Gün yok ki basından istismar sözcüğünü duymayalım. Her işittiğimizde eminim ki birçok kişinin yüz ifadesi değişir. “Yine kime kıydılar” diye nefesimizi tutuyoruz. Akla da ilk gelen cinsel istismar. Cinsel istismar başlığı altında da çocuk cinsel istismar haberleri kanımızı donduracak durumda.

İstismar, genellikle bir bireyin başkası üzerinde kontrol ve güç sağlamasına yarayan davranışlardır diye tanımlanabilir. İstismar denince akla gelen cinsel taciz, fiziksel taciz, duygusal istismar, sözlü istismar, finansal istismar, çocuk istismarı, aile istismarı gibi itici kavramlar gelir.

En acısı da çocuk istismar ve aile içi istismar olayları ülkemizde ve dünyada büyük sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.

Çocuk istismarı, çocuğun fiziksel ve psikolojik gelişimini en olumsuz etkileyen davranışlardır. Çocuk cinsel istismarı, istenmeyen her türlü davranışı anlatır. Suçu işleyenler genellikle tehdit ve güç kullanırlar. Mağdurlar genellikle istismarcıyı tanırlar. Çünkü çocuğun kendilerine yaklaşmaları daha kolaydır. İstismar davranışla karşılaşan çocuklar ilerleyen yaşamlarında bir çok travma altında kalırken özellikle insanlara güvenmezler, iletişimde sıkıntı yaşarlar.

Çocuk cinsel istismar dendiğinde de ilk akla gelen mağdurun kız çocuğu olmasıdır. Çoğunlukla kız olsa dahi erkek çocuğun da mağdur olduğunu okuyoruz, işitiyoruz. Halk arasında sosyoekonomik durumu kötü olanlarda daha sık görülür diye bir düşünce hâkim. Oysa olaylara bakıldığı zaman bu genellemenin yanlış olduğunu görmek mümkün. Çocuk cinsel istismarı en sık 6-10 yaş arasında görülmektedir. Ne acıdır ki failler genellikle çocuğun yakın çevresindedir, hatta aile içi daha yaygın duyuyoruz. Çünkü daha kolay güven telkin ederler.

İstismar gibi çirkin bir eylemde bulunan kişiyi ilk anda normal insanlardan farklı görüneceğini düşünürüz. Bu da psikolojiktir. Yapılan davranış insani olmadığı içindir.

Oysa onlar bazen daha çok güven telkin edebilmek için her türlü ruh haline bürünebilir, bazen de tam aksi insancıl görünmeye çalışsalar da ruhsal sorunları ile baş edemeyen insanlardır.

Gündeme gelen bazı olaylar hemen hemen her gün bir şekilde basında yer almaktadır.

Her olayı işittiğimizde adeta kanımız donuyor.

Son olsun diye dua ediyoruz.

Empati yapıp aile yerine kendimizi koyduğumuzda bazen onlar adına çok üzülüyor, bazen onlara almadıkları önlemler için sinirleniyoruz.

Olay birkaç gün gündemde kalıp bir sonraki olayın gölgesinde kalmaktadır.

Ecrinler, Leylalar gündemden düşmedi mi?

İzmir’in bir ilçesinde 35 yaşındaki ağabeyi tarafından 12 yaşındaki kardeşi cinsel istismara uğramış ve 1.5 kilogramın altında ikiz bebek dünyaya getirmişti.

Tekirdağ’da 15 yaşında bir kız çocuğu zorla cinsel ilişki yaşamaya mecbur edilmiş görüntüleri çekilip 8 kişiye gönderilerek kıza şantaj yapılmıştı.

Yani onlarla da ilişkiye zorlanmıştı.

Tabii burada mağdurun hataları da vardı.

Hata hatayı zincirleme getirmişti.

Yurtdışında yaşayan ve dedesini ziyaret etmek için Mardin’in bir ilçesine 17 yaşındaki kız amcası tarafından 2 gün boyunca tacize uğradığını karakola giderek beyan etmişti.

Cinsel ilişki gerçekleşmediği için amca ifadesi alınıp serbest bırakılmıştı.

İstanbul’da babası tarafından cinsel tacize maruz kalan kız şikâyetçi olmuş ve Adli Tıp Kurumu kızın şikâyetini değerlendirmiş, kızın ruh sağlığının bozulduğuna karar vermişti.

Muğla’nın bir ilçesinde yaşayan bir üniversite öğrencisi babası tarafından lisede cinsel tacize, son iki yılda da silahla tehdit edilerek saldırıya uğradığını anlatmıştı.

8 yaşından 10 yaşına kadar üvey babası tarafından istismara uğrayan kız.

Bazı kaynaklardaki araştırmaları gördüğümde, yine midem daha çok bulandı.

Cinsel istismara uğrama kızlarda erkelere oranla üç kat daha fazla.

Cinsel istismar % 77 aile içi, %11 diğer akrabalar, %5 dışarıdan, %2 çocuğun bakımı ile ilgilenen kişiler tarafından uygulanmaktadır.

Örnekleri anlattıkça, okudukça nasıl bir dünyadayız, çocuklarımızı nasıl koruyacağız diye umutsuzluk ve endişeliyiz.

İşte çocuklarımızı yine koruma ve kontrollü yaşamda anne başta olmak üzere ailenin çok dikkatli olması ve iyi bir gözlemci olması gerekir.

İstismara uğrayan çocukta mutlaka davranış bozukluğu gözlenmektedir.

Bu davranış değişikliğini en doğru izleyen yine aile bireyleridir.

Tabii ki önemli olan böyle bir çirkinliğe çocuğun kurban olmadan gerekli önlemlerin alınmasıdır.

İyi gözlemci olunması, aile bireylerinin böyle bir tehlikeye karşı dikkatli olması gerekir.

Aslında bu kirliliğe engel olmak toplum olarak görevimizdir.

Birkaç yıl önce bir makale yazdığımda işin hukuki boyutunu öğrenmek için çocuk mahkemelerine bakan değerli bir hâkimimiz ile konuştuğumda, şu cümlesi beni çok etkilemişti.

“ O kadar korkunç, çirkin olaylar var ki anneler kızlarını ağabeylerinin, babalarının, amcalarının, dayılarının kucaklarına vermesinler, vermesinler… diyoruz artık” demişti.

Yetkili ağızdan bu ifade ne yazık ki vakaların iyice çirkinleştiğini anlatmaya yeter…

Her cinsel istismara uğrayan çocuk haberlerini işittikçe ruhumuz, vicdanımız kararıyor.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol