Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum herkesin birinci gündem maddesi. Nereye gitseniz zamlar konuşuluyor.
Esnafından, memuruna, işçisinden öğrencisine kadar herkes, durumu kendince izah etmeye çalışıyor.

Reisin faizi düşürme ısrarı neticesinde, dalgalanan döviz kuru girdi maliyetlerini arttırınca, zamlar da sağanak yağmur gibi yağmaya başladı.

Erdoğan'ın "Faiz sebep, enflasyon sonuç" teorisindeki ısrarı, piyasayı karıştırdı ve faizi düşürmediği gibi, olabildiğince de yukarılara çıkardı.
Bankalar konut, ihtiyaç, tüketici, tașıt kredi faizlerini arttırmak durumunda kaldı. Halkın alım gücü düşünce, kredilere talep de azaldı. Bu da piyasadaki sirkülasyonu, döngüyü olumsuz etkiledi ve bankalar mevduat anlamında sıkıntı yaşamaya başladı.

Kur Korumalı Mevduat sistemini (KKM) hayata geçirerek vatandaşlarını Türk Lirasında tutup, dövize karşı korumayı amaç edinen Reis, şimdi bu sistemin ekonomiye olan olumsuz yansımasıyla nasıl baş edeceğini düşünmeye başladı.
Zira bu sistemin ekonomiye maliyetinin yıllık 400 milyarı bulabileceğinden bahsediliyor.

Hdp Eș Genel Başkanı Garo Paylan'ın söyledikleri düşündürücü:

‘‘Kur Korumalı Mevduat sisteminde; mevduat getirileri, dolar getirisinin altında kaldığında aradaki fark bütçeden ödeniyor.
Uygulamanın başlatıldığı ilk günlerde 11,60 TL olan dolar kuru, bugün 14,80 TL’yi aştı. Yıllık %19 faizi beğenmeyen Erdoğan, şimdi KKM ile yıllık, %110 faiz ödüyor. Bu sistem hazineyi çökertebilir, ‘hiper enflasyona’ yol açabilir.
Kur Garantili Mevduat sisteminin şu ana kadar kamuya yani Merkez Bankası ve hazineye maliyeti, bugün itibariyle 75 milyar TL’yi aşmıştır. Doların her %10’luk artışında ise, kamuya ekstra 60 milyar TL ek yük binecek"

Bilgi Üniversitesi Ekonomi Prof. Cem Başlevent ise, başka bir ihtimalin varlığına dikkat çekiyordu:

‘‘KKM’yi bir kurtuluş reçetesi olarak toplumun önüne koyan iktidarın tek amacı, kur patlamadan seçime kadar ekonomiyi ayakta tutmak. Kazasız belasız ülkeyi ve tabii ki kendilerini seçime götürmek..."

Reis, faizi düşürme ısrarından üç ay sonra vazgeçti ama artık bazı şeylerin telafisi için geç kalınmıștı.
Piyasalar yangın yerine dönmüş, enflasyon yeniden hortlamıș, lira, en çok değer kaybeden ülke paralarından biri konumuna düşmüştü...

Nitekim bu gerçeği bakan Nebati de bir tv programında itiraf etmiş ve liranın dibe vurduğunu, daha düșebileceği bir alt yer kalmadığını açıklamıştı.

Akaryakıt, elektrik ve doğalgazdaki zam yağmuru ülkedeki tarımı da bitirme noktasına getirdi.
Artan girdi maliyetlerini karșılayamayan iktidar, bu durumdan kurtulabilmek için  alternatif çözümler aramaya bașladı...
Bunlardan biri, Uruguay'dan canlı hayvan ithalatı...
Canlı hayvan ithalatı, kısa vadede bir çözüm gibi görünse de uzun vadede çözüm getirmeyeceği gibi, ülkedeki tarım ve hayvancılığı da yok edebilir endişesini taşıyanların sayısı oldukça fazla...
Kendi kaynaklarımızı etkin kullanmak yerine, günü kurtarma çabası ne kadar doğru, bilemiyorum...
Bizim daha kararlı, başarılı ve kalıcı adımlar atmamız gerekiyor. Aksi halde çok daha zor günler bizi bekliyor olacak...

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol