Hani oruç olsa anlayacağım, havalar ısındı, sıcaktan olabilir mesleğin stresi ile ne yaptığını bilmeyebilir falan.

Ama değil, elinde su şişesiyle içeriye giriyor ve ben buraya kavga etmeye geldim deme küstahlığında bulunuyor.

Bunu yapan bir polis memuru…

Bizlerin polislere bakış açısını bilmeyen yoktur.

Onların tırnağı taşa geldiğinde kendi ciğerdaşımızdan birinin tırnağı acımış gibi yüreğimizde hissederiz o acıyı.

Ama her polis de demek ki bir olmuyormuş.

Eğitim önemli, yetişme tarzı önemli her şeyden önce ailesinden aldığı edep ve adap önemli.

Konuya girmeden önce ramazan öncesi yaşadığımız benzeri bir olayı aktarayım.

Gazetemiz muhabirlerinden sevgili Faik, akşamüzeri bir taciz olayına denk gelince habercilik refleksiyle cep telefonundan olayın muhataplarını çekmeye çalışıyor.

O esnada olay yerine kolluk kuvvetleri geliyor ve bizimkisi çekim yaparken polis memurlarından biri arkadaşımızın gazeteci olduğunu bilmeksizin; “Çekemezsin” diyerek telefon çekimini engellemeye çalışırken telefon yere düşüyor ve kullanılamaz hale geliyor.

Konudan emniyet müdürümüz Sayın Celal Sel’i bilvesile haberdar ettik.

Sayın müdürümüz de sağ olsunlar, anında alaka gösterdi ve arayarak “Asayiş Şube Müdürümüz ilgilenecek konuyla, lütfen rahat olun” diyerek ilgisini gösterdi.

Sayın Asayiş Müdürünün daveti üzerine saat 21:00 surlarında merkez binadaki bürolarına gittim.

Oda kalabalıktı, her biri diğerinden hoşgörülü polis memurları karşıladılar.

Asayişten sorumlu Sayın müdürün bizdeki polis algısını davranışlarıyla nasıl taçlandırdığını anlatmaya çalışsam doğrusu başaramam.

Arkadaşımız da odada hazır. Kırık dökük telefon müdür beyin masasında…

Hal hatır sorma faslının ardından Müdür Bey olayı kısaca özetledi ve arkadaşımıza bizler bir telefon hediye edeceğiz diyerek yarım elma gönül almanın en güzel örneğini sergileyerek konuyu tatlıya bağladı.

Bir polis müdürünün alışık olmadığımız bu davranışı karşısında o telefonu polisimizden alma saygısızlığını yapar mıyız, asla.

Aynı nezaketle kendilerine teşekkür edip arkadaşımıza telefonunu biz sizin adınıza hediye ederiz diyerek helalleşip oradan ayrıldık.

*

Bugün saat 12 suları… Arayan amcamın oğlu Mustafa…

Kendi halinde, sakin, sabırlı halim selim bir insan…

Onu tanıyanların ortak düşüncesi tam bir sabır hal ehli olduğudur.

Telefonu açar açmaz; “Abi bu adam beni zıvanadan çıkardı, Allah korusun elimden bir kaza çıkacak. Ne olur Sayın Emniyet Müdürümüzün numarasını atar mısın?”

Biraz sakinleştirdikten sonra meseleyi anladım, bir polis vakası…

Adam bildiğin çamur olmuş…

Allah korusun bu ramazan da iki taraf da oruç olmanın etkisiyle tatsız olayların çıkmasına sebep olabilir düşüncesiyle Çaydaçıra Mahallesindeki işyerine gittim.

Kapının önünde kaldırımda maskeli, elinde tesbih, kirli sakallı biri bekleme modunda.

Amcaoğlu sinirden kas katı kesilmiş.

O halini gören herkes onun son damla düşüp de bardağı taşırmasın diye kendisini öylesine kastığını anında anlar.

Sakinleştirip ne olup bittiğini anlamaya çalıştım; çok basit bir mesele…

Bu polis arkadaş sanırım üç ay önce bir alışveriş yapmak için mağazaya gitmiş.

Önce beğendiği perdeyi alıp götürmüş bir müddet sonra perdenin arızalı olduğunu söyleyerek perdeyi getirip değiştirmiş.

Aradan birkaç gün geçtikten sonra tekrar gelmiş bu da arızalı bunu da gelin götürün muhabbetine girmişler.

Derken perde yeniden değiştirilmiş ve gelip alması lazım, aramış perdemiz hazır mı diye.

Evet hazır cevabını aldıktan sonra eşiyle çıkıp gelmiş.

Eşinin yanında işyerinde tartışmaya başlamışlar ve işi hakaret boyutuna getirince bizimkisi ya hu ağzını toparla sen bela mısın nesin.

Eşinin yanında sen nasıl benimle böyle konuşursun dese de dinletememiş.

Ben polisim gelip takacaksın diyorsam gelip takacaksın.

Bizimkisi hala alttan alıyor, ya polis olabilirsin ama bana zulmedemezsin diyerek eşi hanımefendinin yanında kendisini rencide etmemek için ya sabır demeye devam ediyor.

Adamın bir defa her davranışı faul…

Ramazan gibi bir günde elinde su şişesi ile girmesi ayrı bir saygısızlık, diğer elinde tesbihle külhanbeyi davranması apayrı bir terbiyesizlik.

Bunları dinledikten sonra bu insanla muhatap olmanın seviyede irtifa kaybetmek olacağını bildiğimden direkt Sayın Asayiş Şube Müdürümüzü arayıp durumu anlattım ve Sayın Müdürün istemesi üzerine telefonu beyefendiye verdim.

Konuşmaları dinliyorum, Sayın Müdüre kendisini anlatıp karşı tarafı suçluyor.

Telefon görüşmesi bittikten sonra önceden çağırdığımız 155 ekipleri intikal ettiler gelen iki polis memurlarından biri meslektaşıyla, diğeri bizimkisiyle konuyu anlamaya çalışırken ben bir ara kapının önünde meslektaşıyla konuşurken bile elindeki tespihi nasıl çevirdiğini çekmek için telefonuma yöneldim.

İçerideki polis memurunun; “Hocam bizim yanımızda çekmeniz şık değil” demesi üzerine de çekmekten vaz geçtim.

O anda beynimde şimşekler çakıverdi: bir tarafta elinde tespih kendi meslektaşının yanında bile saygısızlıkta sınır tanımayan biri, diğer tarafta o saygısızlığı görmesine rağmen kendi mesleğini düşünen ve gayet nazik tavırlarla bizlere nezaket dersi veren diğeri.

Polis teşkilatlarının son dönemlerin en itibarlı kurumlarından biri olduğunun bilincindeyiz.

Bir olumsuz karakterin bütün teşkilatı bağlamayacağını da biliriz su-i misalin emsal teşkil etmeyeceğini de…

Ancak böylesine nezih bir teşkilatın da bazı kendini bilmez hadsizler tarafından yıpratılmasına göz yumamayız

Öylesine bir hadsizlik ki; altı üstü birkaç kuruşluk bir meta için eşini de bir mekana getirip ben buraya kavga etmeye geldim.

İnegöl’de benzeri bir olayda ben bunu yaptım şunu yaptım.

Bayram tekstile de şunları yaptım diye bilecek kadar çapsız bir hadsizlik.

Bu arkadaşa birilerinin şunu hatırlatması gerekmektedir.

Burası ne İnegöl’dür ne de başka bir yerdir dostum.

Burası yiğidin harman olduğu yerdir. Devlet memurlarına saygının ve sevginin zirvede yaşandığı ve yaşatıldığı yerdir.

Bugün Bayram tekstile yaptıkların karşısında Bayrak Tekstilin sahipleri seviyene inmemişse kendini yükseklerde zannetme.

Zira Bayram Tekstilin sahipleri bilirler ki sana ufak bir nezaketsizlik yapsalar bu nezaketsizliği senin şahsında hemşehrimiz olan Emniyet Genel Müdürü Sayın Mehmet Aktaş’a yapılmış sayarlar.

Çünkü onlar olay ne olursa olsun karşılık vermeye kalksalar sahibinden utanırlar da yine de karşılık vermezler.

Bizim bildiğimiz Polis kamunun vicdanıdır, hani sende olmadığını düşündüğümüz…

Olsaydı zaten bu şehir de yaşanan süreçten dolayı kan ağlayan esnafa destek olacağına onun yaşadıklarını anlamaya çalışıp empati kuracağına kendince kurduğun dünya da bu kadar basitleşmezdin.

Konu kamuoyuna ve İl Emniyet Müdürümüz Sayın Celal Sel başta olmak üzere Sayın Valimiz ve Sayın Emniyet Genel Müdürümüzün nazik alakalarına arz olunur.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol