Bu konuyu en uygun bir dille nasıl kaleme alır da yerel aktörlerin dikkatini çekebilirim diye abartısız saatlerdir düşünüyor, beyin jimnastiği yapıyorum.

Kırıp dökmeden, kimseyi incitmeden, sadece soruna odaklanarak problemi çözmek için bir şeyler karalayayım diyorum ama ne yazık ki; hakim olamıyorum kendime.

Çünkü konunun ihmaliyle ya da kastiyle ilgili kırılıp dökülmesi hatta hesap sorulması gereken o kadar çok ilgili ve yetkili var ki bu şehirde; yine de tahammülümün sınır aşımına mukayyet olacağım.

Onun için yazıya Milli Eğitim Bakanı Sayın Mahmut Özer’in Elazığ ziyaretiyle bir giriş yapıp yine Sayın Bakanın geçtiğimiz günlerde okullaşma ile ilgili talimatına yer vererek konuya temas edeceğim.

Elazığ’a geldiğinde çiçeği burnunda İl Milli Eğitim Müdürü prosedür gereği hazırladığı sunumla Sayın Bakanı brife ederken, deprem sonrası okulların genel durumu ile ilgili bilgiler veriyor...

İşte bu kadar sayıda hasar gören okul yıkıldı, bu kadar sayıda okulun yapımı tamamlandı, bu kadar sayıda okulun yapım ve bu kadar sayıda okulun ise güçlendirilme işleri devam ediyor gibisinden.

İl Müdürü, brifingine devam ederken anlatılanlardan haz almadığı yüz mimiklerinden belli olan Sayın Bakan dinlemeye fazla tahammül edememiş olmalı ki İl Müdürünün sözünü hesap sorarcasına kesiyor; “Bu ne demek ya; depremin üzerinden 2 yıldan fazla bir süre geçmiş siz hala güçlendirilmesi devam eden okullardan bahsediyorsunuz.”

İl Müdürü ve Sayın Bakanın o anki otoritesine şahitlik eden herkes hem şaşkın hem de bir nebzecik de olsa şehir adına umutlanıyor çünkü, Sayın Bakan ödenek konusu da dahil olmak üzere bir çok konuda yöneticilerin ellerinin güçlenmesini sağlayacak refleksler göstererek takdirleri topluyor.

Geçtiğimiz günlerde Sayın Bakanı basından takip ederken ülke genelindeki maarif yöneticilerine talimat niteliğinde bir telkinde bulunduğuna da şahit olduk; “Öğrenci sayısına bakılmaksızın her mahalleye bir okul.” Diyordu.

Sayın Bakanın bu otoriter çıkışından cesaretle konuya girelim.

Malum, Yemişlik’in de dahil edilmesiyle mahalle sayımız sanırım 40’ı buldu.

Şehrin en varoşları da dahil olmak üzere her mahallemizde istisnasız en az bir okulumuz var, geçmişte bu okulların yapılmasına sebep olanları minnetle anıyoruz.

Bu mahallelerden biri de Esentepe Mahallesi. Bu mahalle şehrin kuzey yamaçlarında kurulu, ekseriyeti alevi vatandaşlarımızdan oluşan bir yerleşkemiz.

Bu yerleşkenin kurulduğu günlerde dönemin maarifçileri veya yerel aktörleri ihmal etmemişler mahalleye bir İlkokul inşa ederek mahalleli çocukların eğitim almalarını sağlamışlar.

Mahallenin adıyla müsemma bir okul; Esentepe İlkokulu.

Konum itibariyle şehre tümüyle hakim bir konumda. 6 -7 dönümlük de arsası var.

Milli Eğitim İl Müdürlüğü arşivlere bakarsa burada okuyan öğrencilerin hangi başarılarla mezun olduklarını bizzat görebilir.

Kaldı ki geneli Tuncelili olan bu insanlarımızın okuma ve eğitime verdiği önemi de bilmeyenimiz yoktur.

Gelelim sadede…

2010 yılında birileri öğrenci sayısını bahane ederek bu okulun yıkılması yönünde bir düşünce serdedince mahalle sakinleri okullarına sahip çıkma adına Muhtarı da önlerine katarak şehrin yöneticilerine giderek okulun yıkımını durdurmuşlar.

Farklı ayrıntılar da var ve bu ayrıntılarda alevi kökenli o vatandaşlarımızın ruh halleri gizli; görüp algılayabilene aşk olsun.

Bakın; yaşadığımız şu yüzyılda Elazığ’ın köy okullarının bile ekseriyetinde kalorifer sistemi varken bu okulda öğrenciler adeta bir utanç vesikası olarak kömür küllerinin arasında eğitim görüyorlar.

İşin ilginç yanı Mahalle sakinleri bu durumdan mustarip ama müşteki değiller.

Müşteki olmadıkları için de kendi aralarında topladıkları paralarla okulun hem kalorifer tesisatını çekiyorlar hem de kalorifer kazanını alarak okula kalorifer sistemi getiriyorlar. Yeter ki çocuklarımız okusun diye.

Mahalle sakinlerinin bu gayreti kendilerini yakından izleyen kolluk kuvvetlerinin de dikkatinden kaçmıyor olacak ki dönemin emniyet müdürü toplum destekli polislerimizle okulun onarım ve badana boyalarını yaparak onlara katkı sunuyor.

İşte böyle bir bilinçli halk kitlesi olan mahallenin okulu depremi fırsat bilenler tarafından bir gece ansızın yıkılıyor.

Hem de etrafında derme çatma sarsıntıda hasar alması muhtemel evlerin hasar almamasına rağmen.

Yıkım kararından hiç kimsenin haberi yok, Mahalle Muhtarının bile.

Pandemi dönemi olduğu için okullara da ara verildiğinden kimsenin ruhu duymuyor.

Okul yıkılırken okulun içerisindeki demirbaşları bir tarafa bırakın o gariban insanların dişlerinden tırnaklarından keserek okullarına aldıkları kalorifer kazanlarının bile hurdacıya verilmesi insanın içini acıtıyor.

Gelelim Sayın Bakanın o otoriter çıkışına; depremin üzerinden 2 buçuk yıl geçti…

Bu iki buçuk yıl içerisinde günde bir tuğla konulsaydı okul çoktan bitmişti.

Ama bırakın bir tuğla bırakmayı okulun yerinde yeller esiyor, dalda yerleri şehrin sarhoş berduş ve kaçamakçılarına mesken olmuş.

Okulun sahasında bira şişelerine vuran güneşin yansımaları bile acımasız bir şekilde insanların canını yakıyor.

Mahalleli kadınların şu ince ruhuna bakın ki; olur da gece gelip orada kaçamaklarla uygunsuz halde olanları ergen gençlerimiz görür de başlarına iş açarlar diye, okulun giriş kapısını kadın halleriyle kazıp moloz yığınlarıyla girişe engebe koymuşlar ki araçlar girmesin.

Mahallede mevcutta, 100’ün üzerinde ilkokul çocuğu var.

Onlar geçici olarak aynı mahallede faaliyet gösteren Mihri Akıncı Ortaokulunda eğitim görüyorlar.

Mihri Akıncı da yetersiz olduğundan Mahalle sakinleri Milli Eğitime başvurmuşlar.

Aldıkları cevap; “Çocuklarınızı Fevzi Çakmak Mahallesindeki İlkokul’a kaydedin.”

Güler misiniz ağlar mısınız? Ya hu Sayın Bakanın henüz tükürüğü kurumadı, siz neyin kafasını yaşıyorsunuz?

Fevzi Çakmak ile Esentepe Mahallesi arasındaki mesafeden mi haberiniz yok yoksa, İlkokul çağındaki çocukların fiziksel ve ruhsal yapılarından mı bihabersiniz?

Ya da siz kendi çocuklarınız gibi o çocukların da mı bir ellerinin yağda bir ellerinin balda olduğunu düşünüyor, özel araçlarla ulaşımı sağlayabilecek imkanlara sahip olduklarına mı inanıyorsunuz?

Allah’tan korkun be; hala o mahallede gecekonduda çocuklarını okutanlar var.

O yaştaki çocuklar Fevzi Çakmak Mahallesine zaten gidemezler, servis tutacak imkanları da velilerde yok.

Hele kış mevsimlerinde o yerleşkenin orada yaşayanları hangi şartlara mecbur bıraktığını biliyor musunuz?

Daha iki yıl önce yaşlı bir teyzeyi bir sokak köpeğinin nasıl parçaladığını, merhum teyzenin parçalarının sokaklardan nasıl toplatıldığını unuttuk mu sanıyorsunuz?

Şimdi Mahalleli soruyor tıpkı Milli Eğitim Bakanı Sayın Mahmut Özer gibi; depremin üzerinden yaklaşık 2 buçuk yıl geçti, neden okulumuzu yapmıyorsunuz?

Evet, biz de soruyoruz şehrin yerel aktörlerine; “Depremin üzerinden 2 buçuk yıl geçti, neden bu mahalleye okul yapılmadı şu ana kadar?”

Bilmediğimiz bir nedeni mi var?

Bazılarının iddia ettiği gibi şehre hakim konumdaki arsası yüzünden mi?

Mahallenin etnik yapısından mı yoksa mezhepsel veya meşrepsel Bir sebep mi var ortada?

Evet neden?

Sayın Valim lütfen siz söyleyin neden bu çocuklar eğitimden uzak tutuluyor?

Neden bu pırıl pırıl çocukların eğitim alma hakları haksız bir şekilde zora sokuluyor?

Sayın Valim mahalle sakinleri gibi bizler de gerek iktidar gerekse muhalefetteki siyasetçilerden umudu kesmişiz.

Siz devletsiniz, devlet olarak aksiyon almak size düşer.

Bürokratlarınız beceriksizliklerini kapatmak için size öğrenci sayısı yetersiz diyebilirler, inanmayın.

Sayı yetersizliği gerekçe de değil zaten.

Bu şehrin merkezinde hayırseverler tarafından yapılan 4 katlı devasa okulda bile 52 öğrencinin eğitim gördüğünü bilen bir gazeteci olarak size hatırlatmak zorundayım, Esentepeli çocuklar bunu hak etmiyor.

Depremin üzerinden 2 Buçuk yıl geçmiş bir tuğla bile konulmamış.

“Evimiz yıkılaydı da okulumuz yıkılmayaydı.” diyen Mahalleli kadınlar; “Okul yapımına başlasınlar biz amelelik yapar gece gündüz taş taşıyarak devletimize yardımcı oluruz, tıpkı eski okula kalorifer tesisatı çektiğimiz gibi.” Diyorlarsa…

Bu okul üzerinden siyasi fayda sağlamasınlar diye siyasetçileri bile işin içine sokmuyorlarsa Sayın Valim bu annelerin bir bildiği var demektir.

Gelin siz, siz olun devlet olarak sürekli devletinin yanında olan devletini seven bu insanlara bir okulu çok görmeyin.

Şehrin göbeğinde hatta tepesinde büyük bir ayıp yaşanıyor.

Bu ayıbın kime ait olduğunun hesabını yapmıyor ayıbın ortadan kaldırılmasını istiyoruz.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol