Modern çağ insanının içinde bulunduğu ruhsal durumun sebebini kimi maddi yetersizliğe bağlar, kimi de maneviyatın eksikliğine bağlar. Bir eksikliğin olduğu aşikâr olsa bunun ne olduğunu kavrayabilmektir önemli olan. İnsanların en temel sorunu aslında neye sahip olduğuna değil de neyin eksik kaldığına baktıkları ve sahip olduklarını görmeyip hep sahip olamadıklarının peşinde koşmalarıdır. Bu tarz bir düşüncenin sonucunda da ulaştıkları sonuç hep bir hüsrandır. Sahip olunanın değerinin bilinmemesi bir kıymetsizlik ortaya çıkarıyor. Yani ulaşılan her şey bir süre sonra tamamen kıymetsiz ve değersiz bir hâl alıyor kişinin gözünde. İnsana o hazzı veren ulaşmak değil, ulaşmak için harcanan çaba ve ortaya konan mücadeledir.

Günümüz insanın çoğunda eksik olan en temel şey, “Hayal etmek” eyleminin olmamasıdır. Ömrünü adayacağı bir değerin olmaması derin boşlukta kalınmış bir his uyandırır kişide. Oluşan bu boşluğun temel nedesi ise sahip olunan konfordur. Tabi ki konfor kelimesi insanlarda farklı anlamlar barındırabilir ama hepsinin de vardığı veya varacağı nokta aynıdır: koca bir bataklık!

Bu noktada da akla Ali Şeriati’nin:

“Konfor, ruhun bataklığıdır.”

sözü akla geliyor. İçinden çıkılamayacak asıl nokta ruhun içine düştüğü koca bir boşluktan oluşan bataklıktır.
Konfor arttıkça, imkanlar çeşitlendikçe düşünme eylemi kenara çekilir yavaş yavaş. Zaten sizin yerinize düşünen birileri olduğu için sizler de o yorucu ve çetrefilli eylemle uğraşmanızın bir anlamı kalmıyor. Bu noktadan sonra artık başkalarının düşünceleriyle bulanmış olduğunuz için zihninizden geçip cümlelere dökülen hiçbir fikir size ait olmamış olur. Eylemsizlik, bir bedeni nasıl hantal ve tembel bir hale sokuyorsa düşünememezlik de zihin dünyasını o kadar tembelleştiriyor. Başkalarının fikirleri, cümleleri sizin zihninizde yankılanıp durduğu için onlar gibi düşünmeye başlarsınız.

Okumak, araştırmak, incelemek, eleştirmek gibi eylemler kişiyi her zaman diri tutar. Zinde olan bir düşünce dünyasıda hep bir arayış içerisinde olur. Bu arayış da ona, asıl zenginliğin ruhun sahip olduklarının olduğunu gösterir. Ruhun doygunluğu huzurla eşdeğerdir aslında.

Modern çağ denilen bu dönemde imkanlar oldukça artmış durumda fakat insanların mutsuzluğu, doyumsuzluğu da bunlara paralel olarak aynı şekilde artmakta. Ruh, sadece tüketmeye odaklanmış durumda. Satın alınmak istenilen her şey bir “tık” uzağımızda artık. İnternetin birkaç dakikalığına kesintiye uğradığında insanların verdiği tepki inanılmaz haller almaya başladı. Aslında ihtiyaç değil, sadece ondan alınan haz ve kişiye sağladığı konfordur. Bu da ciddi anlamda zihinsel yetilerin bir örümcek ağıyla sarıp sarmalanmasına sebep oluyor. Yaşanılan ufak bir kesintiyle insanlarda can sıkıntısını ortaya çıkarıyor. Bunun can sıkıntısından ziyade sanalda bulduğu o yapay dünyanın gerçek dünyayla uyuşmamasıdır. Kendisine sunulan o rahatlıktan uzaklaşınca neşer yapabileceğini bilemediği için, hayatla nasıl iletişim kurabileceğini bilemediği için sudan çıkan balık misali çırpınıp durur amaçsızca. Sonuç ise döndüğü o sanal ve konforlu denizde birilerinin oltasına takılıp gitmek. Hayal edin ve yaşamak için bir gayeniz olsun!!!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol