Kullandığımız kelime sayısı her geçen gün azalıyor ve bir yerde sıkışıp kalıyorsa kişi de yerinde sayıyor demektir kendi gelişimi açısından.

Böyle olunca da kendini ifade etmekte zorluklarla karşılaşılıyor.

En çok kullanılan tabir ise;

“Yani şunu demek istiyorum.” oluyor. Çünkü kişi kendini ifade edemediğini bildiği için bu tabiri kullanarak ne demek istediğini anlatmaya çalışıyor. 

Her kelimede bir mana, kiminde ise binlerce mana gizlidir.

Onlardır aslında hayal dünyamızı zenginleştiren. 

Onlar yavaş yavaş terk etmeye başlayınca kalemimizi, önümüze konan beyaz sayfalar öylece kalıverir tertemiz.

Kelime ne kadar fazla ise söz o kadar zenginleşip ortaya çıkar.

Düşünceler de ifade edilemedikten sonra taşıdıkları değerin hiçbir anlamı kalmıyor.

İşte unutmamamız gereken sözcüklerden birileri de “rızık” ve “şükür”dür.

Bunların insanların hayatın ne çok anlama geldiğini bilmesi için muhakkak bir sınava tabii tutulması gerekmez ancak maalesef değerlerinin anlaşılması için de o sınava tabii tutulmak gerek, anlamasını bilene...

Verilen rızıka şükretmek de çok önemlidir yaşam boyunca. Nereden geldiğini ve kim tarafından gönderildiğini daima bilmek gerek.

Onu bildikten sonra aslında pek bir sorun çıkmayacaktır fakat insanoğlu işte...

Yaradan hiçbir kulunu rızıksız göndermez. 

“Rızık, bir insana kısa bir bakıştan daha az sürede ulaşır.” demişti Hz. Ali. 

Rabbin onu ne zaman göndereceğini bilemeyiz ancak ona ulaşmak için bizlerden bir mücadele istediği aşikar.

Dünya, yan gelip yatma yeri değildir.

İmtihanın ta kendisidir.

Kimini hastalıkla, kimini sağlıkla, kimini varlıkla, kimini yoklukla imtihan eder.

Önemli olan bu sınavın farkında olup sabır göstererek mücadele etmektir “şükür”ü dilden düşürmeden.

Son dönemlerde yaşanan bazı çirkin olaylar yansıdı haber sayfalarına.

Suriyelilere saldırarak bu ülkeden çekip gitmeleri tarzında söylemlerde bulunanlar ve bunu eyleme döküp insanları yaralayanlar da oldu.

Küçük çocukların yaralanmasını ise vicdan sahibi kimse kabul edemez. Şunu unutmayalım.

“Çabalamak, rızık kapısının anahtarıdır.” demişti Mevlana.

 Rızıksız kul yoktur, rabbim herkesin rızkına kefildir ama mücadelesine ve imanına kefil değildir.

Bu mücadele de başkalarına hakaret ve darpla olmaz. Sen rızkının kim tarafından gönderildiğini bildikten sonra kimsenin yaşamına müdahele etmezsin.

Yapman gereken tey şey gayret üstüne gayret göstermektir.

Bizim toplumumuzda işsizlikten ziyade farklı bir sorum var: “Tembellik!”

Çalışmaktan bu kadar nefret edip de çok yüksek gelir elde etmek istemek, son derece çelişkili bir durumdur.

Yediğimiz bir lokmayı bile yutabilmek için çiğnemek gerekiyorsa sana verilen rızkı kazanmak için de bir çaba sarf etmen gerekmiyor mu?

Bir şeylerin mücadelesini vermeden neyin mükafatını bekliyoruz ki?

Ne olursa olsun, verilen çabadan sonra da kazanılan her ne ise ona şükretmek de önemlidir.

Aç gözlü olmanın pek bir anlamı da yok.

İnsanlar fıtratı gereği haksızlık yapabilir ama yaradan hiçbir zaman bunu yapmaz.

Gösterdiğin çabanın karşılığı neyse onu sana verecektir.

Bizler gereken çabayı gösterip yeterli mücadeleyi verdikten sonra rızkımızın kapımıza kadar geleceğini unutmayalım.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol