Derya Ateşli,

Çoğunuz bu ismi hiç duymadınız veya onunla ilgili bir yazıya, habere denk gelmemişsinizdir.

Birçoğunuz benim bu yazımla birlikte onunla tanışacaksınız, tıpkı benim de başka bir yazıda karşılaştığım gibi. 20 yaşında gencecik bir kızımız.

Karaman’ın Ermenek ilçesinde yaşayan ve spora aşık bir genç. 

Ortaokul yıllarında öğretmeninin koşularda başarılı olması dikkatini çekmeye başladı önce ve daha sonra lise yıllarında o artık lisanslı bir sporcu olmuştu. 

Annesinin, “Koşma kızım kalbin durur, ölürsün.” Demesine aldırmadan gizliden gizliye idmanlarını yapmaya devam etti.

Babası tarlaya traktörle giderken o ise tüm yolu koşarak giderdi. Her fırsatı spor yapmak için değerlendirirdi.

Köy yerinde idman yapmanın bütün zorluklarını yaşamış doğal olarak.

Birçok kişi tarafından farklı gözle bakılmaya başlanmış, “Deli mi bu, niye bu kadar koşuyor?” tarzındaki sorulara maruz kalmış.

Hatta koşarken ona değnek fırlatan, taş atan yaşlı amcalar bile olmuş.

“Anca koşarsın!” diyip küçümsenmiş bile ama o yine de tüm bu söylemlere kulaklarını tıkayarak koşmaya devam etmiş.

Belki de o sözlerdi onu kamçılayan.

Attığı her adımı daha sağlam basmaya başlamış.

Bölgesel yarışlara katılıp dereceler kazanmaya başlayan Derya, milli formayı da kapmayı başarmış sonunda.

Atletizmin 2 bin su engelli dalında ilk bronz madalyasını kazanıyor.

2018 yılında ise 3 bin metre su engellide “Yılın sporcusu” seçiliyor.

Bunu hiç kimsenin bir yerde okuyup ya da duymaması ne kadar acı ve ironik.

Bu konuda aslında herkesin çuvaldızdan önce iğneyi kullanması daha doğru olur.

Bu süreçten sonra ABD’de sporcu bursuyla üniversite okuma hakkı kazanıyor.

Köyde kiraz toplayarak, tarlalarda çalışarak biriktirdiği ve pasaport parası olan 4.000₺ bir dolandırıcıya kaptırınca bu üniversite şansını kaybediyor.

Hayallerinin çok daha sınırsız olacağı bir fırsatı böylelikle bir engele dönüşüyor karşısında.

Üniversite eğitimene Türkiye’de devam eden Derya, yazları tarlalarda çalışarak harçlığını ve parasını çıkarıyor üstelik milli bir sporcu(!) bu cümle bile gençlere ve sporculara verilen değeri ifade etmeye yeter.

“Bazı kırılma noktaları yaşadım. Sakatlıklar geçirdim, antrenör değiştim ama yılmadım.

Yapabilirsin Derya, bunlar seni yıldırmamalı, dedim ve küllerimden yeniden doğdum.

İmkansızlıklar içinde imkanlar doğurmaya çalıştım.” 

Bu cümleler dilinden dökülürken gözlerindeki inancı ve azmi görmek hiç de zor değil.

Aslında su engelli branşta yarışırken aştığı her engel onu her geçen gün daha inançlı hale getirmiş.

Bizlere düşen de o engelleri elimizden geldiğince azaltmak.

İnanç, bu hayatta başardığımız veya başarabileceğimiz her ne var ise onun temelinde yatan şeydir.

O olmadan hiçbir imkansız gerçekleştirilemez.

Derya, kendine inandı ve o meşaleyi içinde taşımaya devam edip başardı.

Onu kendisinden sonra gelenlere devredecek günü gelince ve kendisine verilmeyen desteği diğer geçenlere verecektir. 

Sporun, sadece futboldan ibaret olmadığını ne zaman anlayacağız?

Gençlerimize inanmayı ne zaman anlayacağız?

Hangi alanda olursa olsun bizlerin başta yöneticiler ve federasyon başkanları olmakla beraber herkesin onlara inanması ve gereken desteği vermesi çok önemli. 

Biraz etrafınıza bakınca daha nice Deryalar göreceksiniz, sakın gözlerinizi kapamayın, onların içlerinden gizli olan ve gözlerine yansıyan ışığı göreceksiniz.

Ya mum misali zamanla eriyip bitecek ya da bir meşale gibi büyüdükçe büyüyecek ve etrafını aydınlatmaya başlayacak.

Bizler elimizi uzatmazsak onlar yürüyemez.

Bir el uzatın da görün bakalım nasıl yürüyüp engelleri aştığını göreceksiniz. 

İnsanları tek renge büründürmeye çalışmayın, onların içlerindeki renkleri görmeye çalışın.

O zaman yağmur sonrası gökkuşağını göreceksiniz.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol