Güzel ve dopdolu bir yaşam için ne yapmalıyız?

Öncelikle karşımıza çıkan şeyleri engel olarak görmemeliyiz.

İnsan mutlu olmak için yaşamalıdır.

Mesela neden bazılarımız engellere rağmen kendini iyi hale getirebiliyor?

Sigmund Freud’a göre hayatta ümit edebileceğimiz en iyi şey acı çekmemektir.

Freud’un bu görüşü, Antik Yunan’ın Epikürcü felsefe anlayışı bağlamında hazza kaçış olarak acıdan kaçınmanın gerekli olduğunu ifade eder.

Fakat, Pozitif Psikolojinin babası Martin Seligman, Freud’un görüşünü ahlaken zararlı bir kişisel çıkmaza dönüşebileceğini düşünmektedir.

Seligman’a göre hayatı yaşanılır kılan şeyler: endişelerimiz, streslerimiz ve olumsuzluklardan kurtulma ya da kaçınma davranışı değil.

Mutluluğa erişmenin uzun bir periyoda dayalı süreç olduğunu belirtmektedir.

Bu süreç Seligman’a göre, hayatın olumlu ya da olumsuz düşünen insanlara aynı trajediyi veya şansı sunmaktadır.

Önemli olan hayatın sunduğu şeyler arasında ilk sırada yer alan stres, endişe gibi olumsuzlukları hangi düşünceyle karşıladığımız ve kabul ettiğimizdir.

Seligman’da Antik Yunan’ın Stoacı felsefe anlayışla acıdan kaçınmadan onu kabul ederek mutlu olacağımızı düşünür.

Haftalar öncesinden çeşitli markaların “Anneler Günü” paylaşımlarına, hatta çoğunun bir de “İnfluencer”lar (etkileyen kişi) tarafından tekrarlı paylaşımlarına maruz bırakılıyoruz.

Çünkü, insanların gösteriyi seyretmeye dayalı haz alma ihtiyaçları vardır.

Ki; insanlar gördükleri şeylere dönüşmeye de pek yatkınlardır.

Davranışsal iktisadın yani psikoloji bilimini çok iyi kullanan pazarlamacılar, bizlere, mutluluğun sattıkları ürünleri tükettiğimizde elde edebileceğimiz bir duygu olduğuna ikna etme konusunda kararlılar.

Nasılsa, daha önümüzde bir de “Babalar Günü” gibi birçok duygularımıza dayalı tüketim günleri var.

Ramazan Kurtoğlu’na göre davranışsal iktisat, insanların harcama yaparken, tasarruf ederken, yatırım yaparken ya da borçlanırken neden ve nasıl irrasyonel (mantıksız) davrandıklarını çözümlemektedir.

Yani kısacası, tüketici kitlesi için nasıl piyasada farklı ürünlerin farklı farklı üretim ve kullanım alanları yaratılıyorsa; kitleler tarafından tüketilecek mutluluk, hatırlama, kutlama, yasaklama gibi farklı farklı alanlarda kullanılacak günler de yaratılıyor.

Kutlanan günlerin bizlerde yarattığı mutluluk faydasına bakacak olursak, aldığımız haz, acı veya psikolojik olarak motivasyonumuzu arttırıcı ya da tam tersine günlük hayatta işlevsel olarak performansımızı düşürecek bir durumla ilgisi yoktur.

Amerikan Psikoloji Birliği’nin başkanıyken “pozitif psikoloji”ye bu ismi veren Seligman’ın bir mutluluk teorisi vardır.

Gerçekte kendisinin “mutluluk bilimi” olarak tanımladığı pozitif psikolojiye “mutluluk bilimi” verdiği için pişman olduğunu yönünde düşüncesini okumuştum: Davranışsal iktisadın “well-being” (yani genel iyilik durumu) pazarlama günlerini icat edenlerin amaçlarını daha iyi yansıtıyor.

Amaç, araç olduğunda insan denilen sosyal varlık pazarlanan bir mal olarak ürüne dönüşebiliyor.

Bu dönüşümün gerçekteki amacı ise bizlere ait olan kişisel duygularımızın tüketimine yönelik pazarlamacılar tarafından silsile halinde mutluluk manipülasyonuna dönüşmektedir.

Mutluluk manipülasyonunda tüketim ürünü aslında sürekli üretilen-üretilirken tüketilen duygularımızdır.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol