Dünyaya gözlerini açtıktan kısa bir sonra kapısından içeri girdiği bu hayatı idrak etmeye çalışır insan. Elleriyle dokunur etrafında var olan her şeye. Hayatı kavrayışı parmaklarının ucundan avuçlarının içine doğru kayar. Sıkı sıkı tutuverir her şeyi. Annesinin eline tutunuverir önce, onunla beraber tanımaya başlar hayatı. Sonra emeklemeye başlar ve tutunduğu ellerin sahibinin ardı sıra düşer yola heyecanla. Yetişemeyeceğini anlayınca yavaş yavaş ayaklanır sağa sola tutunarak ve küçük adımlarla da olsa yürümeye başlar. Hayat yolculuğu böylelikle farklı yolda devam eder…
Herkes gibi kendi ayaklarının üzerinde yürümeye başlayınca bir şeyin eksik olduğunu anlar, sadece ağlayarak anlatamaz artık derdini. Hecelerle tanışır ve derken kelimelerin o mayhoş tatdıyla buluşur dili. Kulaklarında yankılananlar artık dilinden dökülmeye başlar. Henüz birkaç yıl olmuşken hayata gözlerini açalı çabucak öğrenmeye başlamıştır konuşmayı. Kuş misali cıvıldayıp durur bahar gelmiş dallarda… Zaman geçtikçe yeni yeni şeyler öğrenmeye başlar. Farklı insanlarla tanışır, farklı yerler görürür, farklı kültürleri öğrenir, farklı renkleri tanır… İyi ve güzel adına ne varsa bir bir tanımaya başlar!.
Zaman kimseye aldırış etmeden akıp giderken kendi yatağında insan da kendi yolunda yürüyüp durur. Bu yol güllerin serili olduğu bir yol değildir elbet. Ayağına dikenler batacak yürüdükçe, taşa takılıp düşecek yeri geldiğinde, dizleri kanayacak, sadece bedeninde değil ruhunda da kabuk bağlamaz yaralar açılacak… Acısını da sevinci de kederini de yakınındaki eş dostla paylaşmak isteyecektir. Anlatmak sayfalarca, anlattıkça içindeki ateşin söneceğini düşünür oysaki dilinden boşa dökülen her kelime içindekini harlamaya başlayacak!…
Çocukken dilinde mayhoş bir tat bırakan kelimeler bir gün anlamsız gelmeye başlayacak insanoğluna. Kelimeleri mavi göğünde yankılanacak ama kimseler duymayacak. Kelimeler, yüreğine yük olmaya başlayacak; döküverdikçe rahatlayacağını düşünecek ama nafile!…
Sonra vakti gelince hayatına “susmak” diye bir sözcük girecek. Hayatın içinde sürekli olan fakat yeni yeni keşfettiği bir kelime “susmak!” Onun hafifliği idrak edince, huzur veren tadını alınca az ve öz konuşmaya başlayacak insanoğlu. Kurduğu cümlelerin boyu kısalmaya, anlamı derinleşmeye başlayacak… Daha çocuk yaştayken heyecanla başlamıştı konuşmaya ancak susmanın erdemine bir ömrü tükettikten sonra varacak. Kelimelerin ardına gizlenmiş mânâları suskunluğuyla anlatmaya çalışır ki zaten derdi anlaşılmak da olmayacak!…



