Sözcükler vardır ki her insanın zihin dünyasında aynı anlama gelmez. O anlamlar kişinin yaşamından geriye kalanlarla aynı yolu yürümüştür. Hiçbir zaman bir sözcüğün tek anlamı olmamıştır. Lügatlarda yazılı olanın çok ötesinde manalar barındırır ama kimse bilmez onun insanın kendisinde uyandırdığından başka,
o sadece kişinin kendi iç dünyasında yankılanır durur. Bazen bir yarayı kanatıp durur, bazen özlem duyulan bir şeyin hasretini haykırır sessiz çığlıklarla, bazen unutulmak istenen ama her defasında gelip kapıyı en sert yumruk darbeleriyle çalan bir geçmişi hatırlatır, bazen de insanın yüzünde küçük ama mutlu tebessümlerin kaynağı olur.

“Sözcükler herkesin göğünde aynı şekilde yankılanmaz”

“Baba” kelimesi yetim birinde hasretliğin soğukluğunu ve o karanlığını çağrıştırırken bir başkasında  güvenin bir diğer anlamıdır; başkasında ise korku, mutluluk, nefret gibi duyguları çağrıştırabilir…

“Yağmur” bir çiftçiye bereketi, yeni mahsülü çağrıştırırken evsiz birinde üşümek, ıslanmak, çamurlu yollar gibi şeyleri çağrıştırır. Güzelliği ve çirkinliği birlikte barındırabilir.

“Kömür” sözcüğü, elleri ve ayakları üşüyen birine ısınılacak bir nesne olarak gelirken bir kömür ocağının ta derininde evladını, eşini, kardeşini, dostunu bırakan birinin ise içinde onulmaz yaralar bırakır. Ayazların en keskini eser yüreğinin en hassas yerinde.

Yani sözcükler temas ettiği, anlam bulduğu kalplerde aynı izi bırakmaz.

Geçen gün yaşanılan vahim olayda bir maden ocağının çökmesi sonucunda göçük altında kalanların acısı geride kalanların yüreğine çöktü.
Bir annenin şu sözü,
“Bir yerde saklanmış da gelecekmiş gibi bekliyorum.”
O, hâlâ annesinin gözünde, gönlünde bir çocuk; saklambaç oynamış, oyuna dalıp eve dönmeyi unutmuş da birden bir yerden çıkıverecekmiş gibi bekliyor.
Umut ve umutsuzluk kol koladır her zaman fakat bizler umudu kesmeyiz hiçbir zaman yaradandan!..

Evlat!
Bu sözün manasını annelerdir en iyi bilen. O yanan yüreğe düşen kor parçasını hiçbir şey söndüremez, hiçbir söz dindiremez acının tadını. Artık onun için “kömür” kelimesi koyu bir karanlığın içinden gelen soğuk bir rüzgârdır. Ben ne kadar böyle bir benzetme yapsam da hiç kimse o anne için bu kelimenin barındırdığı anlamın tanımını yapamaz.

Sözün gücü vardır, sözün ağırlığı vardır, sözün soğukluğu vardır, sözün sıcaklığı vardır, sözün keskinliği vardır, sözün yaralayıcılığı vardır, sözün iyileştiriciliği vardır, sözün tadı vardır, sözün rengi vardır… Yani her ne kadar sesten ve harften oluşsa da hepsinin taşıdığı kanlı canlı bir anlamı vardır…

“Ölenlerin üzerine serilse de toprak; üşüyen, aslında geride kalanların yüreğidir.”

Kimsenin yüreği üşümesin!!!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol