Bizim toplulumuzda veya başka toplumlarda çocuklar arasında ayrım yapan, özellikle cinsiyet ayrımı yapan,  insanlar hep var olmuştur ve olmaya da devam edecektir. 

Bu zihniyete sahip insanlar çocukların  yapabileceklerine inandıkları şeylerin önündeki en büyük engeldir.

Bunu aşmayı başaranlar ise bir elin parmaklarını geçmemekte.

Çoğu, aldıkları ailevi terbiyesi, yetiştiği kültür ya da toplumsal baskıdan dolayı  engellere takılıp düştükleri ilk andan itibaren kalkmayı göze alamayıp kendisine çizilen yolda yürümeyi kabullenip kadere boyun eğmeye başlıyor.

Sonrasında içinde ukde olarak kalan o çocukluk hevesleri bir ömür boyu yüreğinin çocuk kalan en saf köşesinde öylece bekler durur verilen son nefese kadar.

Özellikle doğu toplumlarında bu baskıcı anlayış daha çok karşımıza çıkmakta.

“Sen kızsın yapamazsın.”

tarzı heves kırıcı cümleler sıklıkla kullanılır.

Özellikle de kız çocuklarına karşı sıklıkla kullanılır.

Bir kız çocuğunu yetiştirmek aslında toplumun temellerinin sağlam atılmasını sağlar.

Çünkü o bir anne olacak ve çocuğa ilk eğitimi o verecek. 

Kız veya erkek fark etmez, bu tarz anlamlar barındıran cümleler kişinin kapasitesinin farkına varmasındaki en büyük engeldir. Kömür ve elmas aynı yapıya sahiptir.

Zamanla biri diğerinden daha değerli hale gelir başkalaşım yaşayarak.

Çocuklar da öyledir işlemeyi ve eğitmeyi yapamadığımız takdirde, elmaslar kömür olarak kalır hiç parlayamadan sönüp gider bu dünyadan.

Çocuklarımıza istediğimiz mesleğin ceketlerini giydirmekten vazgeçip onların istedikleri mesleği seçmelerini sağlamalııyız.

O imkanları sağlamalıyız.

Onlara yol çizen değil kendi çizdikleri yolda yürürken destek olmalıyız.

Bizler kendi istediğimiz mesleği yapamayabiliriz ama bir başkasının sevdiği mesleği yapmasını sağlayabiliriz.

Neden bunun için ona destek olmayalım ki?

Mutluluk maaşı yüksek mesleklerde değil kişinin kendini huzurlu hissettiği mesleklerdedir.

İşte hayallerine pranga vurulmak istenen bir kızımız da Merve Akpınar....

Kendisi 13 yaşındaki bir kız çocuğu.

Okulun hentbol takımında oynamak istiyor.

Önce yaşının ve fiziksel yetersizliğinden dolayı bunu başaramıyor ama hemen vazgeçmiyor tabi ki.

Daha sonraki yıllarda hırsı ve azmiyle bunun üstesinden geliyor.

Ancak bu defa da sözcüklerden örülü engeller önüne dizilmeye başlıyor sıra sıra. 

“Sen kızsın, şort giyemezsin.”

“Erkeklerle oynayamazsın.”

Tarzında cümlelerle hevesini kırmaya çalışanlara inat o oynamaya devam etti hentbolunu.

Her gün idmanlarını yapmaya çalışarak ve sporu hiç bırakmayarak.

Kendi kendine bir söz veriyor daha sonra önündeki karanlık zihniyetlere inat.

“Köyümdeki kız çocuklarının kaderini değiştireceğim.” diye!

Toprak sahada oynamaya başlıyor önce, azmiyle, hırsıyla göze giriyor ama ne olursa olsun ön yargıları yıkması çok da kolay olmuyor.

Sonunda sosyal medyanın aracılığıyla da olsa sesini tüm Türkiye’ye duyurmayı başarıyor.

Onun sesini duyanlar da sesinin daha gür çıkması için hep beraber hareket ediyorlar.

Ankara’ya davet ediliyor  sonunda yetkililer tarafından.

Memleketinden yola çıkıp Ankara’ya varıyor.

Cebinde ise hayalleri ve umutları var sadece.

İlk defa toprak bir zeminden farklı olarak parke üzerinde ve bir spor salonunda idmana katılıyor.

Yüreği heyecandan kanatlanmış bir kuş gibi kıpıt kıpır.

İdman sonrası röportaj veren Merve, duygularını ifade ederken yüzündeki mutluluk ve gurur ay misali yüzünde parlıyordu.

Birkaç cümleden sonra boğazını düğümleyen gözyaşları akmaya başlıyor ama bunlar üzüntüden ziyade mutluluk ve hayallerinin gerçekleşmesi sonucu dökülen katrelerdi. 

Hayallerinin ilk adımını gerçekleştiren Merve’nin sonradında atacağı adım diğer çocukların da hayatına dokunabilmek.

O, bu hareketiyle zaten birçok çocuğun umudu ve kahramanı olmayı başarmıştı bile.

Yani daha en başta sıra dağlar oluşturan bütün heves kırıcı sözlere inat hepsini birer birer yıkarak hayalleri için yürümeye ve koşmaya devam etti.

Karanlığa boyun eğmeyip onu yırtmaya çalıştı.

Elinde umuttan bir meşaleyle karanlıkta yürümeye başladı.

Çocuklarımızın hayallerini, cümlelerini dinlerken onları ciddiye alalım.

Bizler için basit olan onlar için son derece önemli olabilir, bunun farkına varmalıyız.

Onlar gibi düşünemezsek aradaki iletişim bir süre sonra kopar ve bir daha eskisi gibi olamayabilir.

Aradaki uçurumları kapatacak köprüler kurmak çok da kolay olmayabilir.

Hayallere kimse engel olup pranga vuramaz.

Onları gerçekleştirmenin ilk adımı umut etmek, sonrasındaysa o umutları diri tutmak için mücadele vermektir.

Bu yolda bazen düşebilir, bazen gözyaşı dökebilirsiniz ama unutmayın ki ne olursa olsun sizi ayakta tutan şey umut ve inançtır.

Etrafımızda daha nice Merve’nin var olduğunu unutmayalım.

Onları hayallerini gerçekleştirmeleri için ufak bir kıvılcım yetecektir yüreklerindeki meşaleyi yakmaya.

O meşale elden ele dolaşacak ve karanlıkta kalan her ne var ise umut adına hepsi teker teker gerçekleşecektir. 

Sözleriniz heves kırıcı değil, umut vaad edici olsun! 

Unutmayalım ki...

“Geceyi ancak hayallerinle aydınlatabilirsin”

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol