Ne çok olaylar, yaşanmışlıklar dinlemiş, farklı anlatım ve bakış açılarıyla yorumlamalara şahit olmuşuzdur.

Anlatıldığı kadarıyla, yapılan kurgu ve gerçekleşen vurgular ile hadiseye dair bir kanaat oluştururuz beynimizde.

Savaş alanı, yılların birikimi ile kıdemler edinmiş rütbeler almış insanlar bir arada, ortalık cehennem tasvirinin yaşandığı yer.

Meseleyi özünden tam anlamak, kavramak için ilk ağızlardan tüm gerçekliği ve çıplaklığı ile dinlemek ki, ne muazzam.

“Fahrettin Altay” paşanın metin haline getirilmiş ve literatür de yer alan bu anegdot çok önemli ve hassas diye yorumladığım binlercesinden biri.

Önemi ise uzun kıdemleri ve en yüksek rütbeleri ile olaya müdahil olup, tepki gösteren komutanlara dahi kendinden emin iradesiyle, nezaket ve zarafetini bozmadan sabır isteyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ dür. ..

Tarih, 30 Ağustos 1968'di.

Afyon Lisesi'nden bir grup öğretmen, Kocatepe'de yapılacak olan zafer kutlamalarına gittik.

Konuşmaların yapılacağı kürsünün yakınında yerimizi aldık.

Saygı duruşu ve istiklal marşından sonra konuşmalara geçildi.

Gazilere öncelik verildi.

İlk konuşmacı, kurtuluş savaşımızın süvari kolordu komutanı Fahrettin Altay Paşa'ydı.

Bir albay, Paşa'nın koluna girdi.

Kürsüye çıkmasına yardımcı oldu.

Konuşma süresince de elinde bir şemsiye ile O'nu güneşten korudu.

Fahrettin Altay Paşa konuşmasına şöyle başladı: "Bana Mustafa Kemal'i anlatır mısınız? Dediler.

Ben de memnuniyetle kabul ettim ve geldim.

Ancak anlatımım kısa olacak.

Size 26 Ağustos 1922 sabahı taarruz anındaki bir olayı aktaracağım.

Bu şekilde Mustafa Kemal'i anlatmış olacağım." Dedi.

Devam etti: "Planlandığı şekilde 26 Ağustos 1922 sabahı saat 05.00'te başta Mustafa Kemal olmak üzere İsmet Paşa, Fevzi Çakmak, Nurettin Paşa, ben ve diğer komutanlar, ordu karargâhı olarak Afyon Kocatepe'deydik.

Plan gereği taarruz, önce top atışlarıyla başladı.

Bu bir baskındı. (20) dk. sürdü

. Ardından "Tahrip" atışları yapıldı. Bu da 10 dk. devam etti.

Yunan mevzilerindeki makineli tüfek yuvaları, Yunan topları, tel örgüleri hedef alındı.

Komutanlar olarak bizler de top atışlarının sonucunu görmeye çalışıyor, alt kademelere iletmek üzere Mustafa Kemal'in emrini bekliyorduk.

Sonuçta Yunan mevzilerinde alevlerin yükseldiğini, hedeflerin vurulduğunu, düşmanın mevzilerini terk ederek geri çekilmekte olduğunu gördük.

Mustafa Kemal'e yöneldik.

O'nun taarruz ve takip emrini bekliyorduk.

Ne ki O, gözlerini Yunan mevzilerinden ayırmıyor ve geri çekilen Yunan ordusunu izliyordu.

Fevzi Çakmak, sessizliği bozdu.

"Haydi Kemal, düşman kaçıyor, taarruz emrini ver." Dedi.

Mustafa Kemal: "Dur Abi" diye cevap verdi.

Bir süre sonra Fevzi Çakmak: "Kemal, tarihi bir fırsatı kaçırıyorsun, düşman yeni mevzilerine yerleşecek, emrini ver artık.

"Diye ısrarda bulundu.

Mustafa Kemal, yine "Dur Abi" dedi. Bir süre daha geçti.

Fevzi Çakmak: Bu kez "Allah aşkına Kemal ver şu emri, komutanlar seni bekliyor, yeter artık."

Diye sesini yükseltti.

Mustafa Kemal: yine "Dur Abi" dediği sırada beklenmedik bir olay meydana geldi.

Yunan ordusunun terk ettiği mevzilerde cehennemi patlamalar başladı.

Mustafa Kemal'in taarruz ve takip emrini geciktirme sebebi anlaşıldı.

Yunan ordusu, geri çekilirken cephe boyunca mevzilere saatli bombalarını yerleştirmiş, askerlerimize tuzak hazırlamışlardı.

Mustafa Kemal'in öngörüsü, büyük bir felaketi önlemişti.

Taarruzda ısrar eden Fevzi Çakmak, Mustafa Kemal'e sarıldı.

"Seni bize Allah mı gönderdi Kemal" Dedi.

Müteakiben süngü hücumu ve ileri top atışları emrini aldık.

Alt kademelere ilettik.

Sonucu biliyorsunuz.

Bana Mustafa Kemal'i anlat dediler. İşte Mustafa Kemal budur." ..

Binler, on binler, yüzbinler, milyonlar derken koskoca Türk milletinin güvenini ve sevgisini kazanıp, darmadağın olan bir vatanı per perişan bir halkla topyekûn kazanmak zordur.

İşgalci düşmanları kovalamak, tüm bu uğraş ve çabalarla savaşırken an olsun gaf yapmamak, hataya düşmemek, kandırılmamak, sarsılmaz bir iradeyle meseleye hâkim olmak, Mustafa Kemal kolay da, “Gazi Mustafa Kemal Atatürk” olarak akıl sahibi tüm insanların dimağında yer edinip yüreklerinde sevgi yumağı olarak durmak, zor, çok zor.

Zafer ve başarılarla örülü yakın tarihimiz, Çanakkale, Kocatepe, kurtuluş savaşımız derken, yoksul ve yoksun bir halk derken, dikkatimizden kaçmaması gereken en önemli unsur, bu başarının olmaması için büyük mücadele veren dış güçler ve içimizde olan işbirlikçiler ve hainler mevcut.

Ne mutlu ki bu milletin, Türk milletinin tarihinde Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve bu iradeye inanmış, beyin ve yüreğiyle bağlanmış hepsi birbirinden değerli komutanlarımız var.

Ne mutlu ki bebeğim annesiz büyür de vatansız büyüyemez diyen canlarını ortaya koyan neferlerimiz, askerlerimiz, insanlarımız var.

Yüzüncü yılını yaşadığımız bu büyük mücadele için, ayrıntı ve verilen uğraşın devasa büyüklüğünü anlamamız için cumhuriyetimizin kuruluşu öncesi, kuruluşu, sonrasında ki devrimler, çağdaş, medeni bir toplum olmamız için gösterilen çabalar.

Bilmek ve başucu kitabı gibi düşüncelerimizin ilişiğinde bulundurmalıyız ki yeni nesillere doğru ve gerçeklikleriyle nakledebilelim.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol