Devlet, İşkur aracılığıyla pandemi sürecinde kısa çalışma ödeneği (KÇÖ) adı altında çalışanlara nakdi yardımda bulunmuştu.

Bu yardımlar o zorlu süreçte çalışanlara fayda sağlamış ve onları bir nebze rahatlatmıştı.

Aradan bir buçuk yıl geçmeden işin rengi bir anda değişti. İşkur bu yardımları "fazla/yersiz ödeme" adı altında tahsil etmek için birçok şirkete ödeme emirleri göndermeye başladı.

Üstelik yazılan meblağlar da oldukça yüksek.

Bu da yetmiyormuş gibi, bu bedellere kendilerince gecikme faizleri eklemişler, hem de daha evvel şirketlere hiçbir bildirimde bulunmadıkları halde...

Ne olduğunu anlamaya çalışan şirket temsilcileri soluğu İşkur'da aldılar ama borcu ödeme yükümlülüğünden kurtulamadılar.

Üstelik bu absürt durumu makul bir biçimde izah da edemiyorlar.

Yani neresinden bakarsanız bakın, her yönüyle tuhaf bir durum...

Devlet bunun için mi var, sorusunu sormadan edemiyor insan.

Eskilerin, "Devlet kaşıkla verir, kepçeyle alır" söylemini haklı çıkaran bir durum bu...

Bu algının kırılması için devlet bu anlamda üzerine düşeni yapmalı...

Bazı büyük şirketlerden tahsil edilecek tutarın çok daha fazla olduğu söyleniyor.

Ne kadarı doğru bilmiyorum ama devletin bu haksızlığa bir an evvel bir son vermesi gerekiyor.

Devlet büyüklüğünü göstermeli ve şefkat elini uzatmalı.

Devlet halk bütüleşmesi bu nedenle önemlidir.

Bu yanlıştan bir an evvel dönülmeli.

Aksi halde zaten zor günler geçiren küçük ve orta ölçekli şirketler yeni bir ekonomik sıkıntıyla karşı karşıya kalacaklar.

Faturalarını, primlerini, çek ve senetlerini ödemekte zorlanan şirketler, asgari ücretin artışıyla birlikte daha evvel çok kişiyle yaptıkları işi, şimdi daha az kişiyle yapmaya çalışarak kendilerince bazı tasarruf tedbirleriyle ayakta durmaya çalışıyorlar.

Hamaset nutukları atıp bazı gerçekleri görmezden gelmek kimseye fayda sağlamaz.

Konu önemli, ivedilikle de çözülmesi gerekiyor. Küçük ve orta ölçekli şirketler, ticari yaşamın vazgeçilmezleridir ve bu devamlılıkta önemli bir role sahiptirler.

Binlerce insanın ekmek yediği bu sektörü kendi kaderine terk etmek devletin büyüklüğüne yakışmaz ve devletin vazgeçilmezi olan herkesi kucaklama anlayışına da gölge düşürür.

Kemal Sunal meşhur Bekçiler Kralı filminde: "Bekçi, emniyetin azı dişidır" der.

Küçük ve orta ölçekli şirketler de ticari hayatın azı dişi, olmazsa olmazıdır. Meseleye böyle bakılırsa konunun önemi daha iyi anlaşılacaktır diye düşünüyorum...

Devlet bu zorlu süreçte daha bağlayıcı ve birleştirici bir dil, bir anlayış geliştirebilmeli, halkının her daim yanında olduğunu hissettirebilmeli.

Aksi halde iş, içinden çıkılmaz bir hale dönüşür ki, bu da hem ticari hayatı zedeler hem de devlet halk bütünleşmesinin yara almasına neden olur...

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol