Sosyal psikoloji her insanda dışsal etkiye bağlı olan nedenleri aramak ve kontrol edici  toplumsal mekanizmalara odaklanır. 

Gordon Allport’a göre bir önyargı yanlış bir fikirden farklı olarak çalışan tüm kanıtlara karşı dirençlidir.

Önyargıyı yok edebilmek içinse bir kişi hakkında ne kadar çok şey bilindiği takdirde  o kişiye veya kişilere karşı düşmanlık hissi duyma olasılığı o kadar az olacaktır.

St. Exupery okuyucunun zihnine önyargı görüşünün ne olduğunu aktarabilmek için “oyun oynanması” gereklilik kurgusunu bilir.

Küçük Prens’te anlatıcı çok masum bir şey çizer kağıda: Bir boa yılanı.

Hayvancağız biçimsizdir, çünkü hemen az önce bir yutuşta koca bir fili midesine indirmiştir.

Küçük Prens, yetişkinlerin aptallığı konusundaki ilk dersini alır; boa yılanı resmini gösterdiği her yetişkin yılanı bir şapka olduğunu düşünür.

Çizim bize önemli bir şeyi öğretiyor: Eğitimli yetişkinler, zamanla görülür olanda görülmezi görmeyi öğrenebilir.

Ancak bu koşul beklentilerimizden ve önyargılarımızdan kendimizi sıyırabilecek bir gün bağlı yani hayal gücümüzü kullanmak.

Başka bir deyişle yeniden eski saf halimize (çocuk) dönerek oyuncu ruhumuzu yeniden benimseyerek başarabiliriz.

Fransız sosyolog, filozof ve psikolog Michel Foucault’un ifadesiyle bir oyun ancak sonunda ne olacağını bilmediğimiz zaman oynanmaya değer olur.

Küçük Prens’in anlatıcısı bizlere önyargının hata nedenini metafora dayanarak alımlatmaya çalışır.

Psikolog Judson Browne bizlere önyargıya neden olan bağımlı zihinsel düşünceyi çözümlememiz yol tabelası çizmektedir.

Örneğin bizlerin her gün çözmemiz ve değerlendirmemiz gereken birçok sorun vardır. 

Bu nedenle zihnimiz sorunlara yönelik genellikle sonuçları optimize etmek için simülasyonlar oluştururuz.

Mesela bir otoyolda giderken veya bir yol çıkışına yaklaşırken ya da yanlış şeritteysek, simülasyonları kafamızda yapmaya başlarız.

Arabalar arasındaki mesafeyi, onların göreceli hızını, bizim kendi hızımızı, çıkışa ne kadar uzak olduğumuzu düşüneceğizdir.

Bir sonraki arabayı geçmek için mi hızlanacağız, yavaşlasak mı diye bir değerlendirmeye başlarız.

Hemen öndeki aracı geçmek için hızlanarak kaza yapmak yerine bir kaç durum olasılığını hesaplayıp yaşamak kesinlikle daha iyi bir seçenektir.

Önyargılarımızda otoyol simülasyonlarına benzerlik gösterir, Fakat genellikle subjektif önyargılar tarafından kolayca yanıltılır çünkü dünyayı olduğu gibi değil, istediğimiz gibi görme eğilimindeyiz.

Bu subjektif algılar zihinimizle daha sıkı sıkıya içine geçerse neden olan  bağımlılık yani dışsal etkenli bir kimyasal gibi olur.

Bağımlılık problemi görmeyi zorlaştırıyor, bu noktada davranış değişikliklerinden bahsetmiyorum.

Bunlar düşündürücü düşüncelerdir ve gelecekteki değerlendirmelerimizi doğrudan etkileyecektir. 

Önyargı, düşünme esnekliğini kaybetmemize, artık yeni bilgileri kabul etmeye ve çevre değişimlerine uyum sağlamaya istekli olmamamıza neden olur.

Genellikle kendi filmimizin “yıldızları” haline gelebilir, kendimizi evrenin merkezi haline getirebiliriz, bu da genellikle olumsuz sonuçlara yol açar.

Bir konuyu kişisel önyargıyla değerlendirmemek gerekir.

Çünkü kendimizi tekrar tekrar aynı ışık altında gördüğümüzde o görüntü varsayılan görüntü haline gelir, değiştirmenin çok zor olduğuna dair bir inanç.

Bir problemi çözerken yapmamız gereken değerlendirme, tahmindir, ancak kendi içgüdüsel inançlarımız tarafından dayatmak yerine objektif bir bakışa sahip olmaktır.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol