İster hissi kablel vuku ister neşvünema ister muhabbet- ül ula, ister sıratı Hüda, muhabbet-ül kulüb, müruru tabiizzaman, ister lütfu Rabbani … ne denilirse denilsin daha ilk okula başlamadan ismi geçtiği zaman bile muhabbet, hürmet duyduğum tarihin kıymetli silinmez sayfalarında iz bırakan duruşu olan büyük insanlardan, büyük hükümdarlardan bir tanesi de Sultan Abdülhamit Han’dır.
Öyle kolay mı nefis taşıyacaksın, yetkin, kudretin olacak ama kibirden uzak alçak gönüllü olacaksın, etrafın yalakalarla- çok yüzlülerle dolacak iltifatlara, şöhrete aldanmayacaksın, sana para, mal, mülk, servet verilecek yüzüne bile bakmayıp elin tersiyle itelediğin gibi bu kişilerin yüzüne tüküreceksin, hakkın olmayana tenezzül etmeyeceksin, etrafında yakınların dolaşıp makam ve rakamlara çökmeyecekler, her şey sana verilecek itibar etmeyip emanet ve vekalete önem vereceksin, garip gurebayı, yetimi, fakiri görüp gözeteceksin…
Baskılara, tehditlere, hainlere, düşmanlara, kafirlere boyun eğmeyip onlarla mücadele etmeyeceksin ve asla da korkmayacaksın.
Samimiye, sadakat, vefa, hürmet, muhabbet, güven, cesaret, mukaddesat libası sana çok yakışacak, duruşun, kırmızı çizgilerin olacak, bir o kadar da vakur ve imanlı olacaksın.
Kutsal ve inanç değerlerin, mukaddesatını, bayrağını, vatanını da canından aziz bileceksin…
Bütün bunlara rağmen, zor şartlara rağmen dile kolay devleti de idare edeceksin…
Tarih 21.05.2009… Günışığına özel bir not düşülmüştü. Bakalım bugünü anlatan o ölümsüz hakikatleri.
Sultan Abdülhamit Han; Hazine-i Hassa’dan, yani kendi cebinden, parasını ödeyerek yabancı ve yerli mühendislere Musul ve Bağdat Havalisiyle, Dicle ve Fırat Nehirleri Havzasında petrol taraması yaptırmış.
Alman Maden Mühendisi Paul Groskoph ve Osmanlı’dan Habib Necip Efendi’nin Başkanlığındaki araştırma sonrasındaki çalışma raporu tespit haritası ile 22 Ekim 1901’de Abdülhamit Han’a sunulmuş. Anadolu’nun neredeyse tamamında, yüksek ölçekte petrol rezervi olduğu saptanan çalışmada işte bazı alıntılar:
“Haritayı hazırlayan heyet, Bitlis Suyu denilen çayın kıyısı boyunca, önemli petrol rezervleri saptamış. Heyet Başkanı Paul Groskoph, petrol noktalarını tek tek tespit ettiklerini aktarırken, izledikleri güzergâhı da ayrıntılı bir biçimde anlatmış. Petrol havzasını karış karış dolaşan Groskoph, Siirt tarafında ve Dicle Nehri kıyısında zengin petrol rezervleri bulunduğunu vurgulamış.
Güneydoğu Anadolu’nun neredeyse tamamı ve Doğu Anadolu’nun bir bölümünü kapsayan petrol haritası, Diyarbakır, Mardin, Bismil, Hazro Çayı çevresi, Sinan, Batman Çayı çevresi, Dicle Bölgesi, Midyat, Bedran, Tulan, Siirt, Botan Çayı çevresi, Habur, Fındık, Cizre, Bitlis Çayı Kıyısı ve Hakkâri’de (Çölemerik) çok önemli petrol yatakları bulunduğunu kaydetmiş…”
Osmanlının 34. Padişahı, hükümdarı. Zekâ ve cesaret dolu haysiyetli bir hayat ve gargat ağacı arkasında saklanan Yahudi’nin çok yüzlü hileleri, ayak oyunları, tehditleri…
Bütün bunlara rağmen Osmanlı İmparatorluğunun ilk anayasası olan Kanuni Esasiyi ilan etmesi, dillendirmeden Meclisi Mebusan’ı süresiz çalıştırmaması, Hafiye teşkilatını kurması, Avrupa ile çatışmamak için Duyunu Umumiyi resmileştirmesi, Müslümanlarla güçlenmek için demiryoluna önem vermesi, dış politikadaki başarıları, İslam Alemini ayakta tutabilmek için halifeliğe önem vermesi, yatırımları, birçok alandaki başarıları…
Muayyen bir ömrü bakiye çevirmesine rağmen Büyük Vatanperver, Cennet Mekân da Merhum Mehmet Akif gibi sürgünlere maruz bırakılmıştı.
Dile kolay otuz üç yıl vatanı idare etmek…
Fatih Sultan Mehmet Han gibi Sultan Abdülhamit Han’ın bedduasını da unutmama lazım. “Şahsımı değil, milletimi bu hale getirenlere hakkımı helal etmiyorum.
Milletimi kurtar Allah’ım. Milletimi yok etmeye götüren sahte kurtarıcılar ve sahte kurtuluşlardan kurtar ve ona bir gün gelecek kurtarıcıları ve gerçek kurtuluşu nasip eyle.”
Rabbim mekanını cennet eylesin, şefaatinden de mahrum etmesin. Âmin.
İşte örnek idareci, bürokrat ve şekilden öte insan…
