“Hayattaki mutluluğun sırrı nedir?” diye bir sorunun binlerce cevabı vardır. Soruya muhattab olan ne kadar kişi varsa o kadar farklı yanıtı vardır. İnsanların hayata bakışı ve onlara için mutluluğun nerede olduğunu göre cevaplarda değişkenlik ve çeşitlilik gösterir. Buna bireysel bir yanıt da verilebilir, bunun yanında geneli kapsayan bir cevap da.

Ancak bunun cevabını Hikmet KAYA, kendince cevaplamış, sözcüklere dahi gerek duymadan. Bir Orman Mühendisi olan Hikmet KAYA, Sinop’un Boyabat bölgesinde göreve başladığında çektiği bir fotoğrafı çerçeveletip 41 yıl sonra aynı yerde tekrar fotoğraf çekinir. İki fotoğraf arasında geçen onca yıldan daha fazlası vardı. Daha önce çorak bir toprak parçası olan küçük tepelerden örülü bu araziyi güzel ve düzenli bir ekip çalışmasının ardından yeşilin bin bir tonunu barındıran küçük bir cennet bahçesine çevirmiş. Çekilen ilk fotoğrafın arkasında kahverengi bir fon varken ikin fotoğrafta ise arkada yemyeşil bir fon yer alıyor. 

O fidanları dikerken kürek ve kazma sallayan o eller, onları toprağa koyan ve üzerine toprağı atan eller, düzenli biçimde kontrolünü yapanlar...

Çoğu belki de üzerinde yürüdüğü toprağın altındadır.

O fidanları dikerken bu arazinin böyle güzel olacağını düşlemişlerdir.

Ömürleri yetmese de umutları o fidanları büyütüp kocaman bir ormana dönüştürdü.

Benlikten kopuk “biz” diyebildiler ve kendilerinden sonra gelebilecek olan nesillere hem yaşanabilir bir doğa hem de güzel bir miras bıraktılar. 

Mutluluğu diktikleri her bir fidanın toprağa kök salmasında buldular.

O fidanlara can veren her bir yağmur tanesi aslında geleceğe bıraktıkları umutlarını yeşertti. 

İnsanların yakın zamanlarda bu kadar bencilleştiği bir dünyada böyle güzel örnekleri görebilmek çok umut verici geleceğe dair.

Böylesi güzel davranışları, mirasların artması için insanlara yatırım yapmalıyız.

Burada yatırım derken de çoğu ebeveynin çocuklarını yatırım aracı olarak gördüklerini belirtmek lazım.

Onları öncelikli olarak iyilik peşinde koşan ve doğrudan yana olan bireyler olarak yetiştirmeliyiz.

O zaman daha iyi görebiliriz çoraklaşan toprakların yeşerdiğini, kurumuş gül bahçelerinin yeniden bülbül sesleriyle birer cennet bahçesine dönüştüğünü.

Atılan her adımı geleceğe bırakılanilecek bir güzellik olarak idrak edersek yürüdüğümüz her sokak çiçeklerden örülü bir cennete dönüşecektir.

Yaşamın ve yaşamanın ne olduğunu o zamanla anlarız.

Bu güzellik, ruhlarımıza sirayet edecek ve oradan yüreğimize doğru akarken sözlerimizde en güzel kokularıyla ortaya çıkacaktır.

Güzel düşünen bir yürekten ancak güzel düşünceler ortaya çıkar!

Hikmet KAYA, bu güzellikleri görebilen ve geleceğe taşımaya çalışanlardan biri, onun gibi daha nicelerinin var olduğunu biliyorum ve bunlardan biri belki de sizlersiniz.

Yeter ki içinizdeki güzelliğin peşinde gidin.

O zaman bir cevap bulacaksınızdır yazının başındaki soruya...

Mutluluk hiçbir zaman tekil değildir!!!

Hayat, her zaman paylaşınca güzelleşecektir.

Mutluluk paylaşıldıkça yüzdeki tebbesümlerin birer çiçeğe dönüştüğünü görebilirsiniz.

Hüzün de paylaşılınca omuzlardaki o ağır yükün hafiflediğini göreceksiniz. 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol