Sigmund Freud, “bilinçaltı” kavramına kendisinden sonra ilgi duyulacağını ve didik didik edileceğini ve bu kadar merak edileceğini bilebilir miydi?

Bilincin farkında olmayan bir birey, ne yaptığına ve neyi neden yaptığına dair hiçbir fikri olmayan birey kendi bilinçaltını yönetmeyi bilecek midir?

Bilinçaltı, tıpkı bilgisayar yazılımında kullanılan algoritmalar gibi de denilebilir.

 

Bilinçaltımızın bilinci yoktur: En basit örnekle bilincimizi evimize benzetebiliriz, bilinçaltımızı da evimizin odaları ve eşyası olarak kabul edersek: Devamlı kullandığımız evimizi temizlemeye çalıştığımızda en fazla nereyi temizliyoruz?

En fazla dikkat edilen yerdeki halı mı, mobilyadaki toz mu, kadınların özellikle dikkat ettiği göze çarpan mutfağınız mı veya banyonuzu mu?

Bilinçaltı denilen çöplük, ifade edemediğimiz, tamamen ertelenmiş, bastırılmış hislerle doludur.

Bilinçaltı çöplüğe de benzetilebilir, çöplüğe atılan her şey orada nefes alır ve verir.

Biz farkında olmayız.

En alakasız zamanlarda, rüyalar, mutlu anlar, korkular, umutlar ve umutsuzlukların beslendiği çöplüktür bilinçaltı…

Bilinçaltının temizliği evimizin ince temizliği kadar önemlidir. İnce (dip-bucak) temizlikte evimize yardımcı bir kadın alarak temizliği yaptırmak gibidir. Hemen fark edilmeyen kirleri yani çöpleri imha etmemiz gerekir. Tıpkı evimize ince temizlik için kadın aldığımız gibi her bireyin daha bilinçli ve kaliteli yaşamı için bir psikoloğu olmalıdır. Psikolojik yardım almak tıpkı ev temizliğine yardımcı almak gibidir. Peki! Bilincimiz mi, bilinçaltımız mı yönetiyor bizleri derseniz…bilinci elde edinceye kadar ağırlıklı olarak bilinçaltımız denilebilir.

Bilinçaltı, insan evriminin kadim bilgeliğini barındıran, doğumumuzla birlikte otonom sistemlerimizden, solunum, sindirim, kardiyovasküler, sinirsel vb. yaşamlarımızı yönlendiren özerk bir varlıktır.

 Bilinçaltımız, duygularımız, düşüncelerimiz, hafızamız, korkularımız, arzularımızı saklayan evimizin odaları ve eşyası gibidir.

Hayatımızın büyük bir kısmı bilinçaltı tarafından yönetiliyor.

Bilinç, daha ayrıntılı dikkat gerektiren süreçleri gözden geçirmek için bilinçaltımız tarafından yönlendirilen odaksak bir kimlik gibidir.

Otomatik tepkilerimizi sorgulamaya ve derin bilgilerin analiz edilmesine olanak tanıyan ve özen gerektiren yaşamsal süreçleri gözden geçirmek için bilinçaltımız tarafından yönlendirilir. Bilinçaltının otomatik tepkilerini analiz eden özel, rasyonel ve doğrusal yeni bir yaklaşım için bilinç yeni bilgilere hızlıca adapte olur.

Bilinç, gerçekliğin sürekli değişimlerine daha uygun kararlar almak için doğrudan mantık ve zekâ ile çalışır.

Jean Piaget’in ifadesiyle zekâ ne yapamayacağımızı bilmediğimiz durumda kullandığımız şey olduğunu belirtir.

Bilinç, zekâ ve mantığımızla birlikte devreye girmektedir.

Bilinçsizlik, yaşamın geçmiş deneyimleri ve geçmiş yaşamlarımızı yönetirken, yılların verdiği, bize kattığı deneyimlerle birlikte ve süreğen olan düşünsel evrimimiz sırasında yaşanan sayısız deneyimlerle derinlikten ortaya çıkarken “nasıl yaşıyorsun?” sorusunu kendimize yöneltmemizdir.

Bilinçaltı, bilinçten çok daha fazla bilgiyi kaldırabilir.

Geçmişteki bazı deneyimlere benzeyen herhangi bir koşulda ne hissedeceğimizi ve ne yapacağımızı söyleyen özerk kodlamaları vardır bilinçaltı odalarının ve eşyasının…

Bilinç, şimdiki zamanla bağlantı kurmamızı sağlar ve bilinçaltımızdan gelen cevabın gerçekten mevcut durum için en iyi cevap olup olmadığını sorgulayabilir, şüphe varsa bilinç kendi kütüphanesine sahiptir.

ilinç tarafından çağırılan veya çağrışımsal kodlarla bir karar almada kendi yönetimimize yetecek kadar duygularımızı, arzularımızı ve korkularımızı ve eylemlerimizi bilincimizin kütüphanesinin ne söylediğine göre yönlendirip karar alırız.

Bilincimiz olmasaydı şayet hayatlarımızı yönetirken daha sınırlı olabilirdik.

Çünkü arzularımız, korkularımız ve duygularımızın esiri olurduk.

Bilinçaltını bazen dinlememiz ve yönetmemiz gerekse de her zaman en iyi cevabı veremeyen arzularımız, korkularımız, duygularımızla alınan içgüdüye dayalı otomatik davranışlar hayatımız boyunca sürekli karşımıza çıkan durumlara neden olurdu.

Kendimizi tanımak, farkındalığımızı daha fazla geliştirmemiz için yaratıcı tarafından armağan olarak sunuldu.

Farkında olmak ve kıymetini bilmek gerekir.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol