aldığı başka isimler altında da bu duruşundan asla taviz vermedi.

Dile kolay eski tıbbiye verilerine göre üç beş aşağı yukarı atmış yaşın üçte biri kadar, yeni tıbbi bilgilere göre üç beş aşağı yukarı seksen yaşın dörtte biri kadar; yani yirmi yıl Günışığı Gazetesinde, üç yıl da Yeni Ufuk Gazetesinde geçen birlikte geçen süre.

Emanet, vekalet, birliktelik, mukaddesat, edep ve adap içerisinde dünya seyahati devam ederken…

Bazen yorulur dinlenir, bazen artık takati kalmaz, bazen bu iş buraya kadar ders, bazen tayini çıkar, bazen görev yeri değişir, bazen görevin bittiğine inanır, bazen hicret gerekir, bazen artık kendini dinlemeye-dinlenmeye alarak kendine değer vermek ister insan, Kalem…

Bugünden sonra Günışığı ve Yeni Ufuk Gazetesinde hayatın başlaması ve yukarıdaki nedenler gibi değişmesi gibi artık Kalem yazılarına son verecek.  Önemli olan muayyen bir dönemde geride bırakılan eser ve hoş sada ile ölümsüz kalabilmektir.

Hayatında inatla, kasıtla birilerini kırdığını hatırlamıyor Kalem.

Ama bilmeden, fark etmeden, kusurla kırdıkları, üzdükleri varsa haklarını Kaleme helal etsinler.

Bu anlamda varsa Kalemin hakları helal olsun.

Haziran 2002 Günışığı ve Yeni Ufuk Gazetelerinden bugüne kadar birlikte olduğumuz herkesten Allah razı olsun.

Aramızdan ebediyete gidenlere rahmetler olsun, hayatın bundan sonraki sayfalarında gönül ikliminde yaşamak ve geride hoş bir sada bırakmak temennisiyle selam olsun, merhaba…

Ne güzel bir tevekkül, teslimiyet ifadesi; Allah’a, havale ederek Allah’a emanet ederek selamet dilemek…  

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol