Notaların dili olsa da bir konuşsa..

Kim bilir neler söyler bizlere?

Saba mı desem neva mı, suzinak mı desem nihavend ile dans edip buselikten mi geçsem.

Ya hüzzama dokunmadan susmaz yüreğin sevdası. 

Kürdili hicazkardır kalbimizin durağı..

Diyerek dökülüverdi içimden.

Türk Sanat Müziği’nde çok değerli hocamlarımızın öğrencisi olmak nasibimde vardı.

Burhan Dikencik, Harun Cura, Naci Sönmez, Sadık İmrak hocalarımın usullerine eşlik ettim, notalarında nefesimi yetiştirdim.

Gün olur da birlikte şarkı söyler miyiz diye düşündüğüm saygıdeğer hocalarımdan birisi Gaziantep Üniversitesi Öğretim Görevlisi Muzaffer Uslu…

USLU’yu anlatsam ne notalara sığdırabilirim ne de şiirlerle kelimelere dökebilir ne de yazsam satırlara sığdırabilirim. Birçok güfteye sesiyle can vermiş, bestelerini notalara dökmüş ve dillerden düşmeyecek şarkıları bizler için paylaşmaya devam etmekte.

Haydi hep birlikte USLU’nun şarkılarını ( Muzaffer Uslu - Biraz Daha Kal - YouTube ) kanalından dinlerken, şiirlerindeki musikinin tadına varalım.

ÖĞRETİM GÖREVLİSİ MUZAFFER USLU KİMDİR?

1961 yılı, Gaziantep doğumluyum. İlk ve orta öğrenimimi Gaziantep’te tamamladım.1981-1982 yıllarında askerlik görevimi ifa ettim.1984 yılında Sağlık Bakanlığı, Gaziantep İl Sağlık Müdürlüğü’nün açtığı memuriyet sınavını birincilikle kazanıp memuriyete başladım. 1987 yılında kurum değişikliği yapıp Gaziantep Meteoroloji Müdürlüğünde teknik eleman olarak çalışmaya başladım. Aynı yıl evlendim. 1988 Yılında Gaziantep’te açılan Türk Musıkisi Devlet Konservatuvarının yetenek sınavlarını birincilikle kazanıp öğrenci olma hakkını elde ettim. Öğrencilik ve memuriyeti bir arada yürütüp 1993 yılında Konservatuvar birincisi olarak mezun oldum.1988 ve 1992 yıllarında iki erkek çocuğum dünyaya geldi. 1994-1995 yılları arasında Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde müzik öğretmeni olarak atandım.1995 yılında kendi mezun olduğum Gaziantep Üniversitesi Türk Musıkisi Devlet Konservatuvarında öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladım. Çeşitli idari görevlerde bulundum. Halen aynı okulda Ses Eğitimi Bölümü, Türk Sanat Müziği Ana Sanat Dalı Başkanlığı görevini yürütmekteyim.

Yaklaşık 10 yıldır şiir, güfte ve beste çalışmaları ile uğraşmaktayım. 2015 Yılında Kültür Bakanlığı’nın açmış olduğu “Çanakkale” konulu bir beste yarışmasında mansiyon ödülü ile ödüllendirildim.

Binlerce kelimeye notalarla ses veren USLU’nun şiirlerine kulak verelim.

BABALAR SESSİZ AĞLAR

Başına kar yağdı diye

Yerlere yıkılmaz dağlar

“Bu da geçer” diye diye

Babalar sessiz ağlar

Büyüyüp gider bebekler

Karşılık görmez emekler

Hatırlanmak için bekler

Babalar sessiz ağlar

Dağlar oynar mı yerinden

Delinse de en derinden

Ölse bile kederinden

Babalar sessiz ağlar

Haykırır bazen susarak

Bazen bahtına küserek

Bağrına taşlar basarak

Babalar sessiz ağlar

Seçemez olsa gözleri

Dermansız kalsa dizleri

Dinlenmez olsa sözleri

Babalar sessiz ağlar

Yetmişine gelse yaşı

Kalbine damlar gözyaşı

Dikilse de mezar taşı

Babalar sessiz ağlar

SEVDİĞİM


Hakkın adaleti işlemez sanma
Herkes ettiğini çeker sevdiğim
Sabahı getiren güneşe kanma
Batınca karanlık çöker sevdiğim

Kaptırdın gönlünü şuh bir ergene
Pire için kıydın koca yorgana
Güvenip de bir tazecik gürgene
İnsan bir orman mı yakar sevdiğim

Yorgan yakılır mı bir pire için
Bir baş kesilir mi bir yare için
İnsan şu çok seven biçare için
Bir damla gözyaşı döker sevdiğim

Ha uyup gitmişsin gönül sancına
Ha beni çekmişsin darağacına
Ben pervane iken senin acına
Başkaları dudak büker sevdiğim

Herkesten saklayıp o ar ettiğin
Kâr edeyim derken zarar ettiğin
Uğruna kalbimden firar ettiğin
Gün gelir uzaktan bakar sevdiğim

Bana reva mıydı o birkaç satır
Silinir mi birden kaç yıllık hatır
Başlattığın yangın seni kuşatır
O kibrit seni de yakar sevdiğim

Sevgiyi mahvettin bir hiç uğruna
Kim olsa kırılır küserdi buna
Düşman yıkamaz da dizse kurşuna
Dostun bir tek sözü yıkar sevdiğim

Aldanma ellerin tatlı diline
Kapılma ümitsiz sevda seline
Sen kıyamaz iken bir tek teline
O, birgün sevginden bıkar sevdiğim

Fırtınalar koptu bir bardak suda
Kıyamet değil ya geçecek bu da
Biz böyle ayrıyken düşman pusuda
Bir zafer selamı çakar sevdiğim

Gel incitme seni çok seven canı
Gelince anlarsın belki zamanı
Karıştırma sakın sapla samanı
Gübre saçan gül mü kokar sevdiğim

Sen bana nimettin, ben sana veli
Uykuyu yitirdim gittin gideli
Alemde her şeyin vardır bedeli
Mazlumun ahı da çıkar sevdiğim

YETER ARTIK

Hiç kimsede kalmamış ahde vefa kaygısı
Herkes kendine hayran, gayrıya yok saygısı
Ruhları esir almış bir ihtiras duygusu
Ağlanacak hallere güldüğüm yeter artık.

Nice acılar çektim "biraz dayan" dediler
"Bizde havalar güzel, haline yan" dediler
Ne zaman gözüm dalsa "hadi uyan" dediler
Olmadık hayallere daldığım yeter artık

Hakkımı alamadım, emekler boşa gitti
Devlet başa geçmedi; kuzgunlar leşe gitti
Ben hepyekle yetindim; eller düşeşe gitti
Her oyunun sonunu bildiğim yeter artık...

Düşen bana tutundu okyanusta sal gibi
Değmedik taş kalmadı meyve dolu dal gibi
Darıldılar, kızdılar müjde vermez fal gibi
Her günahın bedeli olduğum yeter artık

Uğruna yandıklarım ben gibi yanmadılar
En güzel duyguları içtiler kanmadılar
Çekiştirip yermekten bıkıp usanmadılar
Gıybet kadehlerine dolduğum yeter artık

Yüreğime sapladım kalemi "kargı" diye
Hecelerle bağladım yaramı "sargı" diye
İrkilip rüyalardan "dost" diye, "sevgi" diye
Uykumu parça parça böldüğüm yeter artık

"İlaç"" diye verdiler zehiri yudum yudum
Yediler, bitirdiler; kalmadı etim budum
Ninniler söylediler; masallarla uyudum
Her kıssadan bir hisse aldığım yeter artık

Elimi uzattıkça kolumu istediler
"Sabır" deyip sustukça dilime "lal" dediler
Ağzımla kuş tutsam da beni çekemediler
Kem gözler arasında kaldığım yeter artık

Kime sırrımı versem sırtımdan vurup gitti
Kime bel bağladıysam kırk yerden kırıp gitti
Kime "Şirin" dediysem gönlümü yorup gitti
Her vuslatta bir dağı deldiğim yeter artık

Okuyanım kalmadı eski roman misali
Kıymetim bilinmedi ölü zaman misali
Aceminin eline düşmüş keman misali
Hergün aynı şarkıyı çaldığım yeter artık.

Söylesem suç sayıldı; söylemesem kabahat
Ne dostta vefa gördüm, ne düşman verdi rahat
Ne hayat benim oldu, ne sonsuz istirahat
Bir ömürde bin kere öldüğüm yeter artık

Bir garip insanoğlu, çözülmez bir kördüğüm
Uzaklaşıp gittiler, tükenince verdiğim
Yeter artık her yerde sahte yüzler gördüğüm
Gelinmez sınırlara geldiğim yeter artık...

YETMEDİ Mİ?

Bir müebbet mahkumu sorgular gibi bakıp
Gözlerinle sualler sorduğun yetmedi mi?
Azadsız köle gibi boynuma zincir takıp
Senelerdir peşinden yorduğun yetmedi mi?

Ne hayallerim vardı karşıma çıkmasaydın
Yol bulmuş su misali gönlüme akmasaydın
Harabeye dönmezdim sen yakıp yıkmasaydın
Bahtımı alev alev sardığın yetmedi mi?

Ben böyle istemedim, bu değildi emelim
Birbirine uymadı niyetimle amelim
Her sarsıntı sonrası yara aldı temelim
Hayatımın hattını yardığın yetmedi mi?

Biter diye bekledim belki günün birinde
Merhamete gelirdi kim olsaydı yerinde
Ben şefkat bekledikçe , senin her seferinde
En umulmadık yerden vurduğun yetmedi mi?

Hergün bir başka derdi atıp gittin önüme
Şahit olan var mıdır tek bir mutlu günüme?
Müselman olsa bari, tan eyleyen dinime!
Günahlarımı sayıp durduğun yetmedi mi?

Kar yağdırdın başıma, tam güneş açacakken
Taş koydun yollarıma tam senden kaçacakken
Göç mevsimi sanıp ta, bikarar uçacakken
Kanadımı kırk yerden kırdığın yetmedi mi?

Bırak artık gideyim, senin olsun şeref şan
Al zafer kaftanını, gururla giyin kuşan
Beni böyle yenilmiş, beni böyle perişan
Karşında iki büklüm gördüğün yetmedi mi?

Müzikle kalın…

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol