‘’Dirilerimizi kullanın, ölülerimize sahip çıkmayın’’

‘’Ahmet Şık’a saygı duyuyorum, bundan sonra Onun davası benim davam, Onun düşmanı benim düşmanım’’

‘’Ahmet Şık konuşurken siz niye susuyorsunuz?’’

Bu sözler eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Alaattin Aydemir’e ait.

Birçok insan ve kuruluş üzüntü, taziye ve kınama mesajı yayınladı, yazılar kaleme aldı, merhumu sahiplendi, bu sahiplenenlerin büyük ekseriyeti sol aydınlar, yazarlar, siyasiler oldu.

İşin garip tarafı, kendi ülküdaşları, bağlı olduğu parti, kendisi gibi ocak genel başkanlığı yapmış onlarca insan, ülküdaşı milletvekilleri derin bir sessizliğe büründü.

 Kimin ne yaptığı ne ettiği bizi ilgilendirmez diyerek, bu anlam veremediğimiz sessizliği zamana bırakıp bekleyelim.

Sinan ATEŞ Saygı duyulacak bir siyasetçi ve bilim adamıdır.

Tanımam, bilmem, siyasette çok farklı kamplarda bulunduk ama ben de Ahmet Şık gibi susmamayı doğru bulanlardanım.

‘’Ahmet Şık’a teşekkür ediyorum, bundan sonra Onun davası benim davam, Onun Düşmanı benim düşmanım’’

Alaattin Aydemir’in hangi saik ile bu sözleri sarf ettiğini de ben bilemem, Ahmet Şık’ın merhum Sinan Ateş’i savunması ve susmaması için sarfedilmiş vefa sözcükleri de olabilir, bir hakikatin geç de olsa fark edilmesi de olabilir bu cümleler.

Çoğu insan bilmez, sol devrimciler ve bağlı olduğu gelenek bu Ülkede Türk Milliyetçiliğini yayan ve savunan köklü bir damardan gelmektedir, Mustafa Suphiler, Nurettin Topçular bu geleneğin yıldızlarıdır.

Yine bir çok insan bilmez veya bilmek istemez, sol devrimci gelenek, tavizsiz Atatürk ve Cumhuriyet savunucusudur.

Merhum Sinan Ateş, Ülkü Ocakları tedrisatından geçmiş, genel başkanlık yapmış bununla birlikte Atatürk ve Cumhuriyet konusunda hayatının hiçbir evresinde taviz vermemiş mümtaz bir kişiliğe sahip bir vatansever imiş, imiş diyorum, bunları kendini tanıyanların anlatımından, özgeçmişinden, siyasi serüvenindeki duruşundan, ilişiklerinden öğreniyoruz.

Sol siyaset hangi saik ile Sinan Ateşi savundu diye bir soru akla ister istemez gelebilir, bu sahiplenme sol oportünist bir refleksledir de denilebilir, idealizm olarak da düşünülebilir, genel meselelerde Sinan Ateş gibi düşünen sol siyasi yelpazenin samimi sahiplenmesidir de denilebilir.

Bu sahiplenmede ben solun fırsatçılığını görmüyorum, idealizm ise genel bir değerlendirme olarak kabul edilebilir ama, burada fikri bir yakınlaşma ve sahiplenme bana daha uygun geliyor.

Sinan Ateşin Atatürk, Cumhuriyet sevgisi ve vatanseverliği, sol siyasi yelpazenin yine bu temeldeki çizgisi ile yakın oluşu bu Ülke için sevinilecek, umut duyulacak bir yakınlaşmadır.

Bu yakınlaşmayı sadece Sinan Ateş şahsında değerlendirmemek gerekir, çok sayıda sol aydın ve Ülkücü önder günümüzde bu yakınlaşmayı savunmakta, hayata geçmesi için çaba sarfetmektedir.

Bizim sevindirici ve umut verici bulduğumuz bu yakınlaşma, ister istemez bazı karanlık çevreleri de  rahatsız etmiş olabilir.

Bu hep böyle olmuştur bu Ülkede, Anadolu insanı benzer düşünür, ortak kaygıları vardır ama birlikte yürüme, birlikte mücadele etmede pek başarılı değildir.

Ayrışır, ayrıştırılır, bu ayrışma ve ayrıştırılma genellikle dış etkiler ile olur, siyaset tarihimiz bu manada acılar ile doludur, bu toprağın insanları yıllarca birbirini katletti, birbirine tuzaklar kurdu, düşmanca davranıp vatanseverlik yaptığını zannetti.

12 Eylül bu kirli tuzağın ortaya çıkmasında, insanların tuzağı fark etmesinde önemli bir milattır.

Sinan Ateş suikastının, polisiye tarafı, tetikçisi, azmettireni elbette bir gün ortaya da çıkabilir, bazı siyasi cinayetler gibi karanlıkta da kalabilir.

Fail ve azmettiren bulunsa da esas amaç her zamanki gibi örtülü kalırsa, biz bu örtüyü kaldırmak zorundayız, bu lanet olası örtü, Türkiye üzerine serilmiş Emperyalist ölüm örtüsüdür.

Başta ABD ve NATO olmak üzere Emperyal güçler, Türklerin sağcı, solcu, İslamcı olarak ayrışmasını temel strateji olarak kabul eder, bu ayrışan güçlerin çatışmasını hedef alır, iç siyaset de bu kirli plana alet olur, siyasi çıkar elde etmeye çalışır.

Sinan Ateş katledildi, ALLAH mağfiret etsin, kabri nur mekânı cennet olsun.

Biz bu samimi temennileri yapıp dua ederken, MHP ve yöneticilerinin sessiz kalmamasını, cinayeti telin etmesini beklerken kendini savunmasını ise çok garip ve manidar görüyoruz.

Bu cinayet ve öncekiler hakkında çok detaylı analizler yapacak gücüm ve donanımın var, zaman zaman yapıyorum, Sinan’a sıkılan 5 mermi, bize çok şey anlatıyor, sadece bir iç hesaplaşma, bir mafya infazı olarak görecek kadar da saf değiliz.

Evet bir hesaplaşma var, bu hesaplaşma, milli ve yerli düşünce ile dış güdümlü hain düşünce arasındaki bir hesaplaşmadır.

Sinan ATEŞ bu hesaplaşmanın son kurbanıdır.

Bizim gördüğümüz bu resmi umarız Sinan Ateşin ülküdaşları da görür, korkunun ecele faydası olmadığını da kavrar.

Türkiye düşmanları, Sinan Ateşin, Necip Hablemitoğlu’nun, Gün Sazak’ın, Ahmet Taner Kışlalının şahsında Türkiye ile hesaplaşma yapıyor, bu yıllardır devam edip giden bir hesaplaşmadır.

Halen uyumakta inat ederek, halen daha biat kültürü ile sessiz kalarak Milliyetçilik mi yaptığınızı zannediyorsunuz ülkücü suskunlar? Yazık, çok yazık.

Üstelik sizin deyiminiz ile ‘’KOMÜNİST’’ Ahmet ŞIK kendini parçalarken, bu cinayete isyan ederken.

Bu sessizlik Niye?

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol