Sözün gücü var mıdır?

Sorusunu ortaya koyan bu cümle bile aslında onun gücünü, tesirini ortaya koymak için yeterli gelebilir. Sözün gücü olmasaydı eğer Mecnun, Leyla’ya olan aşkını bu asırlara kadar nasıl ulaştırabilirdi?

Bülbülün güle olan sevdasını kim, nasıl anlatabilirdi?

İçimizde çoşup taşan duyguları, gözyaşlarımızın tadını kime, nasıl anlatabilirdik? 

Yüreğe düşen ateşi ağıtlara yüklemeden onu nasıl dindirebilirdik?

Ancak bir sözün tesir etmesi için yerinde ve zamanında söylenmesi gerekir.

“Sözünü tesir edeceğini bildiğin zaman söyle.” demiş Sadi Şirazi. Öyle olmazsa eğer havaya sıkılan boş kovanlar misali öyle etrafa saçılıp durur hedefsiz biçimde.

Sözler birçok mana gizler harflerin ardında. Mesela kişinin ağzından çıkan söz onun kimliğidir. Kurulan cümleler, kullanılan kelimeler döküldüğü yüreğin sahibini bize anlatır. Temiz bir kalpten çıkan kelimelerin kirlenmesi mümkün değildir çünkü orasını temiz tutan yaradanın tahtına sahip çıkmış demektir ve kelamların en güzelleri oradan dökülür.

Beyaz bir güvercinin kanadı kadar naif, sabah yeli kadar huzur verici, bir kar tanesi kadar eşsiz...

Kötülüğün kol gezdiği ve karanlığın bütün koyu renklerini barından bir yürekten aydınlık sözler beklenmez. Yani yüreğinde barındırdığın renkler akar sözcüklerden.

“İnsanı insan yapan ağzından çıkan sözdür.” der.

Mevlana asırlar öncesinden yankılanırcasına.

Sözün senin kimliğindir unutma!

Burada sözle birlikte üslup da işin içine girer.

Her ne kadar bir sözün gerçek manasını ortaya koyabilmek için yer ve zaman uyumu gerekli olsa da bununla birlikte üslup da onun doğruluğunun temel şartıdır. 

“Yanlış üslup, doğru sözün celladıdır.” demişti Sadi Şirazi bir başka sözünde.

İşte bu yüzden sözün etkisi kadar üslubun da önemi vardır. Ne söylediğin kadar nasıl söylediğin de önemlidir.

Ciltlerce anlatmaya çalışmıştır Mevlana ki bunda da başarılı olduğunu hâlâ okunduğuna bakılarak çıkarılabilir ancak sözün gerçek gücünü ortaya koyan ise Yunus Emre’dir çünkü kimilerinin sayfalar dolusu, kitaplar dolusu anlatmaya çalıştığını birkaç sözle ifade etmiştir.

Bundan daha âlâsı var mıdır sözün etkisini göstermenin?

Özellikle hayatın kısa özeti vardır sözlerinde. 

“Ete, kemiğe büründüm; Yunus diye göründüm.”

Burada insanın yaradılış konusunu birkaç sözcükle ifade ederken

“Ana rahminden düştük pazara, bir parça bez ile döndük mezara.”

Bu cümleyle birlikte ise hayatın ne kadar kısa olduğunu ve bu dünyanın gelip geçici bir yer olduğunu anlatmış.

Zamandan bir şeyler çalmanın yolu abı biriktirmektir.

Bu bir fotoğrafla yapılabilir ancak onun ziyan olma olasılığı yüksektir.

Sözün gücü burada devreye girer.

Söz uçar, yazı kalır derler ancak burada söz gerçekten kanatlanıp uçar ve asırlar sonrasına kadar ulaşmak için çırpar o kanatlarını ve önce kalplere oradan gönüllere daha sonra da o söz her dilde yankılanıp dolanır diyar diyar zamana direnerek...

Sözün gücüne inanın!

Yoksa bu kadar şiir ziyan olurdu...

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol