Yazılarımda AKP kavramını ilk kez kullanıyorum, sanırım bundan böyle hep kullanacağım.

Zira Ak Parti’nin kurulduğu günden bu yana en kıdemli takipçilerinden biri olup yaptıkları güzellikleri en iyi taltif eden, yanlışlarını da en şiddetli tonda eleştirenlerden biriyim.

Dolayısıyla Ak Parti’nin nasıl AKP’leştiğini de bilirim.

Bu günkü yazımda Ak Parti’nin nasıl AKP’leştiğini bürokratlar üzerinden değerlendireceğim.

Ak Parti döneminde Genel Başkan Sayın Erdoğan her açıklama yaptığında istisnasız şu cümleyi kullanırdı: “Hızımıza yetişmeyen bürokratlar işi bıraksın.”

Ak Partinin, iktidarda bürokratlar üzerinde muktedir olduğu dönemlerdi.

Ya da bürokratların makam uğruna siyasilere ram olmayıp devlet kurumlarının ciddiyetinin farkında olduğu zamanlardı.

O dönemler gerek ülke gerekse ilimiz nezdinde çok harika işler yapıldı bu bürokratlar zamanında.

Hükümetin yatırımlar adına attığı adımlara dönemin bürokratları tabiri caizse depar atarak karşılık veriyorlardı.

Dönemin Milli Eğitim İl Müdürü, Sayın Nihat Büyükbaş, aynı süreçlerde görevde bulunan Karayolları Bölge Müdürü Sayın Yasin Altınyuva, eski adıyla Sosyal Hizmetler İl Müdürü Sayın Zeynel Abidin Koç sadece bunlardan biriydi.

Kısaca örneklendirmek istersek Sayın Büyükbaş döneminde Elazığ eğitimde zirvedeydi.

Eğitimdeki başarı ortalaması olağanüstü idi ve Elazığ başarıda ilk 7’lerin içerisindeydi.

Okullaşma oranında Elazığ, özellikle okul öncesi okullaşmada Türkiye ortalamasının çok üstünde olduğu için dönemin Milli Eğitim Bakanının övgülerine mazhar olmuştu.

Sebebi; hükümetin eğitim konusunda o dönemler çıtayı yüksek tutmasıydı.

Sadece, “Haydi Kızlar Okula” projesi kapsamında bile Elazığ’a kazandırılan okulların sayısı hatırı sayılır türdendi.

Bu okullar devlet bütçesiyle mi kazandırıldı Elazığ’a, hayır.

Dönemin başarılı bürokratı Sayın Büyükbaş’ın Elazığlı işadamları ve bazı kurumlarla kurduğu ikili ilişkiler neticesinde gösterdiği çaba ve gayretleriyle kazandırılmıştı.

Karayolları ha keza, Sosyal Hizmetler yine öyleydi.

Şu anda son 20 yılda Elazığ’a kazandırılan mevcut tesislerin tümü dönemin bürokratı Zeynel Abidin Koç zamanında şehir olarak elde ettiğimiz kazanımlardı.

Devlete hükümet eden Ak Partililer adım atıyordu, dönemin bürokratları depar atarak hizmetleri şehre tez zamanda kazandırıyordu.

Hatırlayın o dönemleri, şehre bir şey kazandırılacaksa projenin temeli atılmadan bitiş tarihi belirleniyor, belirlenen tarih gelmeden de yatırımın açılışı yapılıyordu.

Çünkü talimatlar bürokratlar tarafından emir telakki ediliyordu: hızımıza yetişeceksiniz.

Yine o dönemin bürokratları kendileri ve yönettikleri kurumlarla alakalı basında çıkan haberleri dikkate alıyor gereğini yapıyorlardı.

Basında çıkan haberleri dikkate almayan bürokratlardan da yine dönemin Ak Partili yöneticileri veya milletvekilleri hesap soruyordu.

Ama artık öyle değil, çünkü artık Ak Parti yok hükmünde.

Devlete hükümet eden organizasyonun başında belki Ak Partili biri var ama ne yazık ki Devlet Kurumları AKP’liler tarafından atanan liyakatsiz ehliyetsiz AKP’li bürokratlar tarafından yönetiliyor.

Durum böyle olunca da başarının yerini başarısızlık, liyakatin yerini liyakatsizlik, ciddiyetin yerini de gayri ciddilik almış durumda.

Bu olumsuzluklar da ne yazık ki şehrimizi her geçen gün biraz daha dibe vurduruyor.

Düşünsenize yukarıda başarılı bir Milli Eğitim müdüründen bahsettim; başarısının tek nedeni şehirde okullaşma oranını Türkiye ortalamasının üzerine çıkarmaktı.

Şimdi aynı kuruma bakıyoruz; okullaşma oranı eğitimdeki başarısızlık oranıyla adeta yarışıyor. Eğitimdeki başarımız; Türkiye geneli 81 İl içerisinde sondan 7’nci sırada.

Deprem dolayısıyla okullar yıkılmış başka illerde olsa ya da Ak Partili o dönemlerde olsa idi yıkılan her okulun yerine en az iki tane yapılırdı.

Ama içerisinde yaşadığımız AKP döneminde ne yazık ki yıkılan okulların yerine yenisi bile yapılmıyor, yapılamıyor.

Ak Parti döneminde olsa yıkılan okulun yerine yenisinin yapılmadığı için basında çıkan haberlerden sonra ilgili kurumun altı üstüne getirilir, ilgili bürokrattan bunun hesabı sorulur, senin bu vurdumduymazlığının bedelini siyaseten biz mi ödeyeceğiz diye o bürokrat anında alaşağı edilirdi.

AKP dönemi öyle değil işte, anında bir kılıf bulunuyor, başarısız bürokrattan hesap sormak bir tarafa kurumlarımızı yıpratmayalım diye gazeteciler telkin ediliyor.

Ak Partili dönemde olsa o bürokratın uykusu Ak Partili yerel yöneticiler veya Milletvekilleri tarafından kaçırılır, gerekirse hızımıza ayak uyduramıyor türünden yukarılara rapor edilirdi.

Lakin AKP dönemi öyle değil, AKP döneminde Milli Eğitimde, böyle büyük problemlerle her gün basında konu olan bir kurum yöneticisinin atandıktan sonra bir ay içerisinde asaletinin verilmesine rağmen evini bu şehre getirmeyip otel odalarında neden kaldığı bile sorgulanamıyor.

Çünkü o bürokrata o asaleti sorunlu bir ile atanmasından dolayı peşinen ödüllendirelim de; işini canla başla yapsın diye verdiklerinin farkında bile değiller.

Ak Parti döneminde olsa, partinin yerel aktörleri; “Bu olumsuzlukların bedelini bu millet bize sandıkta ödetir.” endişesini taşıyarak ilgili bürokratı paralarlardı.

Ancak AKP döneminde konu farklı açılardan değerlendirildiği için yerel yöneticiler daha çok da milletvekilleri, sandıktaki başarısızlıklardan beslenme yoluna gider günah keçisi olarak Ak Pati Genel Başkanının önüne atamayı yapan Milli Eğitim Bakanını sürerler.

Sanki bir önceki Milli Eğitim Müdürünü de şimdiki Sayın Bakan atamış ve yıllarca korumuş gibi.

Yine Ak Parti döneminde olsa son günlerin en taze gündemi olan Esentepe İlkokulu ile ilgili anında durumdan vazife çıkarır Milli Eğitim Müdürlüğünde tsunamiye sebep olurlardı, hiç bir şey yapamazlarsa bile önce Milli Eğitim Müdürünü ardından İlin Valisini arayarak gazetelerde çıkan bu haberleri neden yalanlamıyorsunuz diye nezaketen de olsa sorardı.

Ama AKP dönemi öyle değil işte. AKP döneminde Esentepe Mahallesinde yaşayan halkın sandıklarda oylarını kime vereceği zaten bellidir.

AKP döneminde sandıkta çıkacak oyların rengi belli olduğu için yüze yakın öğrencinin, bir başka okulda misafir oldukları da önemli değildir, misafir gittikleri okulda o okulun temizliğini yapacak temizlik elamanları olmadığı için velilerin sırasıyla sınıfları temizleme işlerini üstlendikleri de önemli değildir.

Hatta misafir gittikleri okulun da Ağustos ayında güçlendirmeye gideceği için o okul öğrencilerinin de göçebeliğe mecbur tutulacağının bir önemi yoktur.

Dikkatinizi çekerim depremin üzerinden 2 Buçuk yıl geçmiş, tehlikeli olup güçlendirmeye gitmesi gerektiği halde anında güçlendirilmemiş, 2 buçuk yıl boyunca bu binada iki ayrı okulun öğrencileri öğretim görmüş.

Oysa Milli Eğitim Hizmet Binası da hasarlı olduğundan yöneticileri ve çalışanları, binaya girmekten korktukları için bu şehirde işlerini evlerden yürütmüşlerdi.

Onların canı tatlı ya, ondan!..

Şimdi aynı durum Ak Partili dönemlerde olsa idi Ak Partililer bunun hesabını Milli Eğitim Yöneticilerinden öyle bir sorarlardı ki aklınız durur.

Ağustos ayında güçlendirmeye gidilecek olan Mehmet Mihri Akıncı Ortaokulunda okuyan sabahçı öğrenciler okuldan çıktıktan sonra Esentepe İlkokulu öğrencileri sınıflara girmeden Esentepeli öğrenci velileri alelacele sınıflara girip sınıfları temizliyorlar ardından öğrenciler sınıflara alınıyor. Çünkü Esentepe İlkokulu hizmetlisini Milli Eğitim İl Müdürlüğüne çekmişler.

İşte Ak Parti döneminde olsa o yöneticileri, İŞKUR’dan o kadar insan verdik ki okullarda hizmetli sınıfında kullanasınız, İŞKUR’un verdiği bu hizmetliler neredeler de Esentepeli misafir öğrencilerin eğitim gördüğü Mehmet Mihri Akıncı Ortaokulunu öğrenci velileri temizliyor diye hesap sorar burunlarından fitil fitil getirirlerdi.

Neden, çünkü Ak Parti döneminde insan önemliydi, insanların siyasi görüşleri, mezhepleri, meşrepleri, etnik yapıları asla önemli değildi.

Bakın günlerdir yazıp çiziyoruz Esentepe Mahallesini…

Öğrencilerin yaşadıkları sıkıntıları, velilerin verdikleri mücadeleyi, o velilerin bütün olumsuzluklara rağmen çocuklarımız okusun da önemli değil modunda olup konuya duyarsız kalanlara içten içe nasıl ah ettiklerini...

Onların yaşadıklarını bir başka mahalledekiler yaşasalar emin olun ki şehirde kıyametler kopardı.

Ama o insanlar oldukça naif ve bir o kadar da duyarlı.

“Yapmaya başlasınlar okulumuzu biz eşlerimiz çocuklarımızla seferber olur taş taşır, tuğla taşır katkı sunarız.” diyorlar. Tıpkı yıkılmadan önce okullarına kendi imkanlarıyla çektikleri kalorifer tesisatı gibi.

Örneklendirecek o kadar çok şey var ki; Ak Partinin nasıl AKP’leştiğine dair.

Bugün sadece bürokratlar üzerinden bir değerlendirme yaptık.

Bu değerlendirmeyi gerçek Ak Partililer ivedilikle dikkate almalılar.

Aksi takdirde her geçen gün biraz daha erimeye devam edecekler.

Hiçbir Ak Partili yaşadıkları bu düşüşün nedenini kendi içlerindeki AKP’lilerden başka bir yerde aramamalı.

Kale olarak gördükleri Elazığ gibi bir şehirde bile yarın seçim olsa 1,5 Milletvekili ancak çıkarabilecek orana düşmüşlerse bunun sebebini başka aramanın anlamı yoktur.

İçlerindeki AKP’lilere baksınlar.

Zira bu AKP’liler; özelde kendilerine, genelde bu şehre yazık ediyorlar.

    

 

;

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol