Gazeteci, İletişimci ve Medyanın Kültürel Çalışmalarında öncü ismi olan George Gerbner’in “Kötü Dünya Sendromu” medyada maruz kaldığımız şiddetle ilgili içeriklerin fenomenlerini tanımlamak için kullandığı terimdir. Kitle iletişim araçları izleyicilere yani bizlere olduğundan daha kötü- tehlikeli bir yer olduğuna inandırır. Dünyadaki kötülük, affetmeyen yer olarak gözümüzü korkutmaktadır. Ortalama Dünya teorisi ise Gerbner’in Yetiştirme (Ekme) teorisinin ana sonuçlarından biridir. Daha basit anlamda ifade edecek olursam “Kötü Dünya Sendromunu” doğumumuzla birlikte beşikten mezara, medyayla çevrili olan dünyaya gelmekteyiz. Medyayla çevirili dünyamızda süreğen biçimde şiddete maruz kalıyoruz. Örneğin: Savaşlar, silahlı saldırılar, soygunlar gibi biz izleyicilerin mekân ve zamandan bağımsız malumatının olmadığı şiddet bilgilerini bildiren medya izleyicisine dönüşüyoruz. Medya için izleyici kitlesinin önemi, izleyici ikna edilmişse; ona aktarılan, enformasyonu (bilgiyi) okuyacaktır, izleyecektir ve dinleyecektir. Gerbner’in “Ortalama Dünya Sendromu” teorisi de, aslında biz izleyicilere dünyanın daha kötüye gitmediği güvenini de aşılamaktadır. Çünkü hepimiz o kadar bağlıyızdır ki, sahip olduğumuz araçlar (Tv, radyo, internet) dünyayı daha küçük bir yer haline getirmektedir.

Dünyada meydana gelen olayların daha fazlasını görüyoruz. “Dünyada neler oluyor?” düşüncesine göre davranışı edinerek dünyanın acımasız bir yer olduğundan şüphemiz kalmayacaktır neredeyse…

Medya, şiddetle ilgili içeriğin izleyicilerine dünyanın gerçekte olduğundan daha tehlikeli olduğuna da ikna ederek, herhangi birinin güvenli bir yer olduğuna dair garanti ettiğinden daha fazla korunma arzusu uyandırır.

Aşılanan korunma arzusu izleyicide, Korku, Belirsizlik ve Şüphe (FUD), satış, pazarlama, halkla ilişkiler, siyaset ve gazete gibi iletişim araçlarında propaganda da kullanılan bir retorik ve yanılgı taktiğidir.

FUD genellikle, kültürlerin, inançlarının güvenilirliğini baltalamak için tasarlanmış olumsuz bilgileri yayarak kamuoyunun algısını etkilemeye yönelik stratejik bir girişimdir.

FUD, sistemde otorite olan kurumların korkuya başvurmasının bir tezahürüdür.

Korkuya başvurmak, bir kişinin bir rakibe karşı korku ve önyargıyı artırmak amacıyla aldatma ve propaganda kullanarak kendi ideolojisine destek oluşturmaya çalıştığı yanlı bir enformasyondur. Korkuya başvurmak gibi mutluluk dağıtımı da pazarlama ve siyasette yaygındır.

Medya hem korku pompalarken hem de mutluluk propagandasını aynı anda yürütür.

Çünkü mantıksız korkuları dizginlemeye çalışanlar genellikle tam tersini öne sürmelidirler…

Evrimsel Psikolojiye göre, insanlar tehlikeye karşı dikkati odaklamada geçmiş deneyimlere dayalı algı dürtülerine sahiptir.

Çünkü korku, tehlike ve tehdit gibi dürtü farkındalığımız insanlığın evrimsel tarihi boyunca hayatta kalmak için önemli olmuştur.

Medya, tehlikelerle ilgili haberlere yönelik korku iştahımızı karşıladığında, bu etki mekanizması kültürel evrimle daha artışa neden olmaktadır.

Kültürel etkinlik medya yapımcıları, izleyiciye yönelik dikkat ekonomisine göre rekabet oluşturmaya dayalı olduğu söylenebilir. “Mutlu Şiddet” Gerbner’in, Tv ekranında, sinema perdesindeki görüntüsünün şiddeti için literatüre kazandırdığı bir kavramdır.

Ona göre, ekranda görünen şiddet, sadece temel anlamıyla şiddet değildir.

Mutluluk şiddeti izleyici için stokastik bir fenomen olarak algılanabilmektedir.

“Mutlu şiddet”, izleyicisi sakin, hızlı, acısız ve sıklıkla da muhteşemdir ve hatta heyecan verici olduğu kabul edilir, ancak süreç genellikle sterilize edilmiş biçimdedir.

Her zaman mutlu sona yöneliktir. Her şeyden öteye, can sıkmak için değil, amaç eğlendirici olmasıdır.

Sinema, Tv gibi öykü anlatıcısı araçlar en önemli anlatım öğesi: Toplumsal rolleri ve toplumda işleyen korku mekanizmalarını düzenlemesidir.

Gerbner, medyanın insanlara her türlü şiddet ve güç karşısında korku, güvensizlik, endişe sahibi olmayı, pasifleşmeyi ve hatta boyun eğmeyi yerleştirdiğini savunmuştur.

Mutlu şiddet biz izleyicilerin bilincine ekilen korku paranoyasını üretime dönüştürerek daha güvenli dünya için gördüğümüz şeylere karşı korunma güdüsüyle motive etmede etkin olacaktır.

Daha güvenli kentler, daha güvenli çevre, daha güvenli otomobil, daha güvenli ev, daha güvenli gıda gibi hayatımızı her yönden biçimlendirerek davranışlarımızı etkileyecektir.

Gerbner: Bir kültürün hikayesini kim anlatırsa, gerçekten insan davranışını yönetir.

Bu kültür eskiden ebeveyn, okul, kilise, topluluk olduğunu savunmuştur.

Medya, biz izleyicilere hem korku hem mutluluk arasında seçim yapmada ve davranmada çelişkili dünyalar yaratarak, düşüncelerimizde ayna evrenimiz olmaktadır.  

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol