Belli ki ortada hem bir iletişim kopukluğu var hem de bir yanlış anlaşılma.

Elazığ Belediyesi İktisadi Teşekküllerinden biri olan EBUAŞ bünyesinde çalışırken iş bırakma eylemine katıldıkları için iş akitleri tek taraflı feshedilen işçilerden bahsediyorum.

Elazığ belediyesi tarafından yapılan açıklamada vatandaş mağdur edildiği için başlatılan yasal işlemler neticesinde işten çıkarıldıkları ifade edildi.

İşten çıkartılan işçilerin iddiaları da çok daha farklı ve Belediyenin açıklamasıyla taban tabana zıt…

Ortada bir yanlışlık var ama kurumdan mı kişilerden mi kaynaklı belli değil.

Belli olan tek şey var o da bir mağduriyet.

Bu mağduriyetin giderilmesi aslında çok kolay…

İş akitleri tek taraflı feshedilen işçilerden bazıları diğer gazetemiz Günışığı’nı ziyaret ederek kamera kayıtları incelenirse suçsuz olduğumuz anlaşılacak, iş yerimizi terk etmediğimiz gibi kontak kapatmadığımız da görülecektir diyorlar.

Böyle bir kanıt varsa Elazığ Belediyesine özellikle de Belediye Başkanı Sayın Şahin Şerifoğulları’na yakışan kamera kayıtlarını inceleyip hakkı teslim etmektir.

İddia ettikleri gibi kontak kapatma olayı veya eyleme katılma gibi bir davranışları söz konusu değilse işlerine iadeleri hakkaniyet gereğidir.

Aksi varsa da Elazığ Belediyesi haklıdır ve mağdur edilen vatandaşın mağdur edilmesinden dolayı sorumluların tecziye edilmesi gerekmektedir.

Tabi bu durum da işten atılmayı gerektirir mi hukuk penceresinden ona bakmak lazım.

Anladığımız kadarıyla iş akitleri tek taraflı feshedilen bu şahıslar Belediye BİT’i olan EBUAŞ bünyesinde oldukları için bunların haklarını savunacak bir sendikaları yok.

Sendikaları da olmadığı için bir disiplin kurulu oluşturulup savunmaları alınmadan işten atılmaları biraz da vicdani bir mesele.

Bu vicdani meselede Belediye Başkanı Sayın Şahin Şerifoğulları’nın yeniden konuyu gündemine alıp hakkaniyete uygun bir şekilde tasarrufta bulunması en şık bir davranış şekli olacaktır.

Eskiden ekmek aslanın boğazında diye bir söz vardı. Şimdi ekmek Aslanın boğazında değil karnında adeta.

İşsizliğin kol gezdiği, işsizlik ordusunun her geçen gün çığ gibi büyümeye devam ettiği bu günlerde orduya yeni askerler kazandırmak kimseye fayda sağlamaz.

90’lı yılların sonlarında sendikal faaliyetlerimden dolayı 28 Şubat gerekçelerinden bir iki argümanı bahane ederek 11 yıllık hizmetime bakılmadan işten atıldığım günleri hatırlıyorum.

Sırf Sendika Ağalarının tekerlerine çomak soktuğum için işverenle sendika işbirliğine girmiş ve 11 yıllık hizmetim hiç sayılarak kapının önüne konulmuştum.

Bekardım, bakmakla yükümlü olduğum kimseler yok denilecek kadar azdı.

Kendime özgüvenimin had safhadaydı ve rızkı verenin Allah olduğuna inancım tamdı.

Çok gençtim ve mücadeleci bir yapım vardı.

Onun için Şeker Fabrikası olmasa da olurdu felsefesine sahiptim.

Dolayısıyla şahsi olarak pek aldırış etmesem de ailemin özellikle de annem ve babamın ne kadar etkilendiğini görmek içten içe eritiyordu beni.

Benden çok ailem etkilenmiş, uğradığım haksızlıklar karşısında ellerini Allah’a her açtıklarında göndermiş oldukları pulsuz dilekçelerini öylesine içten cümleler kurarak sahibine iletmişlerdi ki anlatılır gibi değildi.

Şimdi her aklıma geldiğinde keşke bu musibeti 10 yıl önce yaşamış olsaydım da sahip olduğum hayat standardına 10 yıl önce vasıl olsaydım diyorum.

Dedim ya mücadeleyi ve haksızlıklar karşısında savaş vermeyi seven bir yapım vardı.

Sonuna kadar mücadelemi verdim ve hukuki olarak haksızlığa uğradığımı yasal yollardan kanıtladığım halde hak ettiğim tazminatı bile anne babamın sadakası olsun diyerek talep bile etmedim.

Benim için önemli olan mücadeleyi kazanmaktı, kazandım.

Ama işten atılmama sebep olanların hiç biri benim kadar şanslı olamadılar.

Saltanatları bir dönem sonra yıkıldı.

Dahli olan herkes Allah düşmanımın başına vermesin peri perişan oldular.

Kimi hala sakat, kimi farklı yollardan farklı nedenlerle rezil rüsva oldular.

Kimilerini Allah çocuklarıyla kimilerini ailesiyle öylesine zor imtihanlara tabi tuttu ki hiç biri rahat yüzü görmedi.

Hele bir de bir şerefsiz, alçak namussuz bir hukukçu vardı ki siyasi baskılarla karar veren.

Onun başına gelenleri Allah düşmanımın başına vermesin.

Yani uzun lafın kısası bir insanın ekmeğinden olması sadece kişinin kendisini değil suçsuz günahsız ailesini de çok olumsuz etkiliyor.

Onun için geçmişte ağır bir sınav veren biri olarak Elazığ Belediyesi yöneticilerine özellikle de konuyla yakından alakalı olan idarecilere buradan salık veriyorum.

Ekmekle oynamak, hele de şoförlerin iddia ettiği gibi ortada bir haksızlık olduğu halde ekmekle oynamak hiç de sıradan bir olay değil.

İçerisinde ahlar var, beddualar var en yüce mahkemeye en ağır ve en dokunaklı cümlelerle arz edilen pulsuz dilekçeler var.

Hala reşit olmamış masum çocukların gözyaşları var, kendilerinin ellerine bakan anne ve babaların yürek yangınları var.

Her şeyden önce bir Adl-i İlahi var.

Ve bu Adl-i İlahi belki yarına koyar ama kimsenin yanına koymaz.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol