Adına 'tam' denen ama gerçekte ne olduğunu pek bilemediğimiz 16 günlük bir kapanmayla yeniden evlerimize hapsolduk.

Ayrıntıları netleșmeye bașlanınca, bu kapanmanın aslında kısıtlı bir kapanma olduğunu gördük.

Çalışan kesimin %61'i kapsam dışında tutulunca, sokaklar ve caddeler diğer günleri aratmayan kalabalık görüntülerle dolup taştı.

Amaç salgınla mücadele olsa da, bu anlayışla vaka, ölüm ve ağır hasta sayılarının azalmayacağı ve beklenen iyileşmenin sağlanamayacağı ortada...

Çarklar dönmeli, kabul ama adına 'tam kapanma' denen şeyin bazı ciddi sorumlulukları da beraberinde getirmesi gerekirken, bunu görememek oldukça üzücü...

Üzücü olan bir başka şey de, çalışma izin belgesi bilmecesi...

Daha evvelki kısıtlı kapanmalarda çalışanlar, iș yerlerinden aldıkları kaşeli, imzalı belgeyi kolluk kuvvetlerine göstererek çalıștıklarını ispatlayabiliyorlardı. Oysa şimdi, tam bir bilinmezlik söz konusu...

Önce bu evrağın diğer kısıtlamalarda olduğu gibi, yeterli olacağı söylendi.

Sonra tam kapanmanın başlayacağı 29 Nisan günü akşam saatlerinde bu iznin e devlet üzerinden yapılacak başvuruyla verileceği, dolaysıyla eski izin belgelerinin geçerli olmayacağı söylendi.

Doğal olarak siteye ciddi bir yığılma oldu ve sistem kısa sürede çöktü.

Sorun, bir sonraki gün de devam etti.

Sonunda yetkililer duruma el atıp eski belgelerin geçerli olacağını söyleyip yoğunluğu azaltmaya çalıştılar.

Ama sorun yine de bütünüyle çözülemedi.

Çünkü bu kez de e devlet üzerinden verilecek belgenin sadece 3 gün geçerli olacağı açıklandı.

Peki üç gün sonra ne olacak?

Kimsenin bu soruya verebileceği makul bir cevabı yok.

Yani hala ciddi anlamda bir bilinmezlik sözkonusu...

Çalıșma belgelerini kolluk kuvvetlerine sunamamanın cezasının 3150 lira olması, doğal olarak çalışanları tedirgin ediyor...

Herkes evinde otursun, salgının ateşini düşürelim amacıyla çıkılan bu yol, bazıları için 16 günlük bir tatile dönüştü. Başta Bodrum ve Çeşme olmak üzere, güneye yoğun bir kaçış yaşandı.

Sözkonusu merkezlerin nüfusları bir anda beşe, altıya katlandı.

Şehir merkezlerinin girişlerinde inanılmaz bir trafik oluştu.

Bu merkezlerde çalışan temizlik görevlileri sadece ilk gün sekiz, on kat çöp topladıklarını açıkladılar.

Bu merkezlerin yerlileri de yaşanan bu yoğun insan göçüne bir anlam veremedi ve doğal olarak tedirgin oldular.

Bodrum Belediye Başkanı olası bir vaka patlamasında şehrin hastanelerinin yeterli olmayacağını açıkladı.

Ve şehre olan bu yoğun talepten duyduğu rahatsızlığı dile getirdi.

Ay sonu olması hasebiyle yapılandırma sgk prim borçları ve banka kredileri tam kapanma nedeniyle uzatılmadı.

Gazeteci Nagehan Alçı da bu durumdan duyduğu rahatsızlığı dile getirirken son olarak şunları söylüyordu:

"Bu koşullar altında eve kapatılan esnaf ne yapacak?

Finansal bir rahatlatma adımının da bu kapanmayla beraber gelmesi, dün yazdığım gibi tüm kredi borçlarının otomatik olarak ertelenmesi gerekmez miydi?"

Bu kapanma ve yasaklar bizim gibi orta direği ve bayram öncesi iș yapıp ekonomik olarak rahatlamayı planlayan esnafı kapsayacak gibi görünüyor.

Bunları yazınca aklıma Kemal Sunal'ın başrolünde oynadığı 'Talih Kuşu' film repliği geldi:

"Bayram, patronun hakkı..."

16 günlük kapanmanın evlerde oluşturduğu ekonomik zorluk bir yana, kendi kaderine terk edilen dar gelirliler şimdi bu süreçten en az hasarla nasıl çıkarım'ın hesabını yapmaya çalışıyor...

Tavukları bile kümese kapatınca yemini ve suyunu verip kapısını kilitleriz diyenler, şimdi kendi kaderlerine terk edilmenin üzüntüsü ve çaresizligiyle bașbașalar...

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol