Modern psikolojiyle birlikte Yunan mitolojisi birçok psikolojik kompleksin adlandırılmasını desteklemeye devam ediyor.  

Yunan mitolojisindeki Aşil (Achilles), çok tanrılı dönem ile insan doğası arasındaki çatışmalara neden tuhaf bir birliktelik çatışmasından gelmektedir.

Bu nedenden dolayı da Aşil yarı tanrı formunda anlatılmıştır mitoloji anlatılarında.

Aşil’in babası Peleo (Peleus) tanrıça Thetis ile evlenen ölümlü bir kahramandır.

Tanrıça Thetis o kadar güzeldir ki göklerin tanrısı çapkın Zeus ve denizlerin tanrısı Poseidon tarafından tanrıça Thetis’e çapkınlık yapmışlardır.  

Zeus bir kâhin aracılığıyla Thetis’in kendi babasını tahttan indirebilecek kadar güçlü bir oğlu olduğu konusunda uyarıldığı için Thetis’i kahraman olan ama aynı zamanda bir ölümlüyle evlenmesine izin vermiştir.

Aşil’in doğumu için kâhin: “Ya Aşil’in ömrü uzun ve sıradan olacak ya da ömrü kısa olmasına karşın adı sonsuza dek hatırlanacaktır.”

Homeros’un İlyada adlı eserinin G. Vico’nun “Yeni Bilim” eserinde ifade ettiği gibi önce kulaktan kulağa bir ilahi gibi daha sonrasında yazıya geçirilmesi ve daha sonra teknolojinin gelişim sürecine göre önce kitaplar, sinemayla birlikte filmlerde Aşil’in hem birinci hem de ikinci kehaneti sinemaya aktarımı gerçekleşmiştir.

Aşil’in ölümlü kahramanlığı bir kahraman olan babası Peleo ve Thetis’in düğününden itibaren sorunlarla başlamıştır.

Düğün ziyafetinde tanrıça Hera, Athena ve Afrodit, tanrıça Eris tarafından başlatılan bir tartışma Aşil’in sonunu işaret etmektedir.

Aşil’in çocukluğu annesinin terk edilmesi ile damgalanır ve diğer tanrılarla birlikte Olympos’a geri döndüğünde Aşil’in kişiliğini şekillendirmesine neden olurken, Aşil’in devasa gücünde nefret ve şiddeti birleştirdi.

Annesi, Aşil’i terk etmeden önce onu Styx nehrinin sularına batırmış, sağ ayağının topuğundan tutmuş bu nedenle Aşil’in vücudunun batmamış kısmı yani topuğu onun tek fiziksel zayıflığıydı.

Truva Savaşı sırasında kralın oğlu ve Afrodit’in koruması altında Paris, Aşil’in topuğuna sapladığı zehirli bir ok Aşil’in hayatını sonlandırdı.

Aşil’in hayat örgü anlatısı mitolojik tarihten itibaren psikoloji bilimi de bu karakteri kullanarak zayıflıklarını gizlemeye çalışan kişilerdeki kişiliğin bozukluklarını tartışmak için kullandı.

Aşil Sendromu temelde başarısızlık korkusu, reddedilme, başkalarının eleştirisi, sevmekten, öteki tarafından vazgeçilmekten, işini kaybetmekten korku duyan kişilerin sendromu olarak tanımlandı. Aşil Sendromu hayatımızın bir veya daha fazla yönünün kontrolünü kaybetme korkusudur.

Aşil Sendromu, öznenin gösterdiği “Süpermen” ya da “Batman” gibi kahramanlık klişesi sunumu olarak sinemada bir yanlışın telafi edilmiş büyük kişisel güvensizliğin sadece görünen kısmını yansıtmaktadır.

Güvensizlik, Aşil’in mitolojik anlatısında olduğu gibi, öznenin çocukluğundaki anne figürünün terk edilmiş duygusunu sembolize etmektedir.

Sendromdaki psikolojik savunma mekanizmaları patolojik olmayan birincil tip narsisizm ile uyumlu örüntü sergilemektedir.

Freud, Narsizm’e Giriş eserinde narsisizmin çekirdeğinin gerçekliğin inkar ettiği “ben”in ölümsüzlüğünde olduğunu savunmaktadır.

Aşil Sendromunu sergileyen Süpermen ya da Batman gibi kahraman film karakterleri, narsistle eşleşen bir formda, sadece kahramanca davranışlarına değil aynı zamanda da kişisel zaferine odaklanılmaktadır.

Süpermen ya da Batman’ın kahramanlığının temel gösterge sunumu onların bireyselliğinin prototipi gibidir.

Süpermen veya Batman bir felakette kahraman olmanın ürküntüsünü bastırımını gizlemek için kitlelerden ya da doğrudan felaketin içinde bulunan kişilerden hep önde olmalı ve verilen görevi ya da üstlendiği kahramanlık savunusunu gecikmeden kabul etmektedir.

Bu noktada Aşil’in mitolojik anlatısında olduğu gibi Süpermen’in gücü sinema perdesinde dokunulmazlık noktaları- neredeyse ilahi fiziksel yetenekler ve hızı, aşırı gelişmiş duyuları, peleriniyle verilmiş olan uçma yeteneği, gözlerinden ışın atışı ve kasırgalar çıkaracak güçteki süper nefes gücüdür- Aşil gibi bir kahramanın sunumu olarak kendi başına savaşan bir kahramandır.

Sorunları çözmeye tek başına katılır.

Çünkü Aşil’in sembolik ya da metaforik anlamdaki gerçek arzusu bir felaketin ya da bir savaşın en iyisi olmak ve en şanlı olan unutulmayan ölüme sahip olmaktır.

Aşil’in hayatı gibi sinemada da bir kahramanın sunumu kahramanın kendini gerekli hissettirmesi gerekmektedir izleyicinin içsel yolculuğundaki Aşil Sendromunun basamak boşluklarına...sinemada izleyicinin göz tarlasında bir kahramana ne kadar çok ihtiyaç duyduğu, kahraman gibi izleyicinin de o kadar zaferi olacaktır.

Joseph Campell “Kahramanın Yolculuğu” adlı eserinde mitolojiyle beslenen arketiplerimiz bireyin içsel yolculuğunda simgesel telkinlerle aktarımına devam edecektir.

Mitoloji ya da sinema olsun kahramanlar aşırı erdemli sunumu, İnsanı en büyük kahraman saymadığını Aşil Sendromunda olduğu gibi Süpermen’in kahramanlık erdemi de erkek egemen aktarımla erkeklerin zayıflıklarını bastırma dürtüsü denilebilir.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol