“Dertli söylegen olur.” Derler bizim buralarda.

Dışarıdan gelen yöneticiler anlamaya bilirler.

Derdimizi dert edinmeyenler de anlamayabilirler.

Daha doğrusu şehri kendine dert edinmeyenler anlamayabilirler.

Hatta anlamazlar.

Onlara göre biz ha bire söyleriz.

Söyler söyler dururuz.

Keyfimizden söylendiğimizi zannederler.

Çünkü onlar için her şeyin bir keyfiyeti vardır.

Ama bizde öyle değil.

Biz keyfimizden değil derdimizden söyleniriz.

Zaten onların yüzünden söylegene çıktı adımız.

Varsın çıksın.

Koskoca bir yaz tatili bitti, her hangi bir yerde bir okul yıkımına denk geldiniz mi, hayır?

Çünkü okullar kapalıydı.

Kapalı olan okul yıkılmaz gibi bir kaide vardır belki.

Ama haftaya tüm okullar açılıyor.

Bakın kaç tane okul yıkılacak, yıkılan okullarda eğitim gören öğrencileri nasıl bir telaş alacak birlikte göreceğiz.

Önceki gün yazmıştım: İcadiye Mahallesinde bulunan Gazi Ortaokulunun Bahçesindeki Anaokulu yıkılacak.

Aynı bahçe içerisinde anaokulu yıkılırken ortaokul öğrencileri gürültüler arasında ders görecekler.

Yazın sıcağında toz topraktan cam pencere de açılmayacağına göre varın siz düşünün o masum çocukların hallerini.

Sadece bu okul mu, tabi ki hayır…

Milli Eğitimde olan dostlarımızdan yıkılacak okulların listesini istedim, geldiğinde paylaşacağım.

Şimdi bildiğimiz bir Atatürk Lisesi var bir de şehrin batısında Hazardağlı İlkokulu.

Atatürk Lisesi Elazığ’ın hafızası sayılan 1964 doğumlu bir okul.

Mehmet Akif Ersoy Lisesiyle aynı kaderi paylaşmak üzere.

Öğrenciler tedirgin, Öğretmenler telaşlı, Veliler çaresiz.

Balakgazi lisesine taşınacaklar.

960 öğrenci 87 personel.

Misafir olarak gittikleri okulda yarım gün eğitim görecekler.

Aileler çocuklarına cep harçlığı vermekte zorlanırken bir de servis parası vermek zorunda kalacak.

Arayan birçok aile bu yükün altından kalkabileceğimizi düşünemiyoruz onun için çocuğumuzu gerekirse sanayide çalışmaya gönderip, eğitimlerine açık liseden devam ettirmeyi düşünüyoruz diyor.

Hazardağlıda da aynı durum söz konusu.

Peki bu ayıp kimin?

Elazığ Valisi Sayın Dr. Ömer Toraman’ın mı?

İlimize atandığı günden bu yana bir türlü bu şehre adapte olmayan İl Milli Eğitim Müdürü Sayın Mehmet Yiğit’in mi?

Ak Parti İl Başkanı Sayın Şerafettin Yıldırım’ın mı?

Cumhur İttifakının diğer ortağı MHP İl Başkanı Sayın Semih Işıkverin mi?

İktidarı eleştirmek için en küçük açıklarını arayan muhalefet parti İl Başkanlarının mı?

Ekranlara çıktıklarında hükümetin icraatlarını Sayın Tayyip Erdoğan’ın talimatlarıyla yaptık diyerek anlata anlata bitiremeyen Ak Partili 4 Milletvekilinin mi?

Yoksa; “Ben devlet terbiyesi ile yetişmiş bir öğretmen çocuğuyum.” Diyerek siyaset yapan CHP Milletvekili Sayın Gürsel Erol’un mu?

Sayın Erol’un adını zikretmişken söyleyeyim: Atatürk Lisesinin bulunduğu hinterlantta mukim yüzlerce insan; “Gürsel Erol bizi kendi tabanı olarak görüyor ama bu tabanın altında ezileceği günler yakın.” Diyor.

Sadece Atatürk Lisesine sahip çıkmayışından dolayı değil, farklı gerekçelerini de bilahare paylaşacağım.

Evet bu ayıp kimin?

Yukarıda saydıklarımın ayıbı mı, biz basın mensuplarının mı yoksa; Gülşen'in talihsiz cümlesinden kendilerine vazife çıkaran Eğitim Sendikalarının mı?

Bence bu ayıp yukarıda saydıklarımdan çok eğitim sendikalarının ayıbıdır.

Ve bu ayıp bu sendikalara fazlasıyla yeter.

Zira yıkılan veya yıkılacak olan okullarda mağdur olanlar sadece öğrenciler veya veliler değil.

En büyük mağduriyetleri kendi üyeleri olan öğretmenler de yaşayacak, hatta yaşıyorlar.

Karşıyaka Lisesi sessiz sedasız kapanıyor buradaki öğretmenlerin endişeleri gidecekleri yerlerde eğreti durmaktan perişan olacak psikolojileri bu ayıbın üyesi oldukları sendikaların suratlarına vurmayacaklar mı sanıyorsunuz.

İşte bütün bunları dile getirip söyleyince ne yazık ki onlara göre söylegen oluyoruz.

Müşteki değiliz.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol