Ağlamak, müteessir ruhların ferahlama gayreti olduğu kadar, bir vicdan muhasebesinin de içteki yansımasıdır. Ve bir pişmanlığın da dışa vurumudur.

Bundan yıllar evvel, ailece İbrahim Tatlıses’in bir röportajını izliyorduk. Yaşadığı pişmanlığın etkisiyle programda ağlamaya başlayan Tatlıses’in bu gözyaşları kardeşime inandırıcı gelmemişti. Onu numara yapmakla suçlayan kardeşimin bu çıkışına, evimizde misafir olan bir ağabey dayanamadı ve:

“Gözyaşları numaradan akar mı be kardeşim. Hadi sen ağla, bakalım ağlayabiliyor musun? Numara bunun neresinde?” demişti.

Necip Fazıl’ın Reis Bey romanında gerçekte suçlu olmadığı halde, cinayetle suçlanan ve tüm delilleri aleyhinde olan bir serseri gencin mahkeme aşaması ve zor bir insan olan, bir ağır ceza hakiminin pişmanlık süreci anlatılır.

Gencin daha evvel işlediği suçlarını okuyan hakim, “Ağlanacak hal” deyince, cinayet zanlısı genç:

“Etmeyin Reis Bey, siz ağlayamazsınız. Ağlayabilseydiniz anlayabilirdiniz. Siz merhametten, acıma duygusundan sadece kötülük doğacağına inanmışsınız. Yerine göre haklısınız da. Fakat ondan ne büyük iyilik doğacağını unuttuğunuz için de, en büyük hakkı da kaybediyorsunuz. Rahmet kaldırılmış sizin kalbinizden… Buz çölünde yol alıyorsunuz… Mühürlü kalbinizin açılmasını dilerim…” der.

Cemal Süreyya bir şiirinde, “Ağlarım hatıra geldikçe gülüştüklerimiz” derken de bu olgunun önemine dikkat çekiyordu.

Özdemir Asaf: “Ağlamak, unutmak kadar kolaydır inan. Sevin ağlayabiliyorsan, sevin ağlıyorsan…” der.

Ahmet Arif: “Düşüncenin kucağında hep çocuktur ağlamak, durur bir nöbetçi gibi…”

Yaşar Kemal: “Bazen en etkili silahındır gözyaşın, ağla, utanma. Kafanda taşıyıp büyüteceğine dertlerini, gözyaşında taşı…” der.

Ağlamak, ağlayabilmek insanı olgunlaştırır, kişiyi bir vicdan muhasebesine sevk eder, yaptıklarını sorgulama yetisi kazandırır, pişmanlıklarını görmesini sağlar, daha olgun davranmasına ön ayak olur, hayata yeniden başlama fırsatı tanır, içte biriken duygulardan arınmasına, daha yürekli ve kararlı bir tutumun yeşermesine vesile olur…

Erkekler ağlamaz söylemi koca bir yalandan ibarettir. Toplumsal baskının dayattığı bu klişe, bazı erkeklerin duygusal dışavurumlarıma engel olsa da, gerçek değildir. Serde erkeklik gerçeği, merhamet duygumuzun önüne geçerek bambaşka bir neslin yetişmesine neden oldu, oluyor…

Ağlamaktan korkmayın, ağlayamamaktan korkun…

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol