“Bir millet sanattan ve sanatkârdan mahrumsa, tam bir hayata sahip olamaz.”

*

Günışığı ve Yeni ufuk Gazeteleri olarak Elazığ’da Kültürel ve Sanatsal etkinlikler düzenleme kararı aldık.

Bu bağlamda da ilk olarak Nazım Hikmet’in annesinin canlandırıldığı Celile isimli oyunun perdelerini sanatseverler için Nurettin Ardıçoğlu Kültür Merkezinde açtık.

Kadıköy Halk Tiyatrosunun ödüllü oyuncusu Sayın Ayşegül Yalçıner, aldığı sahnede o kadar güzel bir performans sergiledi ki tıka basa dolu olan salonda kadınıyla erkeğiyle büyülenmeyen kimse kalmadı adeta.

Elazığ, şehir olarak sanata önemli ölçülerde değer ve önem veren bir şehirdi bir zamanlar.

Ancak son yıllarda verilen nitelikli, alınan muhtelif ve düzensiz göçlerden dolayı sanatsal etkinliklere verilen önemde azalmalar olduğu hissedilecek derecede azalsa da özellikle tiyatro alanında nitelikli bir kitlesinin olduğu inkar edilemez.

Bunu Celile isimli oyunda salonu dolduran ve tiyatro kültürüne sahip olduğunu salondaki davranışlarıyla hissettiren izleyici kitlesiyle bir kez daha müşahede etmiş olduk.

Cumhuriyetimizin kurucusu Kemal Atatürk’ün yukarıdaki deyimiyle; “Bir millet sanattan ve sanatkârdan mahrumsa, tam bir hayata sahip olamaz.”

Onun için bizler de gazetelerimizin yöneticileri ve bu şehri sevenler olarak şehir insanını sanattan mahrum bırakmama adına bu tür sanatsal ve kültürel etkinliklerimizin sayılarını arttıracağız.

Celile isimli oyun birçok yanıyla ele alınıp izlenmesi gereken bir oyundu.

Sırf şiir yazdığı ve insanların özellikle de, sömürülen dünya işçilerinin eşitliğini savunduğu için kamu düzenini bozma gibi sığ gerekçelerle hapis cezasına çarptırılan bir kalem işçisinin dik duruşundan, bir kadının oğlunun verdiği mücadeleye omuz vererek dirayet göstermesine kadar…

Yaşanan yasak aşkta taraflardan birinin aşkı uğruna çektiği birçok çileye rağmen, dik durması gerekirken aşkına sahip çıkamayan dönemin sözüm ona en entelektüel birikimli portresinin mücadele etmeyip aşkını adına ve ünvanına kurban etmesine kadar…

Olaylar o kadar güzel hayat bulmuştu ki sahnede Ayşegül Yalçıner karakterinde.

İşte sanatın böylesine güzel icra edildiği böyle bir oyunun tanıtım reklamlarını yaparken Diyarbakır ve Batman illerinde de sahne alma konusu gündeme gelince hiç düşünmeden; tabi ki diyerek kabul ettik ve bu iki ilde de sanatseverleri Celile’de buluşturduk.

Diyarbakır ve Batman…

Her ikisi de kadim bir kültüre sahip yerleşim merkezleri idi ama Batman’a hayran kalmamak elde değildi.

Şehri dolaşırken Sanat Sokağı diye tabir edilen bir yerleşkeye uğradık.

Sokak içerisinde faaliyet gösteren Nujen Sanat Evi tabelası dikkatimizi çekmişti, uğradık.

Elazığ’da sanatsal etkinliklerde şehre ve özellikle de gençlere ciddi anlamda katkıları olan Sevgili Özkan Özgür’ün de Nujen Sanat Evi sahipleriyle önceden tanışıyor olması buradaki sanatseverlerle rahatlıkla kaynaşmamıza vesile oldu.

Sokağın içerisinde bir bina, binanın içerisinde farklı sanatsal ve kültürel eğitimlerin verildiği odalar ilk girişte bile insanın içini ısıtıyordu.

Sıcak bir sohbet ortamı ve bu etkinliklerin böyle bir binada nasıl ete kemiğe büründüğü hepimizin merak konusu olmuştu.

Çayımızı yudumlarken konservatuvar öğrencilerinden bir gencin bağlamasıyla sunduğu müzik ikramından sonra sanat evinin genç ortağı işe nasıl başladığını anlattıkça gıpta ile dinliyor dinledikçe içimiz ferahlıyordu.

Yakup Tatargan: Resim Öğretmeni, genç bir arkadaş…

Gönül esaslı birkaç arkadaş önce resim çizmek için bir araya gelmişler.

İlgi artınca kendi aralarında gelin bu etkinlikleri taçlandıralım diyerek küçücük bir mekan açmışlar.

Derken mekanın çayı çorbası masraflar artınca en azından kiramızı karşılayacak şekilde ilgililerine eğitimler vererek burayı ayakta tutalım demişler.

Bu düşüncelerini eyleme dönüştürmüşler ama fazla uzun soluklu olmamış.

Ardından yeni bir karar almışlar ve kendi aralarında gelin sokakları, binaları boyayıp şehre renk katalım demişler ve uygulamaya geçmişler.

Önce sokak başlarındaki trafo binaları, sonra tek katlı metruk yapılar derken binalar ve başını almış gitmiş boyanarak güzelleşen yapıtlar.

Bu uygulamalar devam ederken dönemin Valisi’nin dikkatini çekmiş ve gençleri ziyaret etme gereği duymuş.

Sıcak bir sohbet, etkinliklerin anlatımı verilen somut örnekler Sayın Valinin de hoşuna gitmiş.

Gençlerin amaç ve niyetlerinin de pozitif olduğunu görünce vermiş müjdeyi gençlere: “Bu binayı sanatsal etkinlikleriniz için size hediye ediyorum.”

Bina Valiliğe mi aitti diye aklımıza takılan soruyu sorduk, değilmiş.

Valilik Sosyal Sorumluluk Projesi kapsamında binanın kirasını üstlenmiş.

Bunları duymak ne kadar güzeldi.

Devlet gençlerin yanında değil adeta önlerinde onlara yol açıyordu batman gibi bir şehirde.

Gençler de Sayın Valiye mahcup olmamak adına ellerinden geldiğince çalışıyor çabalıyor sayılarını arttırarak, sanata ve kültüre katkı sunuyorlardı.

Gittiğimiz gün binanın alt katında fotoğraf sergisi vardı ve muhteşem karelerle muhteşem anlar ölümsüzleştirilmişti.

İşte o gün devlet adamlarının sanata gösterdiği alakanın ne kadar önemli, anlamlı ve büyük güzelliklere vesile olduğunu bir kez daha anladık.

Dolayısıyla Batman’da 33 yılda nasıl bir şehir olunacağının püf noktalarını öğrenmiş olduk: Devlet adamlarının ehliyet ve liyakatleriyle…

Bir Valinin bir şehirde nelere vesile olduğunu görmek güzeldi.

Dönemin Valisi Sayın Hulusi Şahin’i yürekten kutluyoruz.

Zira Sayın Şahin’in açtığı bu yolda yürüyen gençlerin elinde yakıcı yıkıcı aletler değil en güzel sanatların icra edildiği müzik aletleri var.

Sayın Şahin’in vesile olduğu bu güzellikte gençler sokaklarda uyuşturucuya kurban değil sanata giden yollarda güzelliklere yelken açıyorlar.

Sayın Şahin’in sunduğu bu imkanlarla sayısız genç, sıcacık bir ortamda devletin şefkat ve merhametini iliklerine kadar hissediyorlar.

Bir kez daha kutluyoruz dönemin Batman, şimdinin Malatya Valisi Sayın Hulisi Şahin’i…

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol