İnsanlık var olduğu tarihten bu yana en çok da son dönemde kirlenen iç dünyamızı biraz da olsun arındırmak adına SCHOPENHAUER’i sözleri içinde adeta bıçak etkisi yaratan Hukuk, “Ahlak ve Siyaset Üzerine” adlı eserini okumalıyız diye düşünüyorum.

Düşünür, 127 sayfalık eserin 80 sayfasını AHLAK üzerine ayırması bir imleç olarak bakılabilir, 47 sayfasını HUKUK VE SİYASET üzerindeki düşüncelerine ayırmıştır. İnsanın varoluşsal amacını ve hayatın her alanında var olabilme erdemini temel olarak ahlaka indirgemiştir.

Felsefede olduğu gibi ahlak insan olmanın temel dinamik taşı değil midir?

Schopenhauer tinin ahlak felsefesine bakış açısında: “...birçok insan başkasını gerçekte nasılsa o şekilde görmüş olsaydı dehşete kapılırdı,” der.

Gerçekten de bizler kimleriz?

İkiyüzlülük, düzenbazlık, riyakarlık, gösteriş, sahtecilik ve hilekarlığın örtüsünü de -ki her şeyin üzerine örtülmüştür- sıyırmak, dünyada gerçek dürüstlüğün ne kadar nadir rastlanılır bir şey olduğunu ve en az umulduğu yerde bile, zahiren erdemli görünen bütün işlerin arkasında, gizlice ve en iç derinliklerinde, günahkarlığın, ahlaksızlığın pusuda beklediğini göstermek!

Ne azim bir mesele! Sırf bu sebepten ötürü birçok iyi insan dört ayaklılardan dostlar edinmişlerdir, cümlesinde olduğu gibi aslında hepimiz iyilik timsalleri birer nesneleşmiş piyanolarız.

Bu benzeştirme insanlık adına biraz acımasız da oldu.

Evet. Gerçeği kabul etmemek de doğamızda hep var olmuştur.

Kim olduğumuzu dahi kendimize itiraf edemeyen bir piyanonun tuşları gibiyiz.

Kim hangi tuşumuza basmış olsa istenilen sesleri vermiyor muyuz…

İnsanı toplumda ahlaki açıdan birey olarak ele alırsak piyano gibi ama esas olan toplum yani piyanonun pedaller’dir.


Albert Lavignac’ın da dediği gibi “Pedal sanatı ayağın nasıl konulacağını değil, nasıl çekileceğini bilmektir,” der.

Aslında ahlak bi nevi toplumun içinde bulunduğu yaşadığı görünür olan ahlaksallık değil midir...

Toplum bizim ahlak notalarımızı düzenleyen, bu düzenin dışına çıkan bireysellik istençliğini ötekileştirenler veya hor gören sözde ahlak özgürlüklerimizi bağışlayanlara karşın sessiz kalışlarımızı, Schopenhauer şöyle açıklar.


“...Çünkü dürüst yüzlerinde herhangi bir güvensizlik kırıntısı taşımaksızın bakabileceği köpekler olmamış olsaydı, insanların sonu gelmez riyakârlıklarına, sahtekârlıklarına ve garazkârlıklarına nasıl tahammül edebilir, ne ile teselli bulabilirdi insan?”

Çünkü hepimiz toplu halde piyano resitalinde aynı ahlak müzik tınılarına kulaklarımızı vererek dinliyoruz. 

Çünkü farklı olduğunuzda kabul edilmezsiniz.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol