Nuri Bilge Ceylan’ın “Bir Zamanlar Anadolu’da” adlı filminde şöyle bir sahne vardı;

  • Ya doktor söyler misin? Bir insan başkasını cezalandırmak için intihar eder mi?
  • Ha! Bu olabilir mi?
  • Zaten intiharların çoğu bu yüzden yapılmıyor mu?

Şeklinde kısa ama çok derin anlamlar barındıran bir sahneydi.

Her filminde olduğu gibi can alıcı noktaya değinmişti yine ünlü senarist ve yönetmen.

Ülkemizin birçok yerinde çıkan değil çıkarılan bu yangınların amacı da buna benzer gibime geliyor.

Kundaklayanlar belli ama neye hizmet ediyorlar acaba farkındalar mı?

Başkalarına mesaj vermek veya acı çektirmek için kendine de zarar verdiğinin farkında mı?

Hiçbir ideoloji veya fikir canlıların yaşama hakkından ve yaşadığı çevreden daha değerli değildir.

Önce yaşatmaya çalışacaksın ki yaşanılacak bir dünya bulabilesin.

Daha fazla yaşanır hale getirilmesi gereken bu dünyaya verilmek istenen bu zarar niye?

Burada insanların çok bencilce davrandığı apaçık ortada değil mi?

Kendi yaşam alanını tahrip ederek kime ne mesaj vermeye çalışıyor ki?

Yıkılan bir binanın yerine daha yenisi ve güzeli birkaç ayda dikilebiliyor ancak yok olan ağaçların yerine dikilen fidanların büyüyüp tekrar orman olması için onlarca yılın geçmesi gerekiyor.

Yıkmanın kolay fakat onarıp düzeltmenin çok zor olduğunu ne zaman anlayacağız?

Bir de üzerinde yaşadığımız bu dünyanın sadece bize ait olmadığını ne zaman anlayacağız?

Dilsiz olan diğer canlıların feryadını ne zaman duyacağız? Susuzluktan ölen, açlıktan kırılan, yangında derin yaralar alan o canlıların hakkını nasıl ödemeyi düşünüyorsunuz?

Doğaya saygısı olmayan birinin zaten ne insana ne de diğer canlılara saygısı da sevgisi de olmaz.

Yok olan ve artık yüreğinde taşımadığı vicdanı ve merhameti olmayan birinden her türlü kötülük beklenir bu hayatta. 

O ateşin içinde kalan kuşların, kurtların, ceylanların, ineklerin, tavşanların, kaplumbağaların, keçilerin, atların, kunduzların, köstebeklerin ve daha birçok canlının hesabını nasıl vereceksiniz? 

Elinde olan neyi varsa yaşamak adına ona tutunan ve her şeyi yok olan o insanların hakkını nasıl ödeyeceksiniz?

Koca alevlere müdahale etmek için canını verenlerin ailelerine hesabınızı nasıl vereceksiniz? 

“Bozulduğu zaman insandan daha korkunç bir yaratık yoktur!” diye söylemişti Tolstoy çok uzun zaman önce.

Bu sözün ne kadar doğru ve acı olduğunu maalesef her geçen gün görebiliyoruz.

Kendi yaşam alanını yok eden başka bir canlı yoktur bu dünyada insanoğlu kadar.

Yer yüzünde yazılan her hikaye varsa acı veya tatlı hep insanların kaleminden dökülmüştür. 

Yüreklerine kor düşürdüğünüz insanların o gözyaşlarının hakkını nasıl vereceksiniz?

Yaktığınız yerden yanacaksınız, kırdığınız yerden kırılıacaksınız. 

Elbette bu yangın sönecek, bu yaralar sarılacak ve bu acılar dinecek.

Tüm bunlar yapılırken de yapılanlar asla unutulmayacak. 

Son olarak Kızılderili’lerin bir sözünü hatırlatarak yazıyı bitireyim.

“Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık tutulduğunda beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak!”

Artık uyanmanım ve beyaz adamın uayndırılmasının zamanı gelmedi mi?

Her şey yok olduktan sonra o uykudan uyanmamak yapabileceğin en doğru şey olacaktır...

Daha güzel ve yeşil bir yaşam için mücadeleye devam!!!

Unutmayalım ki doğaya ne verirsen doğa onu sana geri verecektir!!!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol