İyi olmanın egemenliği düşüncede yeni olamazdı.

“iyi” kadar “kötü” olanında gerekliliğini üreten varoluşsal oluşuma sahip olduğumuzda yok sayamayız. “İyi” ve “kötü” salt olarak bizden bağımsız var olan eylem edimi olabilir mi?

Burada önemli olan nokta hangisini özgür biçimde tercih ederek kullanabileceğimizi kavramımızda yatmaktadır.

İyi ile kötünün, bir insanın aynı bedeninde ele alınması gibi oxymoron (bir şeyi kendi anlamını zıttı ile var eden) algılanabilir.

Yine de diyalektiğe göre, zıtlar birbirinin karşıtı ve rakibi olduğu için sürekli bir yengi savaşımı içinde olduğunu da söyleyebiliriz.

Ve iki farklı şey, aslında aynı şey de olabilir mi? Mantık çerçevesinde teori oluşturmak gerekirse mümkün gibi görünmüyor.

Sadece toplumsal yaşam içindeki hayatın genellemesinden uygulamaya baktığımızda da teori değişebilir de…

Günlük hayatın içinde teori ile pratik arasında birebir örtüşme her zaman da olanaklı değildir.

Ne demek istediğimi, hayatın içindeki kimi toplumsal tiplemelerin eylemlerine bakarak açıklamak yararlı olabilir.

Öncelikle, mutlaklaştırılıp her türlü doğru, güzel ve yararlı olan şeyin çıtası, ölçüsü ve normu olarak kabul edilen iyi’nin irdelenmesi gerekiyor.

, kişisel deneyimlerimize dayalı anılarımızda veya izlediğimiz (sinema, siyaset) iyi olarak algıladığımız tiplemeler, kişi, model veya şeyler vardır.

Onları veya o şeyleri iyi olarak algılarız çünkü bunlar, rasyonalize (mantığa büründürme) ederek bizi rahatlatan, motivasyon yönünden iyi hissettiren, psikolojik olarak destekleyen, gönlümüzü ve kişiliğimizi sıcak tutan, gülümsettiren, onaylayan tiplemeler yapabilir.

İyi insanı, iyi şeyi veya iyi yapılanmayı olduğu gibi kabul ederiz; hiç eleştirme zahmetine girişmeyebiliriz. Çünkü iyi tiplemenin yaptığı eylemler bize norm/ahlakçı gibi görünür. Bu durum evrenseldir de, birçok kültürde iyilik ve iyi olma hali birbirine çok benzemektedir: Birine yardım etmek, sorun gidermek, uzlaşım sağlamak, hoşa giden şeylerin hoş bulunduğu ve takdir edildiği için yapmak edimi kolaydır. İyiliği tanımlamayı da tercih edemeyiz ama her nedense de iyi insanı hemen tanıdığımızı düşünür veya iyi şeyi, iyi eseri, iyi iletişimi hemen anında tespit etme kritiği yapılabilir. Tabii ki de bu kendimizce; başkası için bizdeki iyi’nin durumu kötü de görünebilir ve algılanabilir.

Buraya kadar sorunun kendisi tam da iyiliği, onun bir iyilik olduğunu kabul etmemizle başlamıyor mu? Örneğin: Sadaka vermek iyi midir veya sadaka veren? Çevreyi tek başına temizleyen? Denize düşeni kurtaran? Sokakta tanımadığı birine para yardımı yapan? Karşılıksız ötekine gülümseyen? Herkesin beğendiği bir edebiyat eserini yazan? Çevresiyle iyi geçinen? Kimseyi öfkelendirmeyen, herkesin arzusuna hitap ederek iyi biri olduğunun onay beklentisindeki biri iyi’midir? Kısacası, “iyiliğin kutsalı olmanın neresi kötü” düşüncesini aklınızdan geçirebilirsiniz.  Sorun, “iyi” dediğimiz şey/ler veya insanı mutlak anlamda saf, olabildiğince doğru ve eleştirilemez olarak görülen bir boyutta algılanmasında olabilir. Böyle olunca iyi, eleştiriden muafiyet almış görünmesi gereken bir kutsallık, saf hal ve idealize olarak sunulmasında başlamasında..İyi insana, bu hatta eğitimli, kültürlü ve entelektüel birine bu konuda eleştirmenin de anlamı var mıdır? Bir şeye/ötekine iyi demek için evrensel yargılar içinde kalıplaşmış birçok örnek, deneyim yazılı olarak bilinçlerimize ekilmiştir. Bu açıdan dünya iyilik örnekleriyle doludur; günümüzde de bu yönde rol modeller vardır. Sorgulanmayan, eleştirilmeyen, eleştirilmesine tahammül edilmeyen ve olduğu gibi kabul edilen iyi ve iyiliğin, kişiyi potada erimiş demir gibi düşünmeye zorlamak, kötülüğe hizmet eden kör görü bakışıyla görülmesini engellemek gibi bir işlevi de olabilir. Örneğin: Aşırı naif, hassas, dünya şekeri, herkesle iyi geçinen, her zaman aranılan, adillik yaşam görüsü olan, yardımsever, yanında olunduğunda bir nehrin kaynağından doğuşu gibi dinginlik, ruh ikizim işte bu denilen, hep beklenen, omzuna hiç tereddüt etmeden başınızı yaslayabileceğiniz kimseler vardır. Verdiğim örnek rol model iyiler beklentimizin oluşturduğu yargı iyi’liği olamaz mı? Gerçekte iyiler hep sorgulanmadan kurtuluşa ermiştir; onlar eleştirilmezler, onların dile getirdikleri onaylanır, statüsel olarak iyiliğin zirvesine oturmuşlardır. Onlar, sorgulamaya zahmet etmediğimiz vicdanımızın bekçisidirler. Tıpkı Odysseus’un köpeği Argos gibidir. Ötekindeki, saf ve bozulmamış biri olarak bu kimselerde, bizde olmayan hoşumuza giden şeyleri bulup kendimize arındırma olanağı sundukları için bir iyinin oksimotin rutinini yaşanabilir. İyi, iyi olan şeyler bizi kendisine çeker. Çünkü ahlaksal da iyi rahatlatıcıdır. İyi, bizim kör görümüzde görünmeyen veya görmeyi kabul etmediğimiz şeyleri göstermeme gibi bir rol maskesi üstlenebilir mi? İyi olan iyi olabilir mi? Her sorunu iyicil uzlaşımda çözen rol modeller, hep iyiliğin balığını tutarak balık tutmamızı öğrenmeyi engelleme de aracı olmaz mı? İyinin, iyiliğin bağımlılığı bizleri yetersiz yapmaz mı?

İyi olarak tanımlanan şeyler kapitalizmin temelini atan tekelleştirme, otorite, üzerimizde statü oluşumunun kabulünü onaylamamızı sağlamaz mı? İyilik, toplum mühendisliğinde azınlıkta kalan iyilerin iyilik yapmasını beklerken, iyiliğe düşman oluşturabilir. Sürekli başkalarıyla iyi geçinen, iyiden, iyilikten sürekli söz eden, iyi olmaya şeyler. Belki de hayatı, kötü şeyleri sınır dışı ederek anti-diyalektik yaparak eylemsizliğe itiyor olabilir mi? İyilik, belli bir aşamada dayatmaya dönüşebilir. En basit örnek üzerinden anlatmak gerekirse, ebeveynlerimiz daha biz çocukken bir tercihte (bir yiyecek, oyuncak vs.) bulunacağımız zaman “bunun senin için daha iyi olacağını düşündük” veya yetişkinlikte “bunları senin iyin adına yapacağım” ya da bir dostumuz “bu yaptığın kötü, hoşuma gitmedi, iyi bir şeyler yapman gerekir” gibi söylemlerle, kendi tercihimize bağlı olan iyinin kör görüsünü tahrif edebilir. İyiliğin statüsüne boyun eğmeden önce kötülüğün, kötünün ne olduğunu da öğrenmemiz gerekir. Çünkü kendimizi yargılarken “iyiyim” düşüncesi ötekini “kötü” olarak algıladığımız anlamına gelmez mi? Empati yaparken en fazla zorlandığımız noktada iyiliğin zirve kaymasında olabilir. Kötü olmadan iyi olmayı, iyinin ne olduğunu tam manasıyla da anlamlandıramayız, diye düşünüyorum.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol