Seksenli yılların sonlarıydı.

Ekmek almak için Gürbüzlerin fırınına gitmiş, çarşı merkezine çıkan merdivenlerden ağır ağır ilerleyip yukarı çıkıyordum.

Bu merdivenleri inmesi güzeldi ama çıkması hayli zor ve yorucuydu.

Çünkü merdiven aralıkları genişti ve ben bu genişliği tek adımda almak istediğim için çabuk yoruluyorum.

Yukarı çıkınca bacaklarımdaki ağırlık yerini yorgunluğun kasıntılı ağrısına bırakıyordu.

Şimdiki Ptt ile Ziraatbankın olduğu arada birkaç kişinin toplandığını gördüm.

Merakla bu topluluğa doğru ilerledim.

Sarıșın, 30 yaşlarında bir adam İngilizce birșeyler anlatıyor, kalabalıksa ona yardımcı olmaya çalışıyordu.

Ama kimse İngilizce bilmediği için, adam meramını anlatamamanın sıkıntısıyla oflayıp pufluyordu.

Çok geçmeden Rahmetli Mustafa Gürbüz'ün (Büyük Mustafa'nın) İstanbul’da okuyan veteriner oğlu Mehmet Gürbüz geldi.

Açılın açılın ben doktorum dercesine kalabalığı yarıp turistle karşılıklı İngilizce konuşmaya başladılar.

Kalabalık, Mehmet Bey geldikten sonra, daha da arttı.

Herkes konuşulanlara dikkat kesilmiş, ne konuştuklarını anlamasalar da, bu tarihi ana tanıklık etmeye çalışıyordu.

Kalabalıktan çıt çıkmıyordu.

Ağızlar açık, bu ikilinin diaologuna kenetlenmișlerdi.

Bir pinpon topunu takip eder gibi bir Mehmet Beye, bir de turiste bakıyorlardı. Mimikler bile hafızalara kazınmıștı sanki...

Mehmet'in akıcı İngilizcesi vardı.

Zeki, eğitimli, kendini yetiștirmiș, entelektüel biriydi.

Yaklaşık 10 dakika kadar karşılıklı konuşup sorunu çözmeye çalıştılar.

Meğer adam yakınlarıyla telefonla nasıl konuşabileceğini, bunun için kendisine kimin ya da kimlerin yardımcı olabileceğini öğrenmeye çalışıyordu.

Son olarak Mehmet'in sorduğu soruya turist cevap veremedi.

Birkaç saniye eveleyip geveledi.

Kalabalıkta çıt yoktu. Haklı bir gurur yüzlere yansımıştı.

Biz İngilizceyi de sizden iyi konuşuruz'un haklı gururuydu bu belkide...

Ağızlar açık, turistin cevabı bekleniyordu. Bu sıkıntılı sessizliği kalabalıkta bulunan ortaokuldan arkadaşım Hasan Topan bozdu: "Keyi bao, tede mend!" dedi.

(Niye babam, içinde mi kaldı?) O dakikaya kadar sessizlik içerisinde sohbete kilitlenen kalabalık, bir anda sessizliği büyük bir gürültüyle yırtarak sağa sola dağıldı ve birkaç dakika sürecek bir gülme krizine girdi...

 Turist, ne olduğunu anlamamanın etkisiyle etrafa tuhaf mimikler bırakıp, bu durumun şaşkınlığını uzun süre üzerinden atamadı...

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol