Hilmi ve Ceren çifti, on yıllık evliliklerinde mutluluğu yakalayamamıșlardı.

Özellikle son birkaç yıldır sürekli tartışıyorlardı.

Bu tartışmaların dozu zaman zaman kaçıyor ve genç çifti büyük bir çıkmazın içerisine sürüklüyordu.

Dokuz yaşındaki oğulları Efecan'ın hatrına birbirlerine katlanmaya çalışıyorlardı ama bu aslında o kadar da kolay değildi.

Nitekim bu zorluğu, hararetli tartışmalar esnasında iki taraf da daha evvel birbirlerinin yüzüne hoyratça haykırmaktan çekinmemișlerdi.

Yapı olarak birbirlerinden çok farklıydılar.

'Peki nedir bizi bir arada tutan şey' sorusunu kendi kendilerine sürekli soruyorlar ama soruya makul bir cevap bulamıyorlardı.

Hilmi, oğlunun artık büyüdüğünü ve bazı şeyleri anlayabileceğini düşünerek kendince bazı radikal kararlar aldı.

Ceren'le yollarını ayıracaktı.

Hayatının bundan sonraki kısmına onsuz devam etmenin kendisi için daha iyi olacağını, aynı şeyin Ceren'e de iyi geleceğini düşünüyordu.

Çünkü birbirlerini fazlasıyla tüketmişlerdi.

Geride sevgiye, saygıya dair pek bir şey kalmamıştı.

Söz uçar yazı kalır kabilinden bir istekle kağıda kaleme sarılıp Ceren'e bir mektup yazmaya karar verdi: "Bu mektup mahkemede okunduğu zaman, birçok erkeğin hislerine tercüman olacak ve yıllardır söylenmek isteyip de söylenemeyen, içte biriken gerçekleri de tüm çıplaklığıyla ortaya dökecek.

Ve eminim, her erkek bu satırlarda kendinden bir şeyler bulacaktır..." diye başladı mektuba ve devam etti: "Bu, bana haram ettiğin kaçıncı gün, sayısını unuttum. Ama sen kibir, kapris ve egondan hiç vazgeçmedin.

Biliyor musun, șunu çok iyi anladım ki, sen hiçbir erkeği bütünüyle mutlu edemezsin.

İçinde yaşattığın ve herșeye rağmen palazlandırdığın o eşsiz egon buna izin vermez çünkü.

Sen hakikaten de zor birisin.

Bazen, sana bu kadar zaman nasıl tahammül edebilmișim diye kendime sorduğum çok oluyor.

Beni hep sabırsız olmakla suçluyordun ya, sana on yıldır katlanmış olmam, sabırsız olmadığımın en somut göstergesi aslında...

Sen, sana sürekli jest yapılmasını istersin ama alınan hediyelere hep burun kıvırırsın.

Sen, dışarıda yemek yemek istersin ama o kadar seçicisin ki, hiçbir şeyi beğenmezsin.

Sen, sosyalleşmeyi seversin ama herkesle kolay kolay anlaşamazsın.

Sen, hergün değişik şeyler giymeyi seversin ama sana yakışan şeyleri başkası değil, kendin seçmek istersin.

Sen, başkalarına güzel görünmek için her șeyi yaparsın ama temsil ettiğin erkeğin şerefini hiç düşünmezsin...

Seni, başkaları beğensin diye kocandan esirgedikerini, elaleme güzel görünmek için harcamaktan vazgeçmezsin.

Belki de kendine göre haklısın, ne de olsa başkaları tarafından beğenilmek insanın gururunu okşuyor, egosunu tatmin ediyor...

İnsan kendi eksiğini, ayıbını göremezmiş ya, seninki de o hesap...

Hassasiyetlerimi hep görmezden geldin.

Beni hiç önemsemedin.

Hayatındaki değer sıralamasında kaçıncı olduğumu hala bilmiyorum.

Senin için ben neyim, diye kendime defalarca sordum ama bir cevap bulamadım.

Oysa erkek evin dinamiğidir, gücüdür, yerine göre karar merciidir.

Ama sen bu gerçeği hiç görmek istemedin.

Ben bu saatten sonra sana eyvallah etmeyeceğim, senin arkanı artık toplamayacağım, çünkü yıldım, yoruldum...

Biz seninle defalarca kavga ettik.

Nedenlerini hiç düşündün mü?

Fındık çekirdeğini doldurmayan şeyler yüzünden günlerce birbirimizle konuşmadık, yataklarımızı ve odalarımızı ayırdık her seferinde.

Oysa bir çiftin yatak odası o çiftin en mahrem yeridir.

Birçok şey orada konuşulup, karara bağlanır.

Sevgi, aşk, tutku, ihtiras orada yaşanır, mutluluk orada şekillenir...

Bizim başkaları gibi büyük sorunlarımız olsaydı acaba üstesinden gelebilir miydik, diye düşündüğüm çok oldu...

Kırılgan bir ilişki bizimkisi. Sağlam temelleri olmayınca da yıkılması kaçınılmaz oluyor.

Tek taraflı fedakarlıklar, özveriler ve hassasiyetlerle bu güne getirilmiş bir ilişkinin devamlılığı da olmuyor haliyle...

Efecan'ın varlığı, birtakım radikal kararlar almama engel oldu hep.

Ama onun için bile olsa, artık seninle yapamam.

Bu hayatta ikinci bir şansımız olmayacak...

Geldik, gidiyoruz.

Ömrümün kalan kısmını artık kendi gönlümce yaşamak istiyorum ve bu kalan kısmı senin ziyan etmene artık müsaade etmeyeceğim...

Sevgi konusuna gelince, seni herșeye rağmen sevmiştim.

Bir önemi var mı bilmiyorum ama birlikteliğimiz süresince de sana hep sadık kaldım.

Tek başına bu gerçek bile saygıyı ve değeri hak ederken, bu saygıyı ve değeri senden bugüne kadar hiç göremedim.

Esas acı olanı da bu...

Hasılıkelam, benden buraya kadar...

Hilmi... "

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol