Gecenin sessiz ve ıssız sokakları huzur bulduğum sığınaklardır.

Otobüs durakları sohbetine doyum olmayan gece dostlarımdır benim.

Gecenin yalnız durakları, günün yorgunluğunu benimle sohbet ederek giderir, o rahatlar ben huzur bulurum.

Yağışlı ve serin bir sonbahar gecesi, Çilek Manavı durağı, beni çağırdığını hissettim, üşenmedim, giyinip çıktım evden, dostum beni özlemişti besbelli.

Oturdum usulca, O sıcak kalpli durakta.

Sessiz ve ıssız sokağın uyumayan sığınağı güler yüzle karşıladı beni, belli ki çok sevinmişti, serin yağmur taneleri, Çilek Manavı durağı ve ben.  

Anlatmaya başladı durak, gündüz misafirlerini.

Simitçi çocuğu,

Emekli Hüsnü beyi.

Temizlik işçisini.

Madenci Temeli.

Sırtında çantası ile durakta bekleyen öğrenci Canı.

Sabahın misafiri O tanıdık yüzleri.

Sohbet devam ediyordu, O anlatıyor ben ilgiyle dinliyordum, yağmurun coşkulu melodisi ile.

Gecenin O huzur veren sessizliği, o dost kucaklayıcı misafirperverliği bizi ağırlıyordu çilek manavı durağını, beni bir de yaşanmış öyküleri.

Git üşüyeceksin dedi durak, irkildim O tanıdık ses ile.

Ayrılmak istemiyordum O huzur durağından.

Git üşüyeceksin.

Kıramazdım, ayrıldım O vefalı dosttan, O ılık yağmurdan, gecenin huzur veren sessizliğinden.

Zemheri sokağı.

Karanlık ıssız sokaklar huzur veriyordu bana, sessiz kaldırım taşları, evsizler, sokak köpekleri, kediler.

Bir zemheri gecesi, sessiz ve terk edilmiş bir sokak, sokak lambası ve ben.

Arkamdan buz gibi bir ses, sigara ver hoca, irkildim dönüp baktım o buz gibi evsiz sese, tanıdık biriydi, sigarayı uzattım, yaktım, sağ ol hoca dedi ve ısrarlı bir şekilde şuraya bak hoca diyerek, o zemheri kaldırıma uzanmış bir sokak köpeğini işaret etti evsiz.

Baktım, köpek demeye fırsat vermedi, dikkatli bak hoca, gözüne bak hoca diyerek sigarasından derin bir nefes çekti evsiz.

Dediği gibi yaptım, baktım O sokak köpeğinin yarı kapalı gözüne, bir damla yaş donmuştu evsiz köpeğin göz pınarında.

İrkildim, donuk gözlerle bakıyordum evsizin, ağlayan arkadaşına.

Aradığım tüm soruların cevabı o donmuş göz yaşında saklıydı sanki.

Benimle konuşmaya başladı donmuş gözyaşı.

Gündüz gördüğü o ağlayan çocuğu anlattı.

Beli bükük babayı,

Gözü yaşlı anneyi,

Ben niye yaşıyorum diyen işsiz genci.

Dalgın dalgın işyerine giden tezgahtar kızı.

Ben kendime ağlamıyorum Hoca, ben size ağlıyorum der gibiydi O evsiz göz yaşı.

Git hoca, git dedi O buz gibi ses, git herkes kendi gecesini yaşıyor, kendi yalnızlığını, bir sigara daha istedi, o titrek el.

Ayrıldım, düşünceli, karma karışık duygular, akmayan göz yaşımla kendi gecemi yaşayacaktım O karanlık ıssız sokaklarda.

Kedi

Zemheri yaşıyordu şehir, ben yine zemheri sokağındayım.

Bir sokak kedisi ile birlikte, ayak bileklerime yapışık yürüyordu o küçücük beden, ben dönecektim sıcak yuvama ya O.

O yuvası olmayan küçük beden belli ki evsizdi, bir sıcak el, bir sığınacak yuva arıyordu.

Sokak karla kaplı, kapılar kapalı, sığınaklar donmuş, bir umutla aramaya başladık sığınacak bir yer, bir delik.

O küçük beden hızlandı aniden, uzaklaşmaya başladı benden, kepenkleri kapalı bir dükkânın önünde durdu, beni yanına çağırıyordu sanki, gittim bulmuştu bir sığınak, usulca süzüldü O küçücük aralıktan, git üşüyeceksin der gibiydi, veda etti zemheri sokağına.

Sokak köpekleri, kediler, evsiz garipler, zemheriye direnen O kırık kalpler, yardım bekliyor, ilgi bekliyor, yemek bekliyor, sıcak bir yuva bekliyor bizden.

Bizden uzak olmayan, bizim için ağlayan, bizim için göz yaşı donan dostlarımız onlar.

Oysa biz, biz her fırsatta şiddet uygulamaktan çekinmiyoruz O duygu yüklü canlara.

Yapmayın diyor O savunmasız yürekler, yapmayın bana şiddet uygulayarak siz kendi cehenneminizi hazırlıyorsunuz diyor ağlayarak.

Zemheri yaklaştı, sokak köpekleri, kediler, evsiz garipler ilgi bekliyor, sevgi bekliyor, bir sıcak gülüş, bir okşayış, bir sigara, çok değil.

,

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol