Ötekinden yakınlık aramak doğuştan gelen bir ihtiyaç.

Dünyaya geldiğimizde varlığımızı bir çığlık ile işaretliyoruz. Birisi hemen bizimle ilgileniyor, yıkıyor, battaniyeye sarıp besliyor ve en iyisi de fantastik bir ten teması olmasıdır.

Bizler sosyal varlıklarız, hayatımız diğer insanların topluluğunda sosyalleşerek yer bulmaktan ibarettir. Fransız psikolog Pierre Janet’in şu sözüne bayılıyorum: “Her yaşam sanattır, mevcut tüm kaynaklar tarafından yaratılmıştır.”

Bağlanma kuramcısı İngiliz psikolog John Bowlby’e göre her insan hayatı boyunca güvenilir ve tatmin edilebilir, tehdit ya da tehlike anlarında güvenli sığınak arayışında kendisine güvenli üs olarak bir başkasının varlığına ihtiyaç duyarak yaşamını inşa eder.

Neredeyse yaşam boyunca ilişkilerimizdeki deneyimler ve tercihler genellikle bağlanma stili ile alakalıdır.

Özellikle olumsuz deneyimlense bile tekrar eden ilişki türlerinde tekrar tekrar bulunmamızın en büyük sebebi bağlanma stilimize dayanmaktadır.

Bowlby’in üç bağlanma stilinden başlıklarından söz edecek olursak şöyledir: “güvenli”, “kaygılı”, “kaçıngan” bağlanma stillerini ilk doğduğumuz andan itibaren sosyal ilişkilerimizi ve iletişim biçimlerimizi inşa etmeye başlıyor.

Bağlanma stilimiz sadece çevremizde etkileşim içinde olduğumuz kişilerarası iletişim biçimlerini değil, siyasi tercihlerimize kadar etki eden mekanizmayı da oluşturmakta.

 

14 Mayıs 2023’te gerçekleşmesi beklenen genel seçimlerde seçmen davranış eğilimleri, siyasi liderlere olan bağlanma stillerimize de ışık tutacaktır. Cumhurbaşkanı adayları içinde, cumhurbaşkanlığı oylamasında en fazla öne çıkan iki isim olan Recep Tayyip Erdoğan ve Kemal Kılıçdaroğlu arasında gerçekleşecek.

Diğer adaylar ise kahvenin içine atılmadan adları küp şekerlerinde yazan cümleler gibi…şeker, kahvenin soğuk ya da sıcak olmasına bağlı olmadan içine girdiği anda eriyip gidecektir.

Siyasette her kelime, her söylem ve her görüntü zaten halka açıktır.

Sadece dikkatli bir şekilde okumak gerekir.

Siyasal iletişimde kullanılan söylemlerin bağlanma stillerimize yönelik oluşturulması gayet doğal.

Kendi ilkelerinde tutarlı olmak, siyasilerin kendi tabanıyla yüzleşmesini gerektirir: Bir süre sonra yaptığı bir eylemi utanç verici diye reddeden bir siyasetçi; yerine getirilmeyen bir söz; hangi ideolojik görüşü savunduğu bize verdiği bir cevap niteliğinde görüntü; inançlara saygı duyup duymadığı, kamuoyu önünde verdiği sözleri inkar etmek; dediğim gibi, kelimeler ve görüntüler zaten halka hep açıktır.

Ötekinin söylemiyle temasa geçer ve sorgulanabilir, çürütülebilir, eleştiri veya ironi nesnesi haline de gelebilir.

Siyasilerin eylemleri, söylemleri, onları tıpkı bağlanma stilimize göre otoritesini doğrulayan hüküm gibi algılarız.

Siyaset, ağızla söyleneni dirsekle ya da ayaklarla silmek değildir.

Millet İttifakının 13. Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun siyasal iletişim danışmanlarına önerimdir: Her seçmen siyasi, sosyal, ekonomik, duygusal, dinsel, duygulanımsal çıkarımlar yaparak seçim tercihinde bulunur.

Seçim, seçmen için zaten kafa karıştırıcı, akışkan, değişen ve sürekli genişleyen bir göreliliğe tabi olan bir senaryoyu koşullandıran mekanizmadır.

Seccadeye basılmış ayakkabılı görüntü seçmenin tercihi: Hemen hemen Bowlby’in kaygılı ve kaçıngan bağlanma stilinde yetiştirilmiş bir toplumun güven duygusuna ve sığınak arayışında olduğu liman konusunda kaygı oluşturduğunu düşünebilirler…

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol