Hava ulaşımı öncesi kentlere ulaşım kara yoluyla gerçekleşirdi. Hava yoluyla bir kente ulaşmanın en keyifli yanı kentin topografyasını kuşbakışı izleme şansını vermesidir.

Trabzon Havaliman’ına uçak iniş yapmadan önce Karadeniz’in mavi sularının sahile çarpan dalgaları arasında Kalkanlı Dağları’nın kayalık kütlesi üzerine inşa edilmiş kentin basamak basamak görünen mimari yerleşkesi dikkati çeker.

Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde Trabzon’un “seki seki” olduğunu kaydettiği sözler hemen gelmişti aklıma…her ne kadar Evliya Çelebi bir seyyah olarak hava yoluyla ulaşım sağlamamış olsa da gözlemciliğini bugün bile konuşturuyor işte…                                       

Kentler ayakta kalabilme, zamana direnme gücünü kent insanının hafızasından alır.

Bir kent düşünün: Kenti Karadeniz’in mavi renginden, deniz kokusundan alsın ve kent insanın caddelerde akan kalabalıklar arasında tek tek portre yüzlere tanıklık eden bir incelikle detaylarını ziyaret edenlere aktarır.

Tarihin derinliklerinin yaşam kültürü kent medeniyetini meydanları, caddeleri, sokaklarıyla gözümüzün bakış tarlasına sunar.

Siz okuyucularıma bu yazımda Doğu Karadeniz’in mavi incisi gibi Karadeniz’i boynuna asmış olan Trabzon’u ziyaret ettiğimde tanık olduğum kentin güzel insanlarını ve bu güzel insanların yürüyemediği cadde ve sokaklarından söz etmek istiyorum.

Trabzon ya da Trabzonlu denilince ilk aklımıza gelen şey gözünü budaktan esirgemeyen, sözü-özü doğru, iş dünyasında Türkiye’nin kalkınmasına omuz vermiş iş insanları ve en önemlisi de siyasi olarak güzel ülkemiz adına yürütücü görevlerde yer alan insanları yetiştirmesiyle bir millete değerler yetiştiren ANALAR’ın elleri öpülesi kadınların kentti olduğunu söylemek abartı olmayacaktır.

Trabzon’un tarihi güzellikleri: Uzungöl, Sultan Murat Yaylası, Yedigöller, Zigana Geçidi, Sümela Manastırı, Kızlar Manastırı ve Türkiye’de önemli Ayasofyalardan birinin de Trabzon’da olduğunu, gezip görmeniz gereken yerleri anlatmayacağım.

Çünkü kentin belediyecilik sorunlarını bizzat yaşayıp, kentin sokaklarında yürümekte zorlanınca bu yazıyı kaleme almaya karar verdim. Kentin hafızasının kazanımını tıpkı kültürün yapımı gibi erkekler organize eder.

Fakat kültürün aktarıcısı ve taşıyıcısı kentin kadınlarıdır.

Kadınlar, çocuklar ve yaşlılar bir kentin sokaklarında ne kadar rahat yürüyorsa o kent o kadar belediyecilik açısından gelişmiş demektir.

İlk görüşte aşık olduğum Trabzon’un tıpkı Zigana Geçidi gibi geçit vermeyen dar sokakları büyüledi.

İstanbul gibi bir metropolde yaşayan bir insan olarak düşündüğümde, Türkiye’nin nüfus bakımından büyüklükte 27. Kenti ve Büyükşehir Belediyesi olan Trabzon’un kaldırımlarını bırakın engelli bir vatandaşın koltuk değneğiyle ya da engelli arabasıyla hareket etmesini, bir kadın olarak kendi adıma Trabzon’un güzide kadınlarının yürümesi mümkün değil diyebilirim.

Kaldırım yüksekliği yaşlı, çocuk ve kadın için yürümeye elverişli inşa edilmemiş.

Yanınızdaki arkadaşınızla sohbet ederken dikkat etmezseniz ayağınız her an bir yükselti ve alçak bir kaldırımın azizliğine uğrayıp incitebilirsiniz.

Allah’tan ki sevgili annem çocukken hep “ayağınızın gözü olsun” derdi.

Anneciğimin bu sözünün ne kadar geçerli olduğunu Trabzon’un sokaklarında yürürken, seki seki olan bir sokaktan diğer sokağa çıkışta tırmandığım merdivenlerde her defasında hatırlattı bana…

Kahramanmaraş ile hemşericilik nişanı olan Maraş Caddesi’nde dondurmacından aldığım dondurmanın kabını atacak bir çöp kutusu bulmak için ne kadar çabaladığımı anlatmama gerek var mı?

Kentin en önemli caddeleri olan Uzun Cadde, Maraş Caddesi vs…yaşamda yeme-içme kültür ticaretinin kalbinin attığı caddelere belediye çöp kutusu neden yerleştirmez.

Çöp kutusu, çöp konteyneri ararken düşündüğüm şey ekonomik olarak düşük gelirli sokakta yaşayan insanların karıştıracağı çöp konteynerinin bile olmaması oldu.

Çevreci belediyecilik denilince İstanbul gibi bir metropolde İBB her köşeye bir çöp kutusu bir çöp konteyneri bulundurur. Kentin diğer bir kadınsal sorunu da sahilin kirliliği…

Faroz Limanına gittiğimde kayalıkların arasının çöpten bir dünyanın varoluşu oldu. İncecik kumuyla sahil şeridinin genişliği denize girmek için uygun olmasına karşın plaj kültürünü belediye kentliye kazandırmamış.

Mavi-Bordo geçen sezon süper ligde şampiyon olarak adını tarihe altın harflerle yazdırdı.

Neden belediyecilikte Trabzon Belediyesi kentin insanın ve kent ziyaretçilerinin gönlüne adını altın harflerle yazdırmak istemiyor olsun ki! 4000 bin yıllık tarihiyle Miletler, Persler, Romalılar’ı misafir eden Trabzon 26 Ekim 1461’de Fatih Sultan Mehmet’in fethetmesi gibi cadde ve sokaklarını fethederken ziyaretçilerinin rahatça yürüyeceği kaldırım ve yol inşa etmesin değil mi…

Hem Yavuz Sultan Selim’in şehzadelik döneminde valilik yaptığı (Osmanlı’da kadılar belediye hizmetlerini sağlardı) kent, Kanuni Sultan Süleyman gibi yedi kıtaya nam salan bir Osmanlı padişahının tıpkı Trabzonlular gibi ali cenap karakterin torunları hak etmesin. Mustafa Kemal Atatürk için önemlidir.

Atatürk, kenti üç kez ziyaret ederek vasiyetinin bir bölümünü Trabzon’da yazmıştır.

Trabzon’u anlatmakla bitmez.

Başlangıçların kapısının anahtarı olan kent insanı her dönemde yenilikçi ve değişime hazır kültürü bünyesinde barındırmıştır.

Örneğin: 1869’da İstanbul dışında ilk Vilayet Salnamesi ve Trabzon Vilayet Gazetesi yayım yapmıştır.

Anadolu’nun ilk tıp dergisi olan Hekim 1908’de Trabzon’da yayımlanmış olması kentin önemini göstermektedir.

Günümüz modern dünyasında futboluyla, tarihi miraslarıyla, siyasi ve iş insanlarının dünyaya açılmasına karşın kentin insanı çöp kutusu bulunmayan caddeleri, üzerinde topuklu ayakkabısıyla adım atabilecek kaldırımları, sıcaktan bunaldığında çevresi temiz bir plajı hak etmiyor mu?

Bence, kent insanı sonuna kadar hak ediyorlar!

Ya Trabzon Belediyesi seçimlerde oylarını aldığı ve yerel yönetimde hizmet bekleyen Trabzonlunun hak ettiğini düşünmüyor olabilir mi? Yerel seçimler 2024 yılında gerçekleşecek.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol